Ana sayfa

Kültür&Edebiyat

Düşünce&Yorum

Haber&Kritik

Linkler

Sizden Gelenler

Ziyaretçi Defteri

Müzik

Forum

Dosyalar

Video

Üyeler

English qarTuli

İletişim
Bugün : 3 Mayıs 2024   
 
 
Forumdaki Son cevaplar : Anayasalara Göre Türk Kavramı..(admin) Gürcü Kavramı..(-) Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..(-) Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..(admin) Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..(-) Cami-Kilise Onarım Anlaşması ve Kartvel ..(-) Sarı Gelin, Gürcü Kralının Kızı..(-) Artvinin Rus, İngiliz ve Kartvel İşgalin..(artvinli) E Harfi..(-) D Harfi..(-)
Giris Yapınız veya Hala üye değil misiniz ?
Kullanıcı Adı : Şifre : Hatırla :

      [ GAMARCOBA.COMForum ] [ Diğer Tarihi Bilgiler ] [ Osmanlı Hoşgörüsü ve Gürcistan Eyaleti Halkının Bağlılığı ]           
aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Kartvelist propaganda acenteleri, propaganda merkezinin ellerine tutuşturdukları ajan-misyoner notlarını yayınlayarak, Osmanlı, Müslümanlık ve Türk düşmanlığı yapadursun (bu şekilde Kartvel safsatalarına sempati oluşturma hayalleri kuradursun), Osmanlının hakim olduğu yerlerdeki engin dini ve kültürel hoşgörüsüne ilişkin her zaman değişik bir kaynağa ulaşmak mümkündür. Aslında Osmanlının, onlarca farklı din, dil ve kültüre sahip halkı asırlarca yönetebilmesi bile bu konuda yeterli bir delildir.  

(Merhum) Prof. Dr. İsmet Miroğlu’nun, “Osmanlı Yönetiminde İnsana ve Hukuka Saygı” başlıklı incelemesi de bu konudaki bazı gerçekleri gözler önüne, belgeleriyle birlikte sergilemektedir. Aşağıya söz konusu yazının önemli kısımları ve özellikle Gürcülere (ağırlıklı olarak Hıristiyan Kartveller kastediliyor) ilişkin bölümü aktarılmıştır:

OSMANLI YÖNETİMİNDE İNSANA VE HUKUKA SAYGI

İnsana ve hukuka saygı, devlet olmanın, milletleri idare etmenin temel unsurlarından biridir ve bu da doğrudan adalet sistemi ile ilgilidir. Sağlam bir adalet sistemine sahip olmayan devletlerin varlıklarını uzun müddet devam ettiremedikleri, tarih sahnesinden silinip gittikleri bilinen bir gerçektir. (…)

Osmanlı Devleti bir İslam devletiydi. Uzun ömürlü ve dünya çapında devlet olmasının sebeplerinden biri de, şüphesiz, sağlam bir adalet sistemi üzerine oturmuş olmasıdır.

(…) 

Osmanlı devlet düşüncesinin esası, tek bir siyasi çatı altında topladığı toplulukları din, dil, ırk ve mezhep farklılıklarına bakmaksızın adil bir şekilde idare etmekti. (…) Osmanlı Devleti bir dünya devleti durumuna yükseldiği zamanlarda Avrupa’da ayrı ayrı inanç ve ırklara mensup toplulukların bir çatı altında toplanmasını tasavvur etmek bile mümkün değildi. Bugün dünyaya insanlık dersi vermeye çalışan Avrupa’da aynı ırka ve dine mensup halkın dahi o dönemlerde zulmet, cehalet ve vahşet içinde birbirlerini boğazladıklarına tarih şahittir.

(…)

Yepyeni bir ruh ve dünya görüşü ile ortaya çıkan Osmanlı Devleti, ictimai ve siyasi hayatı altüst eden bütün bu hastalıklardan uzak kalmayı başararak kavimler ve dinler arasında sağlam bir denge; halk kitleleri arasında ictimai adalet kurmuştur (1).

