Ana sayfa

Kültür&Edebiyat

Düşünce&Yorum

Haber&Kritik

Linkler

Sizden Gelenler

Ziyaretçi Defteri

Müzik

Forum

Dosyalar

Video

Üyeler

English qarTuli

İletişim
Bugün : 19 Nisan 2024   
 
 
Forumdaki Son cevaplar : Anayasalara Göre Türk Kavramı..(admin) Gürcü Kavramı..(-) Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..(-) Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..(admin) Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..(-) Cami-Kilise Onarım Anlaşması ve Kartvel ..(-) Sarı Gelin, Gürcü Kralının Kızı..(-) Artvinin Rus, İngiliz ve Kartvel İşgalin..(artvinli) E Harfi..(-) D Harfi..(-)
Giris Yapınız veya Hala üye değil misiniz ?
Kullanıcı Adı : Şifre : Hatırla :

      [ GAMARCOBA.COMForum ] [ Kartvelist Yazılar ] [ Hıristiyanlık Vurgulu Tarihi Gürcistan Toprakları Hayalleri ]           
aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Gürcistan'da özellikle Ortodoks Kilisesi kaynaklı birkısım kartvelist propagandacıların, açıkça, çeşitli organizasyonlar içinde,  Erzurum, Artvin, Ardahan ve Kars illerimizin, Tao-Klarceti adı altında tarihi Gürcistan toprakları içinde olduğu propagandasını yaptıkları görülmektedir.

Burada tarihi derken, Hıristiyanlık dönemi kastedilmektedir. Yani Osmanlıların bölgeyi fethetmesi ve bölge halkının Müslümanlığı kabulünden önceki döneme vurgu yapılmaktadır.

Bu amaçla bölgedeki kilise kalıntıları araştırılmakta, bunların (yani tarihi izlerin, dolayısıyla propaganda dayanaklarının) korunması  için çaba sarfedilmektedir. Bununla da yetinilmemekte bölge halkının kültürü (köy isimleri, müzikleri, adetleri vs.) titizlikle araştırılmakta, özellikle Hıristiyanlıktan kalma adetler, gelenekler çeşitli kılıflar altında öne çıkarılmakta, çeşitli organizasyonlarla teşvik edilmektedir. Yapılan yayınlarda (özellikle çeviri tarih kitaplarında ve bazı makalelerde) Osmanlılar (özellikle Türkler ifadesi kullanılarak ırk öne çıkarılmaktadır) işgalci, yakıp yıkan bir yönetim olarak tasvir edilmekte, buralarının işgal edildiği, kiliselerin yakılıp yıkıldığı, halkın zorla Müslümanlaştırıldığı yalanları işlenmektedir.  

Daha önemlisi ise bu propagandanın ülkemizde bazılarınca, farkında olunarak veya olunmayarak hararetle desteklenmesidir. Farkında olanlar bir tarafa bırakılacak olursa, meselenin, propagandanın farkında olmayan insanlarımız, basit etnik milliyetçilik ve hatta ırkçılık hisleri kullanılarak, kültürel (özellikle müzik, festival) vs. faaliyetler adı altında bu propandaya kapılabilmektedirler.     


--------------------
Ali Arslan
21.04.2006 4:23:59 PM
   
q

aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Konuyla ilgili olarak,

- "Kadife Lider" Saakasvili’nin Türk Dostluğu !!!

- Gürcistan Türkiye ile Dostluğunu Tehlikeye Atıyor

başlıklı yorum-haberler ne yazık ki gerçekleri yansıtmaktadır.       

Ülkemizde yayınlanan bu yorum-haberlerde söylenenler, Gürcistan'da yayınlanan bir gazetede çıkan aşağıdaki makaleyle teyit edilmiştir.

Makalede tarihi topraklardan bahsedilmekte, ülkemizde yapılan araştırmalardan ve Hıristiyanlık izlerinden söz edilmekte, ayrıca bu tezlerini ülkemizde destekleyen kişi ve gruplar övünçle anlatılmaktadır.

‘Ours’ in Historical Georgia, Outside of Georgia Proper (Gerçek Gürcistan’ın Dışında, Tarihi Gürcistan’daki Çveneburiler)

Margaret Shakarashvili

2.02.2006 / http://www.georgiatoday.ge/article_details.php?id=910

 Makalenin daha önce burada yer alan Türkçe çevirisi aşağıda aynen alınarak değerlendirildiğinden kaldırılmıştır. 

 

*Yazı dizisi olarak incelendiği anlaşılan konunun ilk yazısı:

The Unique Cultural Heritage of Tao-Klarjeti

(Tao-Klarcetinin Eşsiz Kültürel Mirası)


--------------------
Ali Arslan
21.04.2006 4:25:10 PM
   
qT
X

cveneburi0535
[Yeni Üye]



MSN : mustafayilmaz1956@hotmail.com
Yaş : 67
Mesaj sayısı : 3
Giriş sayısı : 57
Çeşitli mozaiklerle oluşturulan pırıl pırıl bir cumhuriyet sürekli cilalanıp parlatılması gerekirken zaman zaman kimyasallarla karartılmaya çalışılmaktadır, önce güneydoğu.karadeniz.ardından ege ve trakya. yani cumhuriyetten bir gün önce.yapanların suçu yok çünkü biz uyuyoruz. Çare uyanıp o mozayiği cilalayıp benliğine kavuşturmak.
--------------------
my
22.04.2006 12:54:11 PM
   
qT
X

yusuf
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 59
Mesaj sayısı : 2
Giriş sayısı : 4

HEZEYANLARA CEVAPLAR...

 

Tao-Klarceti, sadece Gürcü prensliklerinin tek bir feodal devlete dönüşmesinde çok önemli bir rol oynayan bir bölge değildir. Gerçekte o,  sadece Gürcistan’ın siyasi, kültürel ve dinsel kalbi değil, fakat Gürcü ulusunun beşiği gibidir.

Kartvellerin “Tao-Klarceti” dedikleri yerler, tarihî Saka yurdu olan Tav-eli bölgesidir. Bu bölgenin bilinen en önemli eski medeniyeti olan Saka-İskit sayfası yok sayılarak Kartvel tarih tezi ortaya sürülmektedir. Tav, Türkçede dağ demektir. Bu adla birçok dağ, bölge ve şehir adları mevcuttur. Bugün Güney Rusya’daki Saratov şehri de Sarıdağ’dan başka bir şey değildir. Kılarcet de, Kalaç-yeli denilen rüzgârın adıyla anılan Kalaç oymağının adıdır. Bilindiği gibi –et takısı yer anlamını ifade eder. Bu da Kalaçların yurdu anlamına gelir. Tavusker (Dağ kapısı), Taşisker (Taş kapısı/bugünkü Azgur) adları da böyledir. Kökü Türkçe, eki Ermenicedir. Tav-eli ve Kalaç-et bölgesi, Erzurum’un kuzey ilçeleri olan Oltu, Olur, Tortum, Narman ile Artvin’in Ardanuç ve Yusufeli ilçelerini içine alan bölgedir. Burası tarihî Saka Türklerinin bölgesi olup, tarihin hiçbir çağında Kartvellere yurt olmamıştır. Selçuklu akınlarına karşı Kartvelleri korumak ahdiyle 1118 yılında Kafkasların güneyine geçen Kıpçaklar, buraları Oğuzlardan alarak Gürcistan Krallığına katmışlar ve kendileri yerleşmişlerdir. Buralar daha sonra İlhanlı ve Safevilerin yönetiminde kalmış, 1545’ten sonra peyderpey Osmanlı’ya katılmış, en son 1578’de Ahıska bölgesi Osmanlı’ya ilhak edilmiştir. Günümüzde burada oturan ahali de onların torunlarıdır. Bu topraklar Kartvellerin beşiği nasıl olabilir anlamak mümkün değil… Nasıl beşik ki işi bomboş! O zaman onlar beşikten düşmüş, 400 yıllık İslâm şehri Tiflis’e yuvarlanmışlar. Haydi değişelim… Sahi Tiflis’te bu yüzyılların hatıraları var mı hiç?

İ.Ö. 2. ve 1. milenyumlarda Tao-Klarceti’de yaşayan kabileler,  daha sonra Gürcü ulusuna dönüşen halklardı.

Ayrıca Tao-Klarceti’deki Speri bölgesi Gürcü kral hanedanı Bagratyonun orijnal anavatanıdır.

Bölgede yaşayan toplulukları, “Daha sonra Gürcü ulusuna dönüşen halklar” şeklinde ifade etmek, ilmî değil tamamen yakıştırmadır. Speri dedikleri İspir-Ardanuç bölgesinden çıkan Bagratlı ailesinin Gürcü olduğuna dair bir tane belge/delil yoktur. Bu aile ikiye bölünmüş, bir kolu Anı’da Ermeni kral ailesini teşkil etmiş, diğer bir kolu da Kartli-Abhaz kral ailesini teşkil etmiştir. Kartvel ve Ermeni tarihçileri, bu aileyi paylaşamamaktadır. Ne yazık ki Türk tarihçileri, kendi coğrafyasından çıkan bu aile hakkında hiçbir araştırma yapmamış ve fikir yürütmemişlerdir. Yalnız merhum Türkolog Prof. Kırzıoğlu, bu ailenin Hristiyan Oğuzlardan geldiğini ileri sürmüşse de Türk bilim adamlarının bölgeyle ilgili araştırmaları zaten sınırlı olduğu için bu noktaya temas bile etmemişlerdir. Meydanı boş bulan Kartvel ve Ermeniler, aralarında tartışmaktadırlar. Bu münakaşayla ilgili en dikkat çekici yazı, 1953 yılında Münih’te çıkan Birleşik Kafkasya mecmuasının 10. sayısındaki G. Magalaşvili’nin “Ermeni-Gürcü Münasebetleri Tarihi Etrafında” başlıklı yazısıdır.

Fakat… ataları bu bölgede oturan halk ve Gürcü devlet (geleneğinin) ilk kurucuları ve Hıristiyanlığı yayan ilk gürcüler nerededir? Bu büyük “soru işareti”ne bir cevap ve daha büyük “fakat” vardır.

