Acara hakkında kısa bilgi
Acaristan (veya Acara), Türkiye’nin kuzeydoğusunda, Ardahan ve Artvin illerimizin sınırında ve asıl Gürcistan’ın batısında yer alan; tarihî, coğrafî, dinî ve kültürel yakınlığımız olan küçük bir ülkedir. Merkezi, Karadeniz kıyısında bir liman şehri olan Batum’dur. Acaristan, Kafkasya’nın, hatta dünyanın en güzel köşelerindendir. Acaristan’ın en önemli geçim kaynakları tarım, hayvancılık, ormancılık ve turizmdir. Ülke topraklarının % 50’si ormanlıktır. Yüzölçümü 3000 km2’dir. Acaristan’ın nüfusu 400.000’dir. Bu nüfusun kahir ekseriyeti Müslüman Acarlardan meydana gelmektedir.
Acaralılar, kendilerini Acar olarak tanımlar, Gürcistan halkının resmî ve tarihî ismi olan Kartvel sözünü kullanmazlar. Hepsi Gürcüce bilen Acaralıların Yukarı Acara kesimi, Türkçe konuşur. İsimleri Türkçe, soy isimleri Gürcücedir. Gürcüler, Acaralılara Tatar demektedirler. Tatar isminin bu coğrafyada Türk anlamına geldiği bilinmektedir. Acarlar, Gürcistan’da yönetimi elinde tutan Gürcü/Kartvel unsuru tarafından yabancı kabul edilmekte ve birçok baskıyla karşı karşıya yaşamaktadırlar.
Eski kaynaklarda Kolhidya ismiyle anılan Acara, milâdın üç yüz yıl sonrasına kadar Roma ve sonra da Bizans nüfuzunda kaldı. V. yüzyılda Bizans’ın çekilmesiyle bölgede Lazistan, Kılarçetya ve Meshetya adlarında üç devlet ortaya çıktı. Hazreti Osman zamanında (M. VI. yüzyılın başlarında) İslâm ordusunun hakimiyetine girdi. Bu devirde İslâmiyet yayıldı. Bölge, Araplardan sonra Selçuklu Türklerinin idaresine geçti. 1064 yılında Kars’ı zapt eden Selçuklu Türkleri, 1080 yılında, Batum ve Acara’yı da topraklarına kattılar. Kıpçakların, Kür ve Çoruh boylarına gelişlerine kadar (1124), buralar Selçukluların elinde kaldı.
1508 yılı baharında Ahıska Kıpçak Atabeğinin kılavuzluğunda Kutayıs üzerine bir sefer yapan Yavuz Selim, bölgeyi Osmanlı Devleti’ne tâbi kıldı; Batum’u da Trabzon Sancağına bağladı. Evliya Çelebî, Gönye Kalesi’nden bahsederken, “Trabzon Eyaletinde ve Batum Sancağı dâhilindedir. Bu kal’a, Çoruh nehri kenarındadır.” der.
Gürcü Krallığı, 1801 yılında, tacını, tahtını, kilisesini ve Tiflis-Kutayıs arasından ibaret olan asıl Gürcistan ülkesini Ruslara bıraktı. Defalarca Ahıska üzerinden Anadolu'ya doğru harekete geçen Ruslar, nihayet 1828 harekâtında Fırat nehrine kadar geldiler. Acara halkı, bu savaşlarda, Osmanlılarla birlikte Rus ve Gürcülere karşı savaştı. Hatta Rus istilâsına uğrayan Ahıska’nın kurtarılması için bütün güçleriyle Ahıska üzerine yürüyerek şehri kuşattılar.
Acara, 1878 yılına kadar kesintisiz olarak Osmanlı Devleti hâkimiyetinde yaşadı. Batum şehri, uzun yıllar Kafkasya Türklüğünün buluşma yeri ve İstanbul kapısı rolünü oynadı.
Osmanlı-Rus Savaşı’nda (1877-78) Rus-Gürcü birleşik kuvvetlerine karşı kahramanca savaşan Acara, Berlin Antlaşması’yla savaş tazminatı yerine (Üç Sancak: Kars, Ardahan, Batum) Rusya’ya terk edildi. Bölge, 3 Mart 1918 tarihli Brest-Litovsk Antlaşması’yla Türkiye'ye iade edildi. Yapılan halk oylamasında ahalinin kahir ekseriyeti, Türkiye’ye katılma lehinde oy kullandı.
30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’yle ordumuz Batum’u boşaltmaya başladı. Acaralılar, Kars'ta kurulan Millî İslâm Şûrası'na katıldılar. Batum’da çıkan Sadayi Millet gazetesi, Kars Millî İslâm Şûrası’nın yayın organıydı.
Sınırlarımızın dışında kalan Acara halkı, 1919 Aralık ayında beş milletvekili seçerek, son Osmanlı Meclisine gönderdiler. İngilizler, 1920 Temmuzunda Batum'u Gürcülere teslim ederek çekildiler. Atatürk, Misak-ı Millî sınırları içindeki Batum’un bu şekilde elden çıkmasını protesto etti. Gürcistan, 25 Şubat 1921 tarihinde Bolşevikler tarafından işgal edilerek Sovyetler Birliği’ne katıldı. Türk askeri, 11 Mart 1921’de Batum’a girdi. 16 Mart’ta imzalanan Moskova Antlaşması’yla Acaristan, muhtar statüyle Sovyet Gürcistan’ına bırakıldı. TBMM’de bulunan Batum milletvekilleri, bu antlaşmayı “muzır ve âmâl-i milliyeye aykırı” bularak karşı çıktılar. Bugün bilhassa Karadeniz sahilleriyle Bursa, Kocaeli ve Adapazarı yörelerinde yaşayan birçok Acara muhaciri bulunmaktadır.
Acaristan, muhtariyeti neredeyse elinden alınmış, hâkim Gürcü unsuru tarafından ezilen bir toplum hâline gelmiştir. Kendi isimleriyle kaydedilmemekte, hatta topluca Hıristiyan edilmektedirler. Türk kamuoyu tarafından yeteri kadar bilinmeyen bu konuda Gürcistan her fırsattan istifadeyle ülkemizde yaşayan Acara muhacirlerine yönelik propagandadan geri kalmamakta, az da olsa etkili olabilmektedir.