Osmanlı Nasıl Yükseldi? 

İşte Osmanlı Devleti’ni yüzyıllar boyunca ayakta tutan sebeplerden biri bu sağlam ictimai dengedir. Bu mülahazalar çerçevesinde XIX. yüzyılda Hıristiyan ve Müslüman milletlerin Osmanlı camiasından kopmalarının sebebini emperyalist dış tahriklerde aramalıdır.

Osmanlı padişahları İslamiyet’in kendilerine müsaade ettiği prensiplere bağlı kalarak muazzam bir dünya devletinin hayatını tanzim eden bir hukuk nizamını kurmayı başarmışlardır. Padişahlar, gerektiğinde, İslam dininin müsaade ettiği ölçüde Hıristiyan memleketlerde buldukları mahalli örf ve adetleri aynen bırakmışlardır.

(…)

Gürcistan eyaletinde arazi taşlık ve verimsiz olduğundan ziraatle uğraşan halktan ispençe vergisi dışında ziraata ait vergiler alınmamaktaydı (Ö.L. Barkan, Osmanlı İmparatorluğu’nda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, Kanunlar I, İstanbul 1943, s.197).

Herkes Himaye Edilirdi

Niğbolu sancağının gümrük kanunnamesi incelendiğinde, gerek Müslüman, gerek Hıristiyan tebaanın ticarette yabancılara karşı himaye edildiği görülmektedir. Osmanlı tebaasından yüzde 3-4 günlük resmi alınmasına karşılık, yabancılardan yüzde 5 ve daha fazla vergi alınmakta idi (Ö.L. Barkan, Kanunlar, s.250, 267, 268.).

 (…)

Osmanlılar’ın Ortodoks kilisesine karşı gösterdikleri müsamaha ve takip ettikleri adil vergi sistemi, Türk idaresinin geniş halk kitleleri ve köylü sınıfı tarafından benimsenmesinde başlıca rol oynamıştır. (…) … bilhassa koyu Ortodoks olan Balkan halkı üzerindeki Katolik baskısını önlemeleri, Türk idaresinin bir kurtarıcı olarak karşılanmasına sebep olmuştur. Ortodoks mezhebi Balkanlar’daki varlığını Türkler’e borçludur.

Osmanlılar ve Diğerleri

Osmanlı-Türk adalet sistemi aynı çağlarda diğer sistemlerle mukayese edildiği zaman, klasik devir Osmanlı Türkiyesi’ndeki adalet sisteminin üstünlüğü gün gibi ortaya çıkar. Nitekim o devrin Batılı müşahidleri kaleme aldıkları eserlerinde bu hakikatleri dile getirmekten kendilerini geri alamamışlardır:

(…)

F. Grenart fikirlerini şöyle ifade eder: “Osmanlı, idaresinin, feth edilen memleketler için, son derece liberal olduğunu kaydetmeden geçmemelidir. Bu memleketler ahalisini Türkler, dillerinde, dinlerinde hatta bazen iç düzenlerinin büyük bir kısmında tamamen serbest bırakıyorlardı. Osmanlılar için çok defa, nereyi almak ve memleketin dış savunma ve iç asayişini sağlamak kafi geliyordu”(Grandiur et Decadance de I’Asise, Paris 1939, s.126-128.).

(…)

Gürcüler’in Osmanlılar’a  Bağlılığı

Osmanlı tebaası iken antlaşma hükümlerine aykırı olarak Rus idaresine geçen Gürcistan halkının her iki yönetim hakkındaki kanaatlerini ihtiva eden belgeler, Türk adalet ve hoşgörüsünü, insan hak ve hukukuna saygıyı aksettirmek bakımından önemlidir.