Bu halkın torunlarının yarısı halen Tao-Klarceti toprağında yaşamaktadır. Ancak onlar Gürcüler olarak ve bölge artık Tao-Klarceti olarak anılmamaktadır. Halen Türkiye’nin bir kısmı olan bu bölge, Erzurum, Artvin, Ardahan ve Kars illeri olarak bölünmüştür.

Bugün alandaki etnik Gürcüler Müslümandırlar ve “Gurciler” (Türkçe’de gürcüler için) olarak tanımlanmaktadırlar. Böylece Gürciler, yüzyıllardır Gürcü dili, gelenek ve göreneklerini korumayı becermiş gürcü halkıdır.

 Bu iddialara cevap vermek bile abestir. Zira bölgede bilinen zaman içinde Gürcü varlığından bahseden bir kaynak gösterilemez. Bugün de bu bölgede Gürcüce konuşan kimse yoktur. Yazar, yeterli bilgiye sahip olmadan ortaya attığı bu iddialarla gülünç duruma düşmektedir. Gürcüce konuşan ahali, Tao-Klarcet dediği yerlerde değil, daha kuzeydeki Şavşat’ın 14 köyünde, Borçka ve Murgul’da yaşamaktadırlar. Onların da Kartvel olduğu söylenemez. Zira bölge halkı arasında kendini Kartvel adıyla tanımlayan kimse yoktur. Tarihî bir gerçek olduğu hâlde anlaşılamayan husus şudur: Kartvel’le Gürcü aynı şey değildir. Ama asırlar boyunca birbirine karışan şeyler yalnız bunlar değil ki…

Gayri resmi bazı verilere göre bugün Türkiye’de 2 milyondan fazla etnik gürcü olabilir. Onların çoğu, sınırın öte tarafındaki Gürcülerle yakın ilişkiler için çabalamaktadır.

 

Türkiye’de ne kadar Gürcü yaşadığı çok önemli değil. Onlar ülkenin o bölgesindeki yerli ahaliyle aynı kültürü yaşayan insanlardır. Hangi niyetle bu satırları yazdığı bilinen kişilerin, Türkiye’de kaç tane Kartvel yaşadığını da ispat etmesi gerekir. Bir de sözü edilen Gürcülerin tamamının Acara’dan geldiği hususunu, maalesef bu konuda -hatta daha birçok millî konuda- bilgisiz kamuoyumuzdan gizleme gayretini iyi anlamalıyız. Neden Tiflis’ten, Kaxet’ten, Kutayıs’tan, Gori’den gelen yoktur? (Yoksa var mı, BEN BİLMİYORUM!!!!)

Sınırlar Olmaksızın Kültürel Miras Vakfı’nca 1996-2005 arası gerçekleştirilen birkaç yolculuk sırasında Irakli Koplatadze ve Irine Giviaşvili birçok gürcüce konuşan köy buldu. Onlar, Gürcü geleneklerini takip eden ve orijinleri ile gurur duyan, kendilerine Gurciler, Muhacirler veya Çveneburiler diyen Müslüman Gürcülerle karşılaştılar.

“Müslüman Gürcü” diye bir şey olabilir mi? Lütfen bunu o bölgenin insanlarına sorunuz. Zira Gürcü etnik değil, dinî bir kavramdır. Bizim Türk kamuoyunun da anlayacağı bir şey değil. Defalarca yazılıp çizildi, “Hristiyan Müslüman” sözü ne kadar mantıklı olabilir? Müslüman Acar gerçeğini kabul etmeyenlerle konuyu müzakere etmenin zorluğu anlaşılmaktadır.

 

Gelenekler korunmuş

 Kitaplarda Müslüman Gürcülerin tarihi için kazı yapmanıza gerek yok. Eğer Türkiye’deki Gürcü köylerini ziyaret ederseniz, Gürcü halkının bu tarihini temsil eden halkla karşılaşabilirsiniz.

Bu halk, atalarından miras aldıklar gelenekleri takip etmekte ve bunun en ilginç yönü “neden” olduğunu bilmeden böyle davranmaktadırlar.

Irakli Koplatadze ve Irine Giviaşvili, halen güçlü bir şekilde Gurcilerin kutlamalarından birini hafızada tutmaktadırlar. Ağustos’un sonunda Ustamis köyündeki etnik Gürcüler, Maryoba dedikleri bir günü kutlamaktadırlar. Bugünde, onlar kilise olarak kullanılmış olan topraklarda kesim için sığır almakta, köyün tamamı orada bir araya gelmekte ve danslar ve şarkılarla sona eren bir festival yapmaktadırlar. 

Ancak Maryobayı her yıl kutlayan bu halkın, bu kutlamanın ne anlama geldiği hakkında bir fikri yoktur. Bildikleri tek şey, atalarının Maryobayı kutlamayı adet edindikleri ve sonuç olarak onların bu kutlamayı kaybetmemeleri gerektiğidir.

Irakli Koplatadze, “Gürcü Hıristiyanlar için Gurcilerin kutladıkları şeyin anlamı açıktır” yorumunu getirmektedir. “Fakat belki yabancılar tarafından, Ağustos’un sonunda, özellikle 28 Ağustos’ta, Gürcü Ortodoks Kilisesi’nin Mariyamoba’yı, bakire Meryem’in günü olarak andığı bilinmemektedir”. 

Maryam-oba, Meryem-li anlamına gelir. Meryem ismi Türkçede hâlâ bir kız ismi olarak kullanılmaktadır. Bizim de çocukluğumuzda çift çıkarken öküzün alnına çiğ yumurtayı çakma geleneği vardı. Traktörle birlikte bu adet unutuldu gitti. Bu tür adetlerden etnik bir nema çıkarmak mümkün değildir. Zira bunlar Hristiyanî adetlerdir. Bölge halkının eskiden Ortodoks olduğunu bilmeyen mi var? Bu kiliseleri kim yaptı? Tiflis’in Kartvelleri mi gelip dağa taşa kilise kurup gittiler. Acara Bölgesi 1508’den itibaren Osmanlı’ya katıldı. Ahıska Bölgesi ise bundan 70 sene sonra, 1578 yılında Osmanlı’ya katıldı. Ahıska-Posof bölgesi halkının İslâm dinini benimsemesinde Acaralı mollaların faaliyetini başta Derjavin olmak üzere Rus tarihleri de yazmaktadır. Bunca örf ve adetten benzer birini alarak etnik propaganda yapmak, şovenlik değil de nedir? Onların sünnet, Mevlid, düğün, dernek, hatta batıl inançlarından da bol bol sıralayabiliyor musun? Ben başlarsam sıralayabilirim…

 

Gürcü ninnisi ile büyütülmek

 Irine Givaşvili, Tao-Klarceti’deki ev sahibi ailede olan bir şaşırtıcı olayı hatırlamaktadır. “Orada Gürcü dilini unutmuş bir Gurci kadınla karşılaştık. Fakat bebeğini yatağa götürdüğünde bir Gürcü ninnisini, Iavnana’yı söylemeye başladı. O, bunun bir Gürcü ninnisi olduğunu bilmeden söylüyordu. Bunu hayal edebiliyor musunuz?”  Ahmet Özkan Melaşvili’nin Gürcü ninnisi ile büyütülüp büyütülmediğini bilmiyoruz, fakat Türkiye’deki Gürcü neslin tümü onu babaları olarak saymaktadır, İlia Çavçavadze’nin Gürcüler için olduğu gibi.

Ahmet Özkan Melaşvili, Gürcü Muhacir (göçmen), kişisel harcamalarıyla, tarihi ülkesini, dilini ve kültürünü belgelemeye yönelik, Türkiye’de yaşayan Gürcüler için kitaplar çevirmiş ve yayınlamıştır. Onlar için, yasaklanan ve hatta mahkemeye götürülen bir Gürcistan tarihi yazmıştır. 1980’de Melaşvili, İlia Çavçavadze gibi öldürülmüştür. 

Bugün, mezar taşındaki iki dilli Gürcüce-Türkçe yazıtlar, yaşamının düsturunu açığa vurmaktadır: “Halkım için yaşadım, ahlaka aykırılık için değil”. 

Koplatadze ve Giviaşvili, ayrıca Muhacirlerin tarihi hakkında kitaplar yazan Gürcü muhacir yazar Kevser Ruhi’nin yazılarını da belirtmektedirler.

Diğer önemli figür, sınırın farklı taraflarında yaşayan Gürcü halkı arasında kültürel bir köprü olarak faaliyet gösteren şarkıcı Bayar Şahin Gundaridze’dir. O, Türkiye’deki bölgelerdeki, Gürcülerle birlikte yaşayan Gürcüce şarkıları toplamakta ve onları hayata geçirmektedir. Şarkıları Türkiye’de çok popülerdir. Bu arada Gürcistan’da Türkiye’deki etnik Gürcülere yönelik bir duyarlılık ve dikkat Gundaridze’nin sesi ve Gürcücesi yoluyla yükselmektedir.

Ahmet Özkan Melaşvili’nin faaliyeti bizce de malumdur. Fakat o bir tarihçi hatta bir sosyal bilimci değil, inşaatçıydı. O hiçbir zaman Gürcistan Tarihi yazmamıştır. Yazdığı şeyler kendi kaleminden çıkmıyordu. Bahsi edilen GÜRCÜSTAN adlı kitabı, Magalaşvili, Stamtişvili, Manvelişvili, Gogebaşvili ve Tavadze gibi isimler tarafından kaleme alındığı anlaşılan kolektif bir derlemeden ibarettir. Bu kitapta bilhassa  Stamtişvili’nin yazdığı sayfalarda Türklere, akla hayale gelmeyen iftiralar saçılmıştır. Gundaridze’nin yükselen bir değer olmadığı, kendisi de “Albümlerim raflarda küfleniyor!” dediği bilinmektedir. Bu isimden bir Mozart hayal ediliyorsa uğurlar olsun… Çavçavadze ve burada adı geçmeyen Bakradze, Artvin ve Acara bölgesini köy köy dolaşarak propaganda yapan ve Ruslara rapor veren ajanlardı. Söylesene bunları da. Bizim Ahmet Özkan’ı da ona benzetiyorsanız itirazımız yok…

Kayıp Ülke

Tao-Klarceti alanı, Osmanlıların 1551’de fethetmelerine kadar, Gürcistan topraklarının parçası olarak kaldı ve Samtskhe-Saatabago ilinin prensleri tarafından yönetildi. 

