Gürcistan'da özellikle Ortodoks Kilisesi kaynaklı birkısım kartvelist propagandacıların, açıkça, çeşitli organizasyonlar içinde,  Erzurum, Artvin, Ardahan ve Kars illerimizin, Tao-Klarceti adı altında tarihi Gürcistan toprakları içinde olduğu propagandasını yaptıkları görülmektedir.

Burada tarihi derken, Hıristiyanlık dönemi kastedilmektedir. Yani Osmanlıların bölgeyi fethetmesi ve bölge halkının Müslümanlığı kabulünden önceki döneme vurgu yapılmaktadır.

Bu amaçla bölgedeki kilise kalıntıları araştırılmakta, bunların (yani tarihi izlerin, dolayısıyla propaganda dayanaklarının) korunması  için çaba sarfedilmektedir. Bununla da yetinilmemekte bölge halkının kültürü (köy isimleri, müzikleri, adetleri vs.) titizlikle araştırılmakta, özellikle Hıristiyanlıktan kalma adetler, gelenekler çeşitli kılıflar altında öne çıkarılmakta, çeşitli organizasyonlarla teşvik edilmektedir. Yapılan yayınlarda (özellikle çeviri tarih kitaplarında ve bazı makalelerde) Osmanlılar (özellikle Türkler ifadesi kullanılarak ırk öne çıkarılmaktadır) işgalci, yakıp yıkan bir yönetim olarak tasvir edilmekte, buralarının işgal edildiği, kiliselerin yakılıp yıkıldığı, halkın zorla Müslümanlaştırıldığı yalanları işlenmektedir.  

Daha önemlisi ise bu propagandanın ülkemizde bazılarınca, farkında olunarak veya olunmayarak hararetle desteklenmesidir. Farkında olanlar bir tarafa bırakılacak olursa, meselenin, propagandanın farkında olmayan insanlarımız, basit etnik milliyetçilik ve hatta ırkçılık hisleri kullanılarak, kültürel (özellikle müzik, festival) vs. faaliyetler adı altında bu propandaya kapılabilmektedirler.     

"Acarlar" diye mecburen deniyor tabi. neden? çünkü Ç' sesi türkçede yok. ama bu kelime mecburen kullanıldıktan  sonra "acar" kelimesi türkçedir, madem öyle ordakiler de türktür aristo mantığı var ya.. ben bunu eleştiriyorum. işte sağır burda duymadığı Gürcüce seslere bir şeyler uydurduğu için "sağır duymaz uydurur" iyi bir yanıt. Gerisi demogoji.

sizin yazınızı ve amacınızı ise anlamam mümkün olmadı malesef... belli ki gürcüce sesleri duyuyor ve konuşuyorsunuz ve gürcüsünüz... ama konuları da iyice karıştırıp anlaşılmaz hale getiriyorsunuz. Ne istiyorsunuz? Hristiyan oldukları için onları Gürcü saymıyalım, kendimizden uzaklaştıralım? dışlayalım mı? Yabancı, bizle ilgisi olmayan Fransız mı görelim? Sorun nedir?  Açara ile uğraşarak, bence ordaki müslüman gürcüleri beni de olduğu gibi zan altında bırakıyorsunuz. Dostluk, vizesiz geçişler , barış diyeceğimiz yerde neden suyu bulandırmak?    

Bugün bile Gürcüyüm demek büyük tepki görürken ( yani neden türküm demiyorum da gürcüyüm diyorum diye) Kartvelim deme imkanımız var mı rahat rahat? bu linç kültüründe neyi ne kadar özgürce ifade edebiliyoruz ki? o yüzden çeveneburi , gürcü vs.. diyoruz. Yoksa Gürcülerin Gürcüce kendilerine verdiği ad: KARTVELİ'dir. mesele bu kadar basit.

 Saygılarımla,...  