Gürcü meliki tarafından Osmanlı sultanına gönderilen bir taahhüt senedinde kendilerine düşen her türlü vazifeyi kabule hazır olduklarını, devlet hizmetinde canlarını, başlarını esirgemeyeceklerini ve aslında Osmanlı Devleti’nin tebaası olduklarını belirtmekte ve dört, beş bin kişilik bir kuvvet istemektedirler (BA, Hatt-ı Hümayun (HH), No:44599 d.,tarih 1226 (1811); krş. Şinasi Altundağ, Osmanlı İdaresi ve Gürcüler, DTCFD, X, 1-2 (11952), s.55).

Diğer bir belgede de özetle şöyle denilmektedir (BA, H.H. No: 44615 g ı; T.1814): “... Rusların baskısından kurtarılmamızı rica ediyoruz. Bu hareketinizle bütün Gürcistan halkının hayır duasını alacaksınız. Gürcistan halkının Osmanlı idaresinden uzaklaşarak Rusya’nın eline bırakılmamasını bilhassa niyaz ederiz. Biz bu zalimlerin takip ve tasallutuna uğradık, vatanımızı terk ettik, ötede beride başıboş dolaşıp dururuz.”

Bir başka vesikada şöyle denmektedir: “... Ülkemize gelmenizi bekliyoruz; ne istiyorsanız yapmaya canla, başla hazırız. İsterseniz yurdumuzu terk ederek size gelelim; ancak bu takdirde size büyük bir yük olacak, evlat ve ayalimizi ve mallarımızı burada bırakmak zorunda kalacağız. O zaman da bunlar şüphesiz tasallutuna uğrayacak, onlar tarafından gasp veya yağma edilecektir. Bu zalimlerin elinden kurtulmamıza yardı ediniz”(BA, H.H No: 44615 g ı; T.1814).

Yine Gürcü meliki tarafından gönderilen bir mektupta özetle şu ifadelere yer verilmektedir: “... Öteden beri Devlet-i Aliyye’nin bir kölesi ve tebaasıyım ve Gürcistan, Osmanlı topraklarının bir parçasıdır. Bütün Gürcistan halkının, Osmanlı Devleti’nin sayesinde sakin bir hayat sürdüğü de gün gibi ortadır. Fakat birkaç yıldır türlü hileler ile Ruslar, Gürcistan topraklarına ayakbastılar. Bendeniz de padişah uğrunda mal, mülk, çoluk, çocuğumuzu terk ederek, ecdadımızın da sığınağı olan Devlet-i Aliyye’ye iltica etmiştim. Halen bütün Gürcistan halkı bayram yapmakta ve padişaha dualar etmektedir. Ancak Ruslar antlaşmalara aykırı olarak bazı bölge ve kalelerden çıkmamaktadır. Gerek ben, gerek Gürcistan halkı, Ruslar kendiliğinden bu topraklardan çıkmadıkları takdir de, çıkarmaya hazır ve bu hususta padişahın emrine amade bulunmaktayız”(BA, H.H. No: 44615 i ı; T.1814). 

Gürcistan ileri gelenleri ve halkı tarafından gönderilen bir dilekçede de şöyle denmektedir: “... On yıldır Ruslar, hile ile memleketimize girdi; ileri gelenlerimizi aldattı; sonra altından kalkamayacağımız ağır vergiler koydu; çok şiddetli baskılara başladı; çoluk, çocuğumuza tasallut etti; yaşlılar ve yedi yaşında çocukların dışında kalanları Rusya’ya götürdü; halbuki Gürcistan altı yüz yıldır Osmanlı Devleti sayesinde asayişi düzgün bir ülke idi. Biz artık kesin kararımızı vermiş bulunuyoruz:  ya Rusları memleketimizden çıkaracak veyahut bu ülkeyi baştan başa tahrip edeceğiz. Biz, Devlet-i Aliyye’nin tebaasıyız; Osmanlı Devleti’ne sığınıyoruz; eğer bizi bu felaketten kurtarmazsanız, hepimiz kendi kendimizi öldürerek, Osmanlı tebaasının sağ iken düşmana teslim olmayacağını ispat edeceğiz”(BA, H.H. No: 44604; T. 1820; krş. Ş. Altundağ, aynı eser, s.88).