Osmanlı zamanı boyunca, zora dayalı bir İslamlaştırma politikası uygulandı. Birçok Hıristiyan kiliseleri yok edildi veya camilere çevrildi ve halk İslam’ı kabule zorlandı.

Bu bilgilerin bir kısmı doğrudur. Bölge, XI. Asırda Osmanlı hakimiyetine geçmeden önce Kartli’deydi. Fakat yukarıda bahsettiğimiz gibi buralar Kıpçaklar tarafından alınarak Kartli’ye dahil edilmiş,  Kartli de zafer hakkı olarak bölgeyi Kıpçak oymaklarına vermiştir. Burada da ifade edildiği gibi Sa-Atabago prensleri Kıpçak beyleridir. Acara dahil Ahıska’dan Tortum’a kadar olan yerlere hükmetmişlerdir (1268-1578). Türkçe olan ve Selçuklu devlet geleneğinde adı geçen Atabek kavramının kullanılması da bunun itirafıdır. Bu kelimeyi eğip bükmekle tarihî gerçekler değiştirilemez. Bu ailenin şeceresi mevcuttur. Bu şecere POSOF’UN ÇİZGİLERİ adlı kitapta bulunabilir. Önce Kartli’ye bağlı olan Atabekler, (Moğol-sonra Müslüman olan) İlhanlı Devleti zamanında Kartli’den ayrılmışlar, İlhanlı’dan sonra da Safevi Türkmen devletinin hakimiyetine girmişlerdir. 1578 seferiyle Atabek ülkesi Ahıska ve Tiflis de Safevilerden Osmanlı’ya geçmiştir. Halkın Müslüman olması hususunda böyle ileri geri konuşmak doğru değildir. Sonuçta Ortodoks Kıpçak Türkleri, Müslüman Oğuzlarla birleşince Müslüman olmuşlardır. Bu da tabii bir şeydir.

Nerdeyse üç yüzyıl, Samtskhe-Cavakheti bölgesi Türkiye’ye ait oldu. 1829’da Rusya ile Türkiye arasındaki Edirne Barış Anlaşmasından sonra, bölge Rusya’nın bir şehri veya Gürcistan’ın tümünün Rusya’ya ait olmasından sonra Gürcistan’ın bir parçası haline geldi.

Görülüyor ki Atabek ülkesi, 1829 yılında Rus orduları tarafından istilâ edilmiş ve Kartli’ye armağan edilmiştir. 1944 yılında Stalin’in sürgün ettiği bütün topluluklar, Stalin’in ölümünden sonra yurduna döndüler. Atabek ülkesinin sürgün insanlarını oraya bırakmamak için bin bir türlü oyuna başvurulmaktadır. Gürcistan bölgeye hakim değildir. Ermenilerin inisiyatifine bırakılmış, metruk bir coğrafyadır. Avrupa Konseyi süreci devam etmekte, dönüş yolu görünmektedir.

1877-1878 Rus-Türk savaşını takiben, eski Tao-Klarceti topraklarının çoğunu içeren Artvin ili, Rus İmparatorluğuna bırakıldı, fakat 1918’de Sovyet Rusya ile yapılan Brest-Litovsk Anlaşmasıyla Türkler tarafından geri alındı.

I. Dünya Savaşında yenilen Osmanlı, yeni kurulan Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin bölgenin kontrolünü elde etmesine izin verdi. Fakat ulusun bağımsızlığı, kısa bir süre içinde Rus Kızıl Ordusunun 1921 Şubatındaki saldırısı altında başarısızlığa uğradı. Aynı zamanda Tao-Klarceti, Türk ve Sovyet hükümetleri arasında, 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Anlaşmasıyla kabul edilen bir gerçek olarak Türkiye tarafından geri alındı.

Nihayet, Kars Anlaşmasının (13 Ekim 1921) koşulları altında Türkiye Tao-Klarceti’nin on bölgesini elde etti. 

 

Bu husus şöyle ifade edilmeliydi: Brest-Litovsk’ta Rusya, Çarlık zamanında istilâ edilen tarihî Türkiye topraklarını iade etti. Fakat ne yazık ki Misakı Millî sınırları içinde olan ve Birinci Meclise beş tane de mebus gönderen Batum, içerden elde edilmişlerin sayesinde Türkiye’den ayrı düştü. İşin hikâyesi için 1337’de basılmış olan 18 sayfalık Satılık Millet broşürünü okumak, kalplere elem vermektedir. Bu arada Ahıska da Gürcistan’a hediye edildi. İşin ilginç –belki de gülünç- yanı, buraların, Sovyetler tarafından koparılıp Kartli’ye armağan edilmiş olmasıdır. Ne güzel… Bunlar yetmedi, şimdi gelsin Ardahan, Artvin, Erzurum, hatta taaaaaa Trabzon’a kadar…. Yahu şu küçücük coğrafyana bir sahip ol kardeşim! Sonra dışarıya göz dik. Bu ne aç gözlülük böyle. Ayıp… Bakanların Türkiye ziyareti harçlığını Türkiye veriyor. Daha geçenlerde Türkiye’yi ziyaretinde İnegöl köylerini de ihmal etmeyen Sayın Haindrava’nın yol parası bizdendi. Bu ne rezillik… Ye, iç; sonra da…

Kayıp Gürcüler

 

Tabi ki topraklarda yaşayan halk, ülkeden ayırıldı. Fakat en kötüsü gelecekteydi.

Türkler, Gürcüleri tarihi bölgelerinden Türkiye’nin uzak illerine sürdüler ve Gürcülerin kullandığı yerlere Türk halkı yerleştirildi. Tarihçilere ve araştırmacılara göre, 18. yüzyıldan bu yana yarım milyon Gürcü kovuldu. 

17. yüzyılda bile Fransız gezgin Jan Sharden batı Gürcistan’da Türk saldırıları hakkında yazmıştır. Ona göre, üç çocuktan fazlası olan her ailenin tümünde, biri ailesinden yurtdışında satılmak için alınmıştır.

İşte Allah’tan korkmamak, kuldan utanmamak buna derler. Türkiye’de bir Gürcü sürgünü olmamıştır. Acara muhaciri kardeşlerimiz Türkiye’nin en güzel yerlerinde iskân edilmişler, hatta onlar bilahare istediklere yerlere hareket etmişlerdir. Hangi tarihçiler-araştırmacılar yarım milyon Gürcü’nün kovulduğunu yazıyor? Onları kovan sen değil misin? Acara’dan başlayan göçlerin yönü nereye doğrudur? Ama sana bunları söyleten işte kendi milletini satan bazı elde edilmişlerdir.

 

Cuma Camiye, Pazar Kiliseye

Osmanlıların sert dinsel politikasına rağmen, 17. ve 18. yüzyıllarda, Tao-Klarceti’deki birçok kişi hala Hıristiyanlığı koruyordu. Sonra, 18. ve 19. yüzyıllarda, Gürcülerle yakın akraba sayılan Laz halkı ile birlikte, yerel halk İslam ve Hıristiyanlığı birlikte uyguladılar.

Koplatadze, “Birmingam Üniversitesinde Prof. Anthony Bryer, “Anadoluda Halklar ve Göç ve Kafkaslar” kitabında, yüksek yerler ve din arasında bir çeşit mevsimsel bir korelasyon vardı diye yazmıştır” demektedir.

Gürcüler ve Lazlar, yaz otlaklarında Hıristiyan ritüellerini korurken, kış vadilerinde biçimsel olarak Müslümandılar. Giviaşvili ve Koplatadze, bunlar, “Cuma camiye, Pazar kiliseye giden” Gürcü halktı diye yorumluyorlar. “Bu kendi durumlarının dışındaki tek yoldu. Hayatta kalabilmek için Müslümanmış gibi yapmak ve davranmak zorundaydılar”. 

Bu sayfada, 1917’de Ekvtime Takaişvili’nin Tao-Klarcetideki yolculuğu sırasında çekilen, gizli Hıristiyanlık uygulamasını gösteren nadir bir fotoğraf görebilirsiniz. Fotoğraf, Türkiye alanındaki dağlarda bulunan, Gürcü halkın yaşadığı Hevek köyünü göstermektedir. Ortada kutsal resimlere sahip papaz bölgesiyle çevrili bir papaz görebilirsiniz. 

Bunlar da eğer doğruysa, tamamen dinî hüviyeti olan hadiselerden sayılabilir. Lazlardan uzak dur. Lazların da Kartvel olduğunu söyleyecek kadar kendinden geçmek, ilimle, izanla bağdaşmaz. Alman ajanları onları tamamen ayrı bir millet şeklinde tarif ederek alfabe bile verdiler. Sonra Kırzıoğlu kayasına çarptılar. Artık bunlar koktu, çürüdü… Bir toplulukla bu kadar oynanamaz. Bu halkın öyle bir derdi yok. Megrel nazariyesi de tamamen fiyaskodur. Siz kendi işinize bakın.

 

Gürcistan’dan Kaçan Gürcüler

Osmanlılar Acara bölgesini fethettiklerinde, bazı Acaralılar Gürcistan’ın diğer bölgelerine kaçtılar. Kalanlar zorla İslam’a geçtiler. Ne var ki çoğu Acaralı köylüler Hıristiyan olarak kaldılar. Müslüman olan Gürcüler, yukarıda belirtildiği gibi halen Gürcü dili ve geleneklerini koruyorlar.  

1829’da Samtskhe-Cavakheti’de başarısızlık gerçekleştikten sonra, Edirne Barış Anlaşmasıyla, üç yüzyıl boyunca Osmanlıların idaresindeki bu bölge, tekrar Gürcistan ve Rusya’nın bir parçası haline geldi.

Fakat Osmanlılar zorla Gürcüleri sürerken, Gürcüler tarihi ülkelerinden ve Rus İmparatorluğundan kendi özgür iradeleriyle göç ettiler.