Gurci kardeşim, ya bu konuyu bilmiyorsunuz, konuyla ilgili yazılanları okumuyorsunuz ya da önyargılarla, bir iki kaynağı kutsal kitap gibi kabul edip kestirme gidiyorsunuz. Acarların varlığı birtakım yazılarla türetilmiş birşey değildir. Alıntı yaptığınız ve Gürcistan'de resmi ideoloji çerçevesinde ders kitabı olarak okutulan kitapta dahi Acarlardan söz ediliyor. Bunların Türklerle, Türk kültürüyle ilişkisi ayrı bir meseledir ve o da dediğiniz gibi "acar" kelimesi Türkçedir, öyleyse onlar Türktür gibi düz mantıkla ifade edilmiyor. Çok daha başka gerekçeler var, eleştirmeden önce yazılanları iyi okuyunuz. O nedenle yazılanları okumadan, kulaktan dolma bilgilerle "sağır duymaz uydurur" gibi yanıtlar iyi bir yanıt değildir, dediğiniz gibi basit bir demogojidir. 

Yazılanları anlayabilmek için, baştan dediğim gibi çok okumak gerekiyor bu konuda. Konunun aslını bilenler gerekli cevapları alıyor. Acara halkına ilişkin vurgu, durup dururken, ilk defa ortaya atılan bir iddia, tez değildir. Bu vurgu, herkesin kartvel olduğu şeklindeki yalan, yanlış iddiaya, teze karşı bir cevaptır, antitezdir. Böyle bir halkın yok edilmesi, kartvelleştirilmeye çalışılmasına itirazdır. O nedenle Hıristiyanları dışlama, suyu bulandırma değil, zaten birilerince bolca bulandırılmış suyu temizleme, temiz suyu kartvelist ideolojiden arındırma, temiz kimliği muhafaza etmedir amaç. Bu arada gürcüce bilgimizi tescil ettiğiniz için! de teşekkür ederim.

Gürcüyüm veya başka bir etnil kökendenim deme, yani etnik kökenini belirtme başkadır ve buna makul bir kimsenin tepki vermesi söz konusu değildir. Ancak bu kökeni farklı amaçlar için kullanma elbetteki en büyük tepkiyi görmeye layıktır. Bu konuda forumda kimliklerin çokluğu ve derecelendirilmesi başlığında bazı açıklamalar vardır.  Öyle bir mantık zinciri kurmuşsunuz ki Aristo bile buna isyan eder. Gürcüyüm deme tepki görüyor, kartvelim nasıl deriz, o yüzden çveneburi, gürcü diyoruz, gürcülerin kendine verdiği ad, kartvelidir... Gürcüler derken kimi kastediyorsunuz? Türkiyedekileri kastediyorsanız, bizlerin kendimize verdiği adın ne olduğunu iyi bilmeniz lazım: "Çveneburi" veya nickname (takma adınız) olan "gurci". Bunu eğer Türkiyede yaşayıp göremiyorsanız, bu forumun açılış yazısına (Margaret Shakarashvili'nin yazısı) bakın. Kartveller bile bizi daha doğru tespit ediyor. Gürcüler değil, gürcülerden kartli boyu kendilerini kartvel olarak isimlendiriyor ve kartvel kavramının Hıristiyanlıkla ortaya çıktığı biliniyor. Gürcistan'da okutulan ders kitaplarına ve onun maksatlı yanlış çevirilerine bakıp kendinizi kartvel kabul ediyorsanız o başka. Elbetteki kartli hakimiyetindeki Gürcistan'da  okutulan, yazılan bir kitap herkesi kartvel sayacaktır! Mesele aslında çok basit ama, o kadar dezenformasyon, resmi kartvelist ideolojisinin propagandası, bulandırma yapılmış ki içinden çıkılmaz hale gelmiş durum.

Yavaş yavaş gerçekler ortaya çıkıyor ve çıkacak... Gürcü, gurci kavramının kökeni nedir, kartli kimdir, kartvel kimdir, Hıristiyanlıkla ilişkisi nedir, Acarlar, Çveneburi sözü nerden geliyor iyi araştırmak lazım. Hepsi kartveldir gibi kökeni Gürcistan olan ve oradan yayılmaya çalışılan basit etnografik ideolojiler bunları açıklayamaz.           