Gürcü halkından gelen diğer bir mektupta da özetle şunlar dile getirilmektedir: “... Öteden beri düşkünlere yardımcı olan sizler, şanınıza yakışanı yapınız. Bizi boğulmakta olduğumuz şu istila selinden ancak siz kurtarabilirsiniz. Bu olmadığı takdirde... Padişahımız bize yeter derecede yer verirse, sizlere gelir ve reaya sıfatıyla vazifelerimizi yerine getiririz. Şimdiye kadar Ruslar’a karşı dinimizi değiştirmekten başka elimizden gelen her şeyi yapmakta kusur etmedik; fakat Rusya kralının yanından bir papaz geldi; ibadet tarzımızı değiştirmek, ne kadar papazımız varsa krallığına götürmek istedi. Tapulu mülkümüzü elimizden almaya başladı...”(B.A, H.H. No:4426 c; T.1820).

Bulgarlar Bin Pişman

Panislavizm propagandalarına kanarak Rusya’ya göç eden Bulgarlar’ın, tekrar Bulgaristan’a dönebilmek için 30 Ocak 1862 tarihinde Osmanlı Devleti’ne yaptıkları müracaat ibret vericidir. Bulgarlar, bu müracaatlarında, Osmanlı Devleti’nin sadık bir tebaası iken, bazı müfsidlerin kötü emellerine alet olarak kandırıldıklarını ifade ettikten sonra şöyle devam etmektedirler:

(…)

Köylü Devletin Efendisidir

Osmanlı Devleti’nde köylü, halkın ve tebaanın esas kesimi sayılıyordu. Üretici güç, büyük ölçüde köylünün elinde idi. Bu güç olmadan millet, ordu ve devlet mümkün değildi. Kanuni Sultan Süleyman, “reaya yani köylü, devletin efendisidir” demiştir. Osmanlı adalet sisteminin reayaya bakışı hakkında bir Macar tarihçisinin görüşleri dikkate değer:

(…)

Değişmez Müsamaha

Gibbons’un bu husustaki kanaatleri de bir gerçeğin teyidinden başka bir şey değildir: “Osmanlılar’ın hoşgörüleri ister siyaset, ister iyi niyet, isterse kayıtsızlık neticesinde meydana gelmiş olsun; şu gerçeğe itiraz edilmez: Osmanlılar, yeni zaman içinde devletlerini kurarken dini hürriyet ilkelerini temel taşı olmak üzere koymuş ilk millettir. Ardı arkası kesilmeyen engizisyon işkenceleri lekesini taşıyan asırlar esnasında Hıristiyan ve Müslümanlar, Osmanlılar’ın idaresi altında ahenk ve huzur içinde yaşıyorlardı”(Osmanlı İmparatorluğu’nun  Kuruluşu (Ragıp Hulusi tercümesi) İstanbul1928, s.112).

(…)

Özetleyecek olursak, Osmanlılar’ın tatbik ettikleri vergi sistemi, adil bir idarenin şöhreti, kısa zamanda, her tarafa yayılmıştır. Bundan dolayı Alman kontlar hatta bizzat Martin Luter bile Türk adaletinin Almanya’ya gelmesini istemişlerdir. Diğer taraftan, Balkanlar’dan ve Orta-Doğu ülkelerinde adaletin son devreye kadar devam etmesinin yankıları bugün bu bölgelerdeki halk arasında hala devam etmektedir.

Osmanlı adalet ve hoşgörüsünü anlatan misaller sayılamayacak kadar çoktur. Osmanlı tarihi ve özellikle arşiv belgeleri üzerinde yapılan araştırmalar yoğunlaştıkça bu gerçeklerin daha pek çok çarpıcı misallerinin ortaya çıkacağından asla