Bu ne demektir? Osmanlılar Gürcüleri nereden nereye sürmüş? Gürcüler, tarihî ülkelerinden kendi iradeleriyle nereye göç etmişler? Eğer Acara ahalisi kastediliyorsa, açık olan bir şey var ki, onlar Rus ve Kartvel baskısı yüzünden tarihî yurtları olan Acara’yı terk ederek Anadolu’ya göç etmişlerdir. Şimdi onlar Türkiye’nin çok muhterem vatandaşladır.

Rusya, Gürcü Müslümanların, hala Gürcü dilini ve gelenekleri koruyor iken, Türk olduklarını ilan etti ve onlar için Gürcistan’da dayanılmaz koşullar oluşturdu. Bu nedenle, İslam üzerindeki Rus baskısı altında, binlerce Gürcü Müslüman Türkiye’de sığınmak için araştırdıkları bölgeye kaçtı. 

Bu göç süreci Muhacirlik olarak anılmaktadır ve Gürcistan’ın korkunç tarih sayfalarından biridir. Bu halk ve onların torunları Muhacirler olarak anılır.

İşte itiraf budur. Kartveller Ruslarla iş birliği yaparak bölgeyi istilâ ve talana geldiler. 1877-78 Osmanlı-Rus Harbinde Acaralılar, Rus-Kartvel birleşik kuvvetlerine karşı yiğitçe savaştılar; onları Acara’ya sokmadılar. Berlin görüşmelerinde Acara’nın Rusya’ya-Gürcistan’a bırakılmasına İngiliz Dışişleri Bakanı Salisbury bile isyan etti: “Yurdunu kahramanca savunan ve düşmanı buraya sokmayan ateş parçası bu halk, kendi iradesi hilâfına düşmana teslim edilemez!” dedi. Ama talih böyleydi. Bugün de Kartveller bu halkı içten sevmemekte, kendinden saymamakta ve onlara Tatar demektedir. Tatar ise Türk demektir! Bu kadar samimiyetsizlik olamaz!

 

Gürcüler dışarı, Ermeniler İçeri

 

Samtskhe -Cavakheti ve Acara’dan binlerce Gürcünün göçünden sonra, bu alan boş hale geldi.

Samshe dedikleri Ahıska’dan Gürcü göçü değil, oradaki Türk ahalinin zorla ve zalimce sürgünü söz konusudur. Acara’da da hem sürgün hem de göçe zorlama olmuştur. Müsebbibi de bizi bu satırları yazmaya mecbur edenlerdir.

Gürcüler, Rus İmparatorluğu’ndan batı illerdeki Gürcülerin bu topraklara yerleşmesine izin vermesini istediler, fakat Rusya talebi kabul etmedi. Onun yerine Rusya 30 bin Ermeniyi  Samtskhe –Cavakheti’ye yerleştirdi.

Bu sözlerle ne ifade edilmek isteniyor, açık değil. Ahıska’nın Türk ahalisini süren Stalin Gürcü’dür. Gürcistan’a ait olmayan yerleri buraya dahil ederek bugünkü Gürcistan’ı da zora sokan odur. Abhaz, Oset ve Acara gibi… Ermeni iskânı meselesi doğrudur. Bu da 1828’den itibaren olmuştur. Bu tarihteki savaşta Bayburt ve Erzurum’dan kaçan Ermeniler bu bölgeye yerleştirilmiştir; sonraki Türk-Rus savaşlarında kullanılmak üzere… Öyle de olmuştur. Taşnak lideri ilk Ermenistan Başbakanı Kaçaznuni de Ahıskalı bir Ermeni’dir.

Bununla birlikte birçok Acaralı Muhacir, diğer Gürcülerle tekrar bir araya gelmenin en iyi imkanı olarak düşünerek, Rusyaya bağlı kaldılar.

 

Sınırın Farklı Taraflarında Yaşayan Gürcüler Arasında Bağlar

 

“Türkiye’nin Gürcistanı”, “Müslüman Gürcistan”, “Eski Gürcistan”, “Osmanlı Gürcistanı”, … Bunlar tarihçilerin terimleridir ve toplum Tao-Klarceti hakkında konuşurken kullanır. Onu neyle çağırırsak çağıralım, orası, atadan kalma dillerini, geleneklerini ve göreneklerini koruyan ve kendilerini gururla Çveneburebi olarak çağıran Gürcülerin (Gurcilerin, Muhacirlerin) yaşadığı bir yerdir.

Bu söylediklerine kendisi inanıyorsa, bir diyeceğimiz yok!

Bugün Türkiye’de baştan başa Türkiye’deki kültürel miraslarını, Gürcistan ile kültürel ilişkiler kurarak korumayı amaçlayan,  Müslüman Gürcüler tarafından kurulan birçok organizasyon vardır.

Irakli Koplatadze, Muhacir Nihat Gökyiğit (Gogitidze) ve İsmet Acar tarafından kurulan ve Gürcü ve Türkler arasında birçok ortak projeyi başlatan Türk-Gürcü Eğitim ve Kültür Vakfı’na ve onların Gürcü partnerlerine işaret etmektedir. Ayrıca, Tiflis’teki yıllık Çveneburebi Festivalini, Gürcistan ve Türkiye’de turları, İstanbul’da bir Gürcü Kültür Merkezi kuruluşunu, Türkçe-Gürcüce “Çveneburebi” dergisini, çokdilli websiteleri “Çveneburebi” ve “Macahel” (Türkçe, Gürcüce ve İngilizce dilleri), Maçahela Çevre Koruma Vakfını, İstanbul, İzmit, Artvin, Macahel’deki Gürcü halk şarkıcıları ve dansçıları gruplarını ve diğer birçok diğerini belirtmektedir. Sınırlar Olmaksızın Kültürel Miras Vakfı (kurucusu Irakli Koplatadze ile) Türk partnerleriyle yakın işbirliği içinde, şu anda Macahela alanın her iki tarafının ilk etnografik yolculuğu içeren bazı projelerin hazırlanması üzerine çalışıyorlar. Bu, Gürcistan’daki 12 köy ve Türkiye’deki 6 köyden oluşan son derece ilginç bir topraktır. Yakında geliyor… Sonraki sayıda, İstanbul’daki Zazadze ailesinin himayesindeki tek Gürcü Katolik kilisesini keşfedeceksiniz. Bu Türkiye’de resmi olarak Hıristiyan ve orijnal Gürcü soyadına sahip olan tek ailedir.

Bu ailenin neden Gürcistan’da değil de İstanbul’da yaşadığı, kendi kilisesini ve kütüphanesini kurduğu ayrıca sorgulanmaya değer. Fakat Kartvel dostlarımızı tebrik etmeyi de unutmamalıyız. Zira onlar bütün yokluklara rağmen bıkmadan, usanmadan dünyaya etnik propaganda ihraç edebiliyorlar. Hiç olmadık iddialar ortaya atabiliyorlar. Mideleri bulandırabiliyorlar. Türkiye’de ise fiyakalarından geçilmeyen sayısız tarih allamesi var. Bunların hangi sahalarda çalıştıkları, neyin uzmanı oldukları bilinmemektedir. Meselâ lutfetseler de Faruk Sümer’in Oğuzlar kitabının dışında bir de KIPÇAKLAR’la ilgili araştırmalar yapsalar. Meselâ Dağıstanlı Murat Adji’nin Kıpçaklarla ilgili kitaplarını değerlendirseler, Kartlis Çkhovreba’dan yola çıkarak bölgedeki Kıpçak varlığını sorgulasalar, böyle saksağanların gerçekten insan sağlığını tehdit eden hezeyanları kesilir de bölgede dostça, kardeşçe, birer komşu olarak yaşarız. Gelir gideriz, ticaret yaparız, birbirimize yardım ederiz… Ne diyelim Allah Kartvel dostlarımıza da akıl fikir versin. bu etnik hastalık iflâh olmaz bir şeymiş meğer. Bunlara cevap yaz yaz bitmez. Biri bitiriyor, diğeri başlıyor aynı teranelere…


--------------------
Yusuf Sarıçayırlı
27.04.2006 4:25:55 PM
   
qT
X

tetri
[Yeni Üye]



MSN : atmaca_122@hotmail.com
Yaş : 44
Mesaj sayısı : 2
Giriş sayısı : 1

gamarcoba, türkiye'de geçmiş tarihini araştıran ve merak eden insan sayısı azdır. Öğrencilik yıllarında belkide en fazla sevilmeyen ders tarih dersidir. Bir sürü tarih ezberleme aynı şeyleri yıllarca tekrarlama gibi sebeplerle bir çok öğrenci tarihle barışık olmamıştır. Daha sonra hayata atıldıklarında ise tarih sadece okul yıllarında görülen bir dersten ibaret kalmıştır. Her ülkenin bir resmi tarihi vardır. ve ülkeler kendi hassasiyetlerine göre bir tarih bilinci vermeye çalışır. objektif tarih anlayışına nekadar sahibiz bilmiyorum.

türkiye'deki müslüman gürcülerin geneli yıllarca gürcü tarihi hakkında 93 harbinde batum'dan gelmişiz (yada bir çok yaşlının ifadesiyle rusya'dan gelmişiz) gibisinden sözler dışında bir bilgi yoktur. Son yıllarda gerek gürcüceden tercüme gerekse türkiyedeki araştırmacılar gürcü tarihi hakkında bilgiler sundular.

Her düşüncede olduğu gibi karşıt ve yandaş düşünceler sunulan gürcü tarihi hakkında ortaya çıktı. Bazıları bölgedeki gürcü varlığını, osmanlı tarihçileri tarafından hiç bahsedilmeyen kıpçaklara dayandırdı. Hatta bazıları ortaçağdan kalma gürcü mabedlerini dahi ortodok kıpçakların yaptığı söyledi.