Tarihi topraklar hezeyanının kaynağına dair kısa bir alıntı: 

19 Aralık 1945’te de Sovyetler, “İki Gürcü Profesörü” ağzı ile Türkiye’den “Ardahan, Kars, Artvin, Oltu, Tortum” gibi bölgeleri, “Buralar halkı, Gürcüdür” diye koparmaya kalkışmıştır**. 1952’de çıkan “Büyük Sovyet Ansiklopedisi”nin XIII. Cildindeki “Gruziya/Gürcistan” maddesinde de, bu iddialara yer verilmiştir***.

** 19 Aralık 1945 akşamı Tas Ajansı ve ertesi gün Moskova resmî parti gazeteleri “Pravda” ile “İzvestiya”dan naklen, 20 Aralık 1945 günü Londra B.B.C. Radyosundan Türk gazetelerinin aktardığı haberler:

Tiflis Gürcü Akademisi Üyesi S. DJANAŞİA ve N. BERDZENİŞVİLÎ adlı İki Gürcü Profesörü’nün, “Türkiye'den Meşru Taleplerimiz”, adlı makalesinden: “Türkler, Gürcülerden zapt ettikleri topraklarda, asırlarca Gürcülere zulmettiler, şehirlerin ve köylerin adlarını değiştirdiler... Biz, büyük hakkımızın, hiç olmazsa bir kısmının tanınmasını istiyoruz. İstediğimiz yerler, şunlardır: ARDAHAN, ARTVİN, OLTU, TORTUM, İSPİR, BAYBURT, GÜMÜŞHANE ve TRABZON ile GİRESUN’a kadar DOĞU LAZÎSTAN”! (bakınız: 27 Şubat 1946 tarihli TASVİR Gazetesi, s. 3). İstanbul’da yeni çıkan HÜRSES Gazetesinde (17-22 Ocak 1946), “GÜRCÜ PROFESÖRLERDE CEVAB” adlı ve 6 gün üst üste çıkan delilli yazımızla, bu iddialar çürütülmüştür.

Bu gaye ile “Gürcü Türkologu” Serj CİKİYA, 1595 tarihli Mufassal Çıldır Eyaleti Tahrir Defteri’nin, adını tahrif ile “Gürcistan” diye değiştirerek, 516 sahife halinde, 1947 de Tiflis’te Arap harfleriyle Türkçe bastırmıştı. Geri tepen silah olacağının fark edememiş: Hemen bütün köylü adları, köy isimleri Türkçe...

 *** Bolşaya Sovyetskaya Entsiklopedia, XIII. 43-45 da, Rize ve Trabzon için de, metin ve haritada, “Türkiye-Gürcü Yurdu” deniyor. Mekteplerinde bile böyle okutuluyor. Tiflis’te 13 kişice hazırlanıp, 1968 de “Yüksek Mühendis-Mimar Ahmet ÖZKAN/MELAŞVİLİ” imzasıyla İstanbul’da bastırılıp, parasız olarak okul kütüphanelerine gönderilen “Gürcüstan” kitabında (s. 118), 1945'teki “iki Gürcü Profesörü”nün iddiaları, fazlasıyla yer almış ve İstanbul Basın Savcısının toplatma kararını, sonradan Hukuk Fakültesi’den iki Profesör ile bir Doçentin “Bilirkişi Raporu”, bozmuştur!

Kaynak: Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı Kür ve Çoruk Boyları’nda Kıpçaklar. İlk-Kıpçaklar (M.Ö. VIII.-M.S. VI. yy.) ve Son-Kıpçaklar (1118,1195) ile Ortodoks-Kıpçak Atabekler Hükûmeti (1267-1578) (Ahıska/Çıldır Eyâleti Tarihi'nden), Ankara 1992.