Bazı gürcü tarihçileride bu bölde gürcüler dışında kimse yaşamamış gibi sadece gürcülerden bahsetti. Bazılarıda gürcüler dışında herkesin varlığından bahsetti.

 geçmişte tao- klarceti bölgesinde yaşamış hristiyan atalarımız

tarafından yapılan kiliseleri sırf müslüman olarak red etmemizin yanlış olduğunu düşünüyorum. Atalarımızın geçmişte hristiyan, ondan öncesindede pagan olmaları bu gün bizim samimi bir müslüman  olmamıza engel değildir.( ki türkiyedeki gürcülerin büyük çoğunluğu da dindardır), eğer dini hassasiyetimizden dolayı ortaçağ gürcü kiliselerini ve yapıtlarını kabul etmiyorsuk, ve bunun bazıları tarafından araştırılmasından rahatsız oluyorsak,  bu yanlıştır. Çünkü tarih şahsi hassasiyetlerimize göre değişmez. Bu bölgede geçmişte gürcüler hristiyan olarak yaşamış ve inançları gereği olarakda mabedler yapmıştır. Bu gün yine aynı bölgede gürcüler müslüman olarak yaşamıştır.

ırkımızı Allah seçti. Bizi gürcü olarak yarattı. Şimdi elhamdülillah müslümanız. Sınırın ötesinde hristiyan bir gürcü devleti var diye biz gürcü olmaktan çıkmayız. Müşrik araplar varken hiçbir sahabe araplığını red etmedi. İslamiyetin yüce Peygamberi ırk olarak araptır ve efendimizdir.Ama bu gün arap coğrafyasında hristayan araplarda yaşamaktadır. Irk ayrıdır din ayrıdır.

....


--------------------
ahmet
08.05.2006 7:48:02 AM
   
qT
X

aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Gamarcoba, okullarda öğretilen tarih dersleri ile ilgili söyledikleriniz doğrudur tetri kardeşim. Bu derslerde genel bir tarih bilgisi verilir, burada konuşulan detaylara girilmez. Ancak buna ilişkin bilgiler, belirttiğiniz gibi çok da yeni sayılmaz, ancak internetin yeni olması dolayısıyla biz bunları yeni öğreniyoruz.

Tarih bilgilerinin hiçbiri yüzde yüz objektiflik taşıyamaz, yazan kişilerin, devletlerin kendi yaklaşımları mutlaka yansır, bu doğaldır. Bunu anlamak için günümüzdeki olaylara (yani yarın tarih diyeceğiz, tarih bilgisi olarak vereceğimiz olaylara) bakmamız yeterli. Ülkemizde gelişen herhangi bir olay kimilerince büyük adım, başarı iken kimilerine göre aksi yöndedir, hatta bazı olaylar kimilerince hiç görülmez, görülmek istenmez. O nedenle tarih bilgilerini de o çerçevede değerlendirmemiz gerekir.

Kafkasya tarihi, orada yaşayan halklar ile ilgili tarih bilgileri de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Evet ülkemizdeki tarih eserlerinde bölgenin tarihine ilişkin bazı hususlarda detaya girilmemiş, farklı yorumlanmış olabilir. Ancak Gürcüceden tercüme ve özellikle kartvelistlerin yazdığı eserlerde aynı yaklaşım fazlasıyla mevcuttur. Örneğin, Hıristiyan Gürcü tarihçiler (yani kartvelistler) Gürcülerin Müslüman olmaları, buna ilişkin tarih bilgilerinde hiç de objektif değildir ve akla hayale gelmedik uydurmalar, hatta iftiralar içermektedir. Elbette bu kitaplarda da (sübjektif yaklaşımlardan arındırıldığında ki bunu yapabilmek için az çok bir tarih bilgisi gerekir) yararlanılması gereken bilgiler vardır ve Türkiyedeki tarih kitaplarında da bunlardan bolca yararlanılmaktadır. Bölgede Kıpçakların yaşadığı, sadece Türk tarih kitaplarında değil, kartvelist kitaplarda da açıkça belirtilmektedir, bunda bir kuşku yoktur. Tartışma olan husus, özellikle adı geçen bölgede veya daha geniş olarak batum ve çevresinde hakim kültürün kim olduğudur. Bu noktada da herkes kendi bakış açısına göre olaya yaklaşmaktadır. Ancak bu halkların, savaş halinde değil, barış ve hatta ittifak içinde (Hıristiyan Kıpçakların yine Hıristiyan olan Kartvellerle savunma alanındaki işbirlikleri düşünülürse) yaşadıkları gerçeği gözden kaçmaktadır. Dolayısıyla böyle bir ortamda ırkların, kültürlerin karışması kaçınılmazdır.

Mesele Hıristiyanlık dönemi (kimin eseri olursa olsun) eserlerinden rahatsız olma ya da Hıristiyan geçmişi inkar değildir. Mesele, Hıristiyan geçmişin, eserlerin, yer adlarının bir propaganda, nifak malzemesi yapılması, orası bizim topraklar, o halk bizim halkımız ezgisiyle başlayıp devam eden hayallerin dillendirilmesi, insanlarımızın kafalarının karıştırılması, huzuruyla oynanmasıdır. Mesele sizin aslınız Hıristiyan, Osmanlı (özellikle Türkler) sizi kılıç zoruyla Müslüman yaptı, kiliseleri yakıp yıktı (ama nedense hala bir sürü Kilise, Manastır ayakta, ama Gürcistan'daki birçok Caminin, İslami eserlerin yerinde yeller esiyor ya da üzerine çanlar asılıyor) Gürcülük=Hıristiyanlıktır, Müslüman olursanız Gürcülükten çıkarsınız, Türkleşirsiniz gibi akla hayale gelmeyen isnatlar, kartvelist tezlerdir. Acara'da baskıyla, yoğun misyonerlik faaliyetleriyle kabul ettirilmeye çalışılan bu tezler, ülkemize de servis ediliyor. İtiraz bunadır. Bu tezlere (daha doğrusu yalanlara) karşı çeşitli bakış açılarıyla doğruları savunanlara ise çeşitli yakıştırmalar yapılıyor, hakaretler ediliyor. Ama bu, aksine doğruları söyleyen kişileri daha da yüceltiyor.

Onun için bir tarih meselesi, faşist-komünist yakıştırmasına indirgenemez. Birine birileri faşist diyorsa, o zaman ötekisi de kalkar hadi ordan kızıl komünist veya hain der. Tarihi meseleler bu kadar ucuz isnatlarla tartışılamaz, aksine böyle yakıştırmaları yapan da kendi açısından faşist bir yaklaşım sergilemiş olur.

Sonuç olarak hıristiyan menşeli gürcü tarihinden değil, hıristiyan vurgulu kartvelist tezlerden rahatsızız ve de rahatsız olmalıyız. Kartvelistler, Müslüman gürcülerle (gerek Türk vatandaşı, gerekse Acaradaki akrabalar) uğraşmayı bırakmalıdır. Hele yakın tarihlerde Ruslarla işbirliği içinde devamlı saldırdıkları Artvin çevresi (Kars, Ardahan, Batum dahil) halkı bu topraklar için birçok savaşa katılmış, canını vermiştir, ya da bunların zulmünden göç etmek zorunda kalmıştır. Şimdi kalkmış, saptırma tarih bilgileriyle ve daha acısı halkımızın bölge tarihi hakkında ne yazık ki yeterli bilgiye sahip olmamasından da yararlanarak, ırk ve dil ortaklığını da kullanarak birtakım hayaller dillendiriliyor... Bu politikalar, sempati yerine tam aksi yönde sonuç doğurmaktadır ve de artarak doğuracaktır. Çünkü Acara halkı, hem dini hem de tarih bilgisi yönünden yetersizliği nedeniyle kolayca kuşatılmış olabilir. Ama burada tarih bilgisi eksik olsa da dini yaşam bakımından öyle değildir. Sanıldığı gibi zorla değil, bilinçli bir şekilde, iradi olarak mevcut, son ve tamamlayıcı din İslam seçilmiştir. Umarız bu gerçekler de görülüyordur.


--------------------
Ali Arslan
08.05.2006 10:04:46 AM
   
qT
X

tetri
[Yeni Üye]



MSN : atmaca_122@hotmail.com
Yaş : 44
Mesaj sayısı : 2
Giriş sayısı : 1

gamarcoba, kısmende anlaşılmış olunmak gerçekten sevindirici. özellikle islami hassasiyetlerinize katılmamak mümkün değil. lakin islam olmak ayrı kıpçak olmak ayrı şeyler, faşiszmin karşıtı yanlızca kominzm değildir. bilindiği gibi islam her türlü batıl ideolojinin karşısındadır. benim faşist tarih anlayışı dediğim sizin sürekli vurguladığınız kartvelist tarih anlayışının türkçü versiyonudur. eleştirdiğiniz kartvelist anlayış en azından turanist tarihçilerden daha insaflıdır diye düşünüyorum çünkü sizinde söylediğiniz gibi bölgedeki kıpçak varlığı gürcü kaynaklarında geçmektedir( ortaçağ gürcü kaynaklarında) fakat faşist tarih anlayışında tao- klarceti bölgesinde gürcüler dışında başta kıpçaklar olmak üzere değişik milletlerden bahsedilir. ama gürcülerden bahsedilmez. hatta bunlara göre bölgedeki gürcü mabedlerini ortodoks kıpçaklar yapmaktadır.

Bölgede yerleşik kıpçak halkı yoktur, ortaçağda gürcü ordusuna yardıma gelen bir kıpçak askerleri vardır ki ortaçağda paralı askerlikler dikkate alındığında bu bir çok ülke için geçerli bir durumdur ve bu gün eğer birileri kıpçak türklerinin soyundan geliyorsa o da kafkasyada yaşayan türk kökenli halklar olmalıdır, yoksa müslüman gürcüler değil.

sitenizdeki bazı yazılarda sanki acar- kartveli ayrışımı gibi bir şey vurgulanmakta ve müslüman gürcülerin kartveli ( gürcü ) olmadıkları ileri sürülmektedir. çok açık bir durumdurki ırk ve din ayrı şeylerdir. hristiyan bir gürcistan devletinin topraklarında hristiyanlığı anlatması ve bu yönde politika uygulaması gayet normaldir. müslüman ülkeler kendi ülkelerinde islamı temel alan düzenlemeler yapmaktadır. bu her ülkenin kendi hakkıdır. bölgenin özerkliği müslüman oluşundan kaynaklanmaktadır. türkiye bu yüzden acara bölgesi üzerinde garantördür. lakin ülkemiz bu garantörlüğünü hiç bir zaman kullanmamıştır. kendi ülkesinde kuran eğitimini ve dini eğitimi kısıtlamaya gidenler, başörtüsünü kamusal alanda yasaklayanlar, alenen domuz etinin satılmasına göz yumanlar, her halde batum'daki müslümanları düşünecek değildir ve düşünmemektedir. Gürcistan'da kadife devrimin olduğu gün ülkemizin en yetkili şahsi galatasaray'ın uefa kupasında uğradığı haksızlığı gidereceklerini galatasarayın hakkını kimseye yedirmeyeceklerini açıklamıştır. garantörü olduğu bir toprak parçasının özerkliğinin kaldırılmasının onu pek ilgilendirmediği ortadadır.

ayrıca islami camiadaki bir çok alim ve hoca batum müslümanlarıyla ilgilenmeyi bırakın kendilerin gürcü kökenli olduklarını söylemekten bile korkmaktadırlar, babalarının gürcü olduğunu (hatta kıpçak türkü olabileceklerini gürcülerden etkilendikleri için gürcü zannedildiklerini )  kendilerinin böyle etnik şeylerce işlerinin olmayacaklarını söylemektedirler. batum müslümanlarına yapılacak islami yardımı sıradan bir etnik dava olarak görmektedirler.

öte yandan gürcistanın bölgedeki tarihi araştırmaları yıllardır bazı yazarlarca bölgenin gürcistana bağlatılmak istendiği yönünde yapılan propagandalar sebebiyle belkide olumsuz tanıtılmıştır. ve bu yazarlar bölgeyi kurtarmak amacıyla yazdıkları kitaplarda bölgenin bir kıpçak türk bölgesi olduğu geçmişte burada yaşamış ve hala yaşayan gürcülerin aslında gürcü olmadıkları, konuştukları dilin kıpçak türkçesi olduğu gibi hurafat yazmışlardır ve bu hurafata özellikle türkiyede islami hassasiyeti yüksek olan bir kısım müslüman gürcü de inanmıştır.

halbuki osmanlı tarihçileri bölge halkının ve yöneticilerin gürcü olduklarından ve fetihle birlikte müslüman olduklarından bahsetmektedirler. şu an bazı gürcü yazarların yazdığı sovyet dönemi menşe'li gürcü tarih anlayışına göre vurgulanan bölge halkının zorla islamlaştırıldığı tezi doğru değildir tıpkı bölgedeki kıpçak varlığının doğru olmadığı gibi,

bir müslüman gürcü olarak kendimi rahatlıkla kartveli olarak belirtebiliyorum. çünkü kartveli kelimesi gürcü kelimesinin karşılığıdır. hristiyan gürcüleri değil bütün gürcüleri kapsayan bir tanımdır. me muslimanivar da kartveli var.


--------------------
ahmet
10.05.2006 9:57:54 AM
   
qT
X

aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Sevgili kardeşim, iyi niyetli yorumlarını saygıyla karşılıyorum ve kartvelistlerin ve onların ülkemizdeki acentalarının yol açtığı kavram kargaşası karşısında kafaların karışması son derece normaldir. Bu kişiler, tamamen masabaşında, kendi yazdıklarıyla, hatta çevirdikleri kitaplarla dahi çelişerek kavramlar üretmişler ve bunu ilgili kamuoyuna sorumsuzca sunmuşlardır ve halen de sunmaktadırlar.

Bütün bunlar tarih meselesidir ve özellikle kartvelist tarih, sovyet döneminden kalma bir resmi ideoloji içermektedir. Bu ideolojiye göre neredeyse kafkasyanın tamamı kartveldir, lazlar,megreller,acarlar,svanlar,osetler vs. hepsi kartvel boyudur ve dilleri de kartvel dil ailesinin bir parçasıdır bu ideolojiye göre. Bunlar tamamen sovyetlerin kafkasya politikasıdır. Ne acıdır ki bu politika günümüzde de bu ideoloji sahiplerince sürdülmekte, böylece ülkenin birlikteliğinin sağlanacağı sanılmakta ve ülkemize de birilerince sorumsuzca ve insafsızca servis edilmektedir.

Toprak taleplerine dahi varabilen bu tür sinsiliklere, yalanlara elbette ülkemizdeki tarihçiler gerekli cevabı verecektir. Ancak sandığınız gibi veya öyle kamuoyuna yansıtıldığı gibi bu cevapları verenler sadece belli bir ideolojiyi benimseyen insanlar değildir. Ayrıca yazılanları sübjektif yönlerden arındırmak ve objektif tespitleri kabul etmek, bunun üstüne araştırma yapmak çok zor değildir.

Kavramların bazıları sonradan türemiştir ve anlam kaymasına da yol açmıştır. Kartveller, günümüz Gürcistanının kartli bölgesi (Tiflis ve çevresi)  halkıdır, asıl Gürcistan da zaten orasıdır. Acarların veya Acaralıların, (bu kavram sanıldığı veya öyle sunulduğu gibi sadece Türkiyedeki bazı kaynaklarca icat edilmiş değildir, gürcüceden çevrilen, kartvelist teorileri savunan eserlerde dahi yer almaktadır) ayrı bir halk olduğu çok açık bir gerçektir. Ancak Acarların dil olarak gürcüceyi (kartvel gürcücesinden önemli farklılıklar içeren bir biçimiyle) konuştukları da bir gerçektir. İşte bu yönü dolayısıyla ve başka sebeplerle muhtemelen zamanla gürcü kavramı gürcüce konuşan herkesi kapsar hale gelmiştir. Yıllarca Müslüman Acarlar veya Müslüman gürcüler ile Kartveller ayırımı olmuştur. Bunu son zamanlardaki kelime oyunları, sonradan oluşan isimler kullanılarak (Sakartvelo, kartvel yurdu, Türkçesi, Gürcistan, gürcü yurdu, o halde kartvel=gürcü gibi oyunlar. Ama güney osetya, abhazya, acaraya da sakartvelo diyorlar ama kartvel değil bunlar) değiştirmek mümkün değildir. Ülkemizde son zamanlardaki kartvelist tez ve servisçilerinin marifetlerine kadar, hiçbir zaman ben kartvelim diyen olmamıştır (çveneburi veya gurci denmiştir ve de ağırlıklı olarak böyle denmektedir). Keza Acaristanda da durum böyledir. Yaşlılarımızın ya da Acaranın köylerindeki yaşlıların hiçbiri kartvelim demez. Kartvelliğin ayrı ve özellikle hıristiyanlık anlamı taşıdığı vurgulanır. Irksal hususta ise, forum sayfasında daha önce açılmış bulunan "Gürcülerin kökeni nerden geliyor-Türk-Gürcü-Acar-Kartvel" bölümünde yazılanlara bakılabilir. Türkler dahil buradaki halkların iç içe, dostça yaşadıkları aynı veya benzerlikleri yüksek olan dilleri kullanmalarından bile anlaşılabilir. Böyle bir ortamda ırkların, kültürlerin karışması, etkileşim göstermesi kadar doğal birşey olamaz. Bu kaynaşma dinsel ayrışımdan önceye dayanan bir kaynaşmadır. Entresandır, ırksal yorumla ilgili Hz. Nuh'un oğullarına dayanan ve bölge halkları arasındaki akrabalığı ortaya koyan tespitler birilerini rahatsız etmiş, mesele kıpçak yönünden yerilmeye yeltenilmiştir. Ancak herkesin kartvel olduğunu savunmaya çalışanlar, kartvel teorisinin kaynağının da Hz. Nuh ve oğlu Yafes teorisini esas aldığını ya unutuyorlar, ya da kasıtlı olarak bunu söylemiyorlar.

Bunları sağlıklı tartışabilmek için belli bir tarih bilgisi gerekiyor ve bu konuda yazılanları iyi değerlendirmek, yazılanların hiçbirini direkt kabule yönelmemek veya birtakım yaftalarla direkt reddetmemek en sağlıklı yoldur, eğer gerçekleri öğrenmek istiyorsak.

Bu çerçevede sitemizde gerçekleri yansıtan ve mümkün olduğunca her türlü anlayışa sahip kişilerin yazıları yayınlanmaya çalışılmaktadır. Son olarak esas olarak lazların tarihi üzerine çalışma yapan bir yazarın, sitemizde de yayınlanan "Doğu Karadeniz’de Resmi İdeolojiler Kuşatması" başlıklı çalışması dikkate değerdir (Sitenin Düşünce&Yorum sayfasının altında basından ve netten alıntılar kısmındaki bu yazıları dikkatle okumanızı öneririm). Kartvelist tezlerin nasıl karadenizi kuşatmaya çalıştığı, bunların nasıl ülkemize de servis edildiği, içine düşülen çelişkiler "kral çıplak" dercesine aydınlatılmaktadır. İşin şaşırtıcı olan yönü ise, belirli ideolojik yaftalar vurularak yerilmeye çalışılan bazı yazarların tespitleri ile bu yazıdaki tespitlerin birebir örtüşmesidir!

İznik’te faaliyet gösteren Batum ve Havalisi Kültür Derneği’nin bir yayınında yer alan şu ifadeler bizi düşünmeye ve gerçekleri araştırmaya sevketmelidir:

'Sovyet Gürcistan’ın Moskova’dan kaynaklanan şovenist politikaları nedeniyle Acarlar’ın 1929 sonrası etnik, dini, kültürel, tarihi kimlikleri yok sayılmış ve Acarlar’ın Gürcüler’den ayrı bir halk olduğu unutturulmaya çalışılmıştır. Aynı şekilde Gürcistan SSC içinde yaşayan Abhaz, Oset, Svan, Megrel ve Lazlar’ın da Acarlar gibi Gürcü kimliğinin bir parçası olduğu yıllarca savunulmuştur.

SSCB döneminde Moskova yönetimi, sürekli olarak Çarlık Rusyası ordularından kaçıp Anadolu’ya yerleşmiş olan Acarlara, Gürcü kimliği aşılamaya ve Türkiye’de bir tür beşinci kol yaratmaya çalışmıştır. Moskova kaynaklı bu sistemli politikalar, Acaristan-Türkiye arasında demirperde yönetiminden kaynaklanan bilgi ve iletişim yetersizliğinden dolayı kısmen başarılı olmuştur. Acaristan Acarları, milli kimliklerin Gürcistan SSC şovenizmine karşı korumaya çalışırken, Türkiye’de yaşayan bir kısım yarı aydın Acar, Moskova’nın propaganda rüzgarlarına kapılarak,Acar kimliğini bırakıp, Gürcü kimliğini doğal bir şekilde kabul etmiştir.

Sarp Sınır Kapısı’nın açılması ve SSCB’nin dağılması ile birlikte Acaristan ile Türkiye arasındaki demirperdenin kalkması sonrası sınırın iki yakasında yaşayan Acarlar gerçekler ile karşılaşmaya başlamış, yıllarca Moskova’dan Gürcü kimliğini empoze etme propagandalarının asılsızlığını göremeye başlamışlardır...' ” 


--------------------
Ali Arslan
10.05.2006 12:05:13 PM
   
qT
X

yusuf
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 59
Mesaj sayısı : 2
Giriş sayısı : 4

Zannediyorum mesele Gürcü-Acar-Kartvel kavramlarına takılıyor.

 Öncelikle Acaralıların Kartvellikle bir alakasının olmadığı hususunda herkes mutabık (mı?). Ama en azından sağlam dimağa sahip kahir ekseriyet böyle düşünüyor.

 Gelelim Gürcü sözüne. Bu sözün etnik değil dini olduğu defalarca söylendi, yazıldı. Yani eskiden o bölgede yaşayan Kulh-id kavminin Araplar tarafından telaffuzunun Gurg, Gurc-i olmasıyla devam eden bir süreçte oluşmuş. Kartvelist tez sahipleri de bunu kabul eder. Ama bu adı Kartveller kullanmadılar hiç. Acaralılar da Kartvel'i kullanmadılar. Neyse sonuçta Acaralılar için Gürcü kelimesinin kullanılmasında bence bir problem yok. Ama yanlış olan Gürcü=Kartvel cambazlığıdır.

 Kartveller o bölgeye sonradan gelmişlerdir, otokton halk değiller. Acara halkının ataları olan Kulhiler ise otoktondur; tıpkı Kartvellerin milli tarihi olan Kartlis-Çxovreba'da geçen Kıpçak ve Bun-Türkler gibi. Bun-Türk sözünü Kartvel alimi Marr, "otokton/yerli halk" olarak açıklar.

 Acara bölgesi de Kulhi/Gürci adıyla anılır. Demek ki Gürcistan da buradan geliyor. Yoksa onlar kendi ülkelerine Sa-kartvelo diyorlar. Bizimkiler tercüme edince Kartvel, Gürcü'ye dönüşüyor. Problem de burada başlıyor! Tarih buna şahit.

 Acar kelimesini çok kullanmasak da, tarih, Gürcü-Kartvel savaşlarıyla dolu... Bir kere Acara halkının muhaceretine sebep olan 93 Harbinde bile Rus-Kartvel kuvvetleri, halkın savunduğu Acara'ya girememiştir. Berlin müzakerelerinde, yani masada verilmiştir. 1919'da ise yeni bir macera başlamıştır. Brest-Litovsk barışı sonrası yapılan plebisitte yani oylamada Acara ahalisi Türkiye lehinde oy kullanmıştır. Batum İslam Cemiyetinin faaliyeti de bu yöndeydi. Bunun ayrıntısı ilgili kitaplarda var. Abaşidze ve Diyasamidzelerin başını çektikleri Tahlis (Kurtarma) Cemiyeti ise Gürcistan'a bağlanmak istiyordu. Onlar kazandılar! Yani milletini sattılar.

 Sonuç ortada. Satanların akıbetini biliyorsunuz. Mehmed Abaşidze nasıl öldürüldü ve onun torunu Abaşidze nasıl kendi halkını önce soydu, sonra Moskova'ya kaçtı! Şimdi bunları nasıl tahlil etmeliyiz?

 Birkaç söz de Acar sözü üzerine: Bu sözden ürkmenin anlamını çözemiyorum şahsen! yahu bu ülkenin adı bir kere ACARİSTAN! Yani TÜRKİSTAN, HİNDİSTAN gibi...

 Acar kelimesinin halk arasına kullanılmadığından söz ediliyor. Ardahan bölgesinde etnik isimler arasında Türk kelimesi yoktur! Orada Türkmen (Alevi anlamına), Terekeme, Tat, Acem, Kürt ve Yerli kelimeleri kullanılır. Öyleyse burada Türk'ten bahsetmemeli! Pes! Oradaki halka sorsalar nesin diye halk ben yerliyim der. Yani Türk ahali kendisini Türk olarak tarif etmez. Acar meselesine de bu açıdan baksak, öyle zannediyorum ki böyle bir şey çıkar ortaya. Yani halk kendini Gürcü olarak isimlendiriyor. Peki bu Acar ve Acaristan sözlerini bu konuda kitap yazan Yunus Zeyrek mi icat etti?

 Bence Gürcü, bir halk sözüdür, yaşamaktadır. Fakat siyasi ve ilmi olarak Acar ve Acaristan kullanılmıştır. Unutmayalım KIZIL ACARİSTAN Salnamesini de bugün Acar kelimesini icat ettiği söylenenler yazmadı! Tiflis'e hizmet edenler yazdı? Peki bu terimlere düşmanlık nedir, anlayana aşk olsun...

İşte SATILIK MİLLET! 1919'da Acara'da oynanan oyunu açıkça gösteriyor. Bu oyun şimdi çeşitli yerlerde oynanıyor. Azerbaycan’daki Ahıskalılara bile, "Siz bizdensiniz, Osmanlı geldi sizi Türkleştirdi!" diye propaganda yapılıyor. Çocukları götürülüp Tiflis'te okutuluyor ve beyinleri yıkanıyor.

 Lütfen aklıselimle düşünelim. Satılık millet broşürünün ilk sayfasıyla harita fotoğrafı iyi incelenmeli. Haritanın nerelere kadar uzandığına bakmalı! İşgal edilmiş yerleri gösteriyor. Tam da yukarıdaki makaleye uygun bir harita!

 

Broşüre ve haritaya şu bağlantılardan ulaşılabilir:

* Broşür

* Harita

 

 Broşür de, “SATLIK MİLLET…?? Batum İslam ahalisini imha içün Tahlis Cemiyeti ve Gürci hükümeti tarafından müştereken kararlaşdırılan kanun-i esasi…” ifadesiyle başlayıp o kanun verilmektedir. Tamamı çevrilmiş değil. Ama daha önce yazılan kitaplarda anlatılanların teyidinden başka bir şey değil.

Selam ve muhabbetle.


--------------------
Yusuf Sarıçayırlı
10.05.2006 1:15:17 PM
   
qT
X

gurci
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 44
Mesaj sayısı : 6
Giriş sayısı : 5

ANLATTIKLARINIZ İYİ GÜZEL DE BU YAZIYA NE DERSİNİZ? ACAR KELİMESİ GÜRCÜCE Mİ? "ACARA" DERKEN C- HARFİNİN C OLMADIĞI VE TÜRKÇEDE KARŞILIĞININ OLMADIĞINI BİZ BÜTÜN GÜRCÜLER BİLİYORUZ. GÜRCÜ-KARTVEL SAVAŞI DİYE BİR ŞEY BENDE DUYMADIM. HANGİ SAVAŞ KAÇ TARİHİNDE...HERKES BİRŞEY UYDURUYOR GALİBA.VALLAHİ ÇOK GARİP..

Sağır Duymaz Uydurur

Çok güzel bir atasözü: "Sağır duymaz,uydurur". Ne çok şeyi özetliyor bir cümlede. Bu atasözü burda bazı arkadaşların yazılarını okurken aklıma geldi. Bugün kü eğitim sistemimizde okuyup da YÖK gibi bir sistemin verdiği unvanları taç edinen bazı arkadaşlar; öğretmen, avukat, tarihçi Doç. Dr. Prof. etiketleri ile yazı yazıyorlar. her şey iyi güzel de. bazı konularda yeterli olduklarına inandıktan sonra her konuda "cahil" toplumumuza cevap verme adına uydurdukları yok mu işte ben buna şaşıyorum.

Çok basit olarak söylersek: Almanya Tarihini araştıran bir tarihçinin Almanca bilmesi çok doğal ve gereklidir değil mi? Düşünün ki Almanca bilmeden Alman tarihi hakkında kitaplar yazan bir prof. ne kadar prof.tur? yanlış anlaşılmasın ben böyle ne bir kitap duydum ne de gördüm.Böyle bir saçmalık Almanya'da olmaz zaten. Bir an için düşünün demek istedim.

Ama

Gelin görünki Türkiye'mizde çok rahatlıkla bunun benzeri versiyonları istemediğiniz kadar bulabilirsiniz. Çok sağırlarımız var ki nice şeyler uydurur. Çok büyük bir toplulukta ister istemez bunlara inanmak durumunda kalır.

Artvin tarihi, şavşat tarihi yazanlar önce Gürcüceyi öğrenmelidir ve ondan sonra ancak Artvin halkına sağlıklı bilgi verebilirler. Çoruh vadisi tarihinin Gürcüce hemde eski Gürcüce bilinmeden açıklanması düşünülemez. Bilim adamı olduğunu iddia edenler zahmet edip, sümer alfabesinin yanında gürcü alfabesini de öğrenirlerse kelimelere zoraki anlamlar yüklemeye de çalışmazlar.

Buna son zamanlarda en güzel örnek: Acar, Acarlar, Acaristan. Acarya kelimeleri ve bunlara yüklenmek istenen anlamlar.

Türkiyede yaygın bir soyadı olmanın ötesinde bugun Acarlar, Acar Türkleri diye bugune kadar duyulmayan Türklerin bir boyu ortaya çıkarıldı. Bunlarda hemen yanıbaşımızdaki komşularımızmış ve biz farkında değildik. sağolsun Gürcüce'nin zerresinden haberi olmayan bazı bilim adamlarımız bunu farketmişler: Acar kelimesinin Türkçe olması nedeniyle sevinmişler. Acar Türklerini keşfetmişler.

Çok uzun yazılabilir ama kestirmeden konuyu netleştireyim: Yöremiz insanı Türkçe 29 ses ve harfin dışında + 6 harfi daha duyma ve seslendirme kabiliyetine sahiptir. Bunlar Gürcüce ses ve harflerdir: latin alfabesinde tam karşılıkları yoktur: -ts, st,çh, ch, kk vb.. harflerle yaklaşık ifade edilebilir.

Acara kelimesinde -c harfi ile ifade edilen sesle gerçek anlamda Açhara arasında büyük fark vardır ve 2 ayrı kelimedir. Ruslarda bu bölgeye "Adjara" diyebilmekte. Rusçadaki sesler de orjinalini ifade etmeye yetmemektedir.

Acara: Tükçe söylenişinin ses ve kelimesinin gürcüce anlamı da vardır ve biraz ayıp kaçmakla birlikte söylemek zorundayım: "soktu" fiilini ifade eder. Yani Açhara ve Acara apayrı iki kelimedir.

"Açhara", Gürcistan'da bir bölge adıdır ve bu bölgede bizler gibi müslüman ve hristiyan gürcüler yaşamaktadır.

Geçmişte; "Axaltsixe" kelimesini "ahıska", axalkalaki- ahılkelek diye telafuz edenler, bugün "açhara"yı "acara" diye telafuz edenler, ya sağırdır yada niyetleri başkadır. Aynı şekilde geçmişte kar üstünde yürürken Kart, Kurt sesi çıkaranlar dağlı Türkler: Kürtlerdir diyen prof.lar, doç.lar görmüştük.

Şimdi bu alanda bir eksik gördüler, bunu dolduruyorlar herhalde ama bir bilene bari danışıp hepten atmasalar işkembeden :))


--------------------
genatsvalet!
10.05.2006 3:55:38 PM
   
qT
X

aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Değerli gurci kardeşim, öncelikle tartışma konusunun farklı yerlere çekilmesi doğru değildir. Burada amaç gerçeklerin ortaya çıkarılmasıdır, yani üzüm yemektir. Bir yerlerde yapıldığı gibi bağcıyla, bağcının bıyığı,sakalı,tipiyle uğraşma, hele meseleyi birtakım yaftalarla tartışmanın hiçbir anlamı yoktur, dürüst de değildir.    

Gelelim yazdıklarına, Acar kelimesi Gürcüce orijinlidir, bunun Türkçe'deki ifadesidir. Gürcü-Kartvel savaşıyla yusuf kardeşimizin neyi kastettiğini anlamak zor değildir. Acaralıların kendilerine gurci dediklerini, ama Kartvelilerin bunu kullanmadıklarını, dolayısıyla tarihte Acaralı/Gurci ile Kartvel savaşı olduğunu söylüyor. Bu savaş günümüzde de devam etmektedir. Acarada halen misyoner kartvellerin kuşatması ve Müslüman gurcülerin/Acarların kimliklerini koruma savaşı! Burda uydurulan bir şey varsa o da herkesin kartvel olduğu safsatasıdır.

Bu bölgede sadece kartveller yaşamamakta, sadece gürcüce konuşulmamaktadır. Bölgede onlarca dil ve halk mevcuttur, yaşamıştır. Ama kartvelistlere göre hepsi kartvel ailesidir? Ayrıca 400 küsür yıllık bir Osmanlı tarihi vardır. Dolayısıyla bölge tarihini araştırmak için gürcüce de yetmez.

Sağır duymaz, uydurur doğru. Kartvelist ideoloji servisçileri de gürcüce bilmelerine rağmen birçok şey uydurabiliyorlar. En basiti Sakartvelo-kartvel, Gürcistan-Gürcü o zaman kartvel=gürcü uydurmasını yapıyorlar. Ama nedense Acaradaki onca insan, hadi onu geçtik Türkiyeki Acara göçmeni ve yerli gürcüler içinde niye kimse kartvelim dememiş bunu açıklayamıyorlar. Bu insanlar niye çveneburi veya gurciyiz diyorlar, buna akıl sır erdiremiyorlar. Niye bölgenin ismi Acara, ordaki insanlar ısrarla niye Acaralıyız diyor akılları almıyor. Akıl almayınca hemen suçlu bulunuveriyor: Şu Türkler.. Hep onlar yaptı...

Sizin mesajınızda da ne yazık ki aynı psikoloji seziliyor. Burada kimse Acar "Türkleri" demedi. Meseleyi saptırma, başka yerlere çekme derken bunu kastediyorum. Yapılan kartvelist uydurmalarda çuvallayınca hemen top taca atılıyor, başlanıyor Türk düşmanlığına, yani ırki hisler okşanmaya...

Gelelim Acaranın gürcüce söylenişine. Buradaki c harfinin gürcücede "cç" karışımı bir ses olması Acara, Acaristan ve Acaralılar/Acarlar gerçeğini değiştirmez, aksine daha derin anlam katar. Acara, Acareli var, Acarlebi vart gerçeği inkar edilmez, kartlidekiler, kartliler, kartvelebi olanlar ve bunu servis edenler bunun üstünü örtemez. 

Ayrıca yaptığınız tercüme de  hem tam olarak doğru değildir, hem de nedense Acara terimini aşağılama gibi bir amacın izlerini vermektedir. Sokma, sıkıştırma fiilinin aslı, gacradır, o soktu, birşeyi araya sıkıştırdı derken gacara denir. Yukarıya doğru soktu, sıkıştırdı derken de aacara (a uzatılarak) denir. O nedenle hiçbir gürcüce bilenin, acara kelimesinden ilk planda sizin ayıp dediğiniz anlamı düşüneceğini sanmıyorum. Ama herkese kartvel diyenlerin gerçekten bu zoruna gidiyor, onlara gerçekten birşeyler gacra oluyor. Kaldı ki bu bir Türkçe yazımdır, Türkçe yazımı Gürcüce yorumlamak anlamsızdır, çok da iyi niyetli değildir. Ama kimse kartvel kelimesini, ki Gürcüceyle ses farklılığı olmasa bile- amma kart şeyler şeklinde yorumlamıyor. Aynı şekilde arı kelimesi, Putkari olarak yazılıyor. Buradaki "k" farklı bir sestir. Türkçe yazılan birşeyi Gürcüce yorumlarsak, put kapısı ortaya çıkar. Umarım anlatabilmişimdir, böyle karma yorumun anlamsızlığını..          

Acara/Acaristan Artvine komşu, başkenti birçok insanımızın ata şehri Batum olan, kültürüyle, diliyle, diniyle yakın olduğumuz bir özerk cumhuriyettir. Özde hepsi Müslümandır, ama göç ettirilenlerin yerine yerleştirilenler, komünist rejim ve nihayet yoğun kartvelist-misyoner faaliyetler nedeniyle hıristiyanlar da bulunmaktadır ve artmaktadır.

Acarayı bir telaffuz ürünü olarak yansıtmak ya gerçekten bilgisizliktir ya da başka niyetlere hizmet eder. Kart-kurt tespitleriyle bunun zerre alakası yoktur. Herkes, Gürcüce bilenler, hatta insaflı kartveller dahi Acara, Acarlar gerçeğini kabul etmektedir. Size sitemizdeki Doğu Karadenizde resmi ideolojiler yazısını dikkatle okumanızı öneriyorum.Yazı temelde lazlara da giydirilmeye çalışılan kartvel elbisesini inceliyor, ama aynı bölge halkı olduğu için Acarları da ele alıyor. Bakın yazının bir bölümünde kartvelist yazarların, bunu çevirenlerin dahi Kartvel boyu olarak da olsa Acarlardan söz ettiği belirtiliyor.  

"Hayrioğlu’nun diğer çevirileri olan Gürcistan Tarihi ve Doğu Karadeniz Halklarının Tarih ve Kültürleri adlı kitaplarda da yine ‘aynı terminoloji’ sorununu görüyoruz. Bunlardan ilk kitapta, Kartvellik ‘Gürcülük’ Şuuru ara başlığı altında şu bilgi veriliyor: ‘... Gürcü toplumu değişik kardeş toplulum elementlerinin katılımıyla meydana geldi. Kartvelien gruplar: Kartlar, Megreller-Ç’anlar ve Svanlar’dır. Bu gruplar kendi aralarında da birtakım boylara ayrılır: Kartlılar, Kahlılar, Pşav-Hevsurlular, Mtiul-Mohevliler, İmeretliler, Guryalılar, Raçvelliler, Leçhumlular, Acarlar, Meshler, Cavahlar, Şavşlar, Klarclar Kartvel boyunu oluşturur...’ (s.31)".

Buyrun burdan yakın. Evet danışılması önerilen 'bilenler' de "Acarlar" diyor. Demekki bu Acarları birileri türetmemiş, zaten varlar! Yahu bu ne yaman çelişkidir, bir Acarlar var diyorlar, sonra kalkıp Acarlar diye bir halk yoktur ideolojisini savunuyorlar, bunu şucular, bucular uydurdular, bunlar masal diyorlar. Asıl masalı kendileri anlatıyor, tabi aslını inkar edince böyle oluyor, giydirilmeye çalışılan kartvel elbisesi bedene uymayınca bir yerde sökük veriyor, sos veriyor. İlacı da Türklere saldırmada arıyorlar. Elbiseyi çıkarıp atacaklarına, aslını, neslini, geldiği yeri, niçin geldiğini düşüneceğine söküğü dikmeye çalışıyorlar. Bunların hepsi eski sovyet politikaları.. Eğer işe yarasaydı bugün sovyetler ayakta olurdu. Keza yugoslavya.. Aynı politikalar.. Modası geçmiş şeyler... 


--------------------
Ali Arslan
11.05.2006 4:22:11 AM
   
qT
X

[1] 2 Sonraki >>
     

Foruma Açılan son 5 konu
Açan
Forum istatistikleri
Gürcü Kavramı..
Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..
Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..
Anayasalara Göre Türk Kavramı..
Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..
admin
admin
admin
admin
artvinli
Forumdaki 7 Kategoride 19 Forum var , Bu forumlara açılan 63 Konuya 111 Cevap yazıldı..
Kimler Bağlı :  Bağlı üye yok..
İyiki Doğdun : Bugün Doğan yok!

2004 © Copyright GAMARCOBA.COM
< Teşekkür WeBCaKaLi.AspSitem 1.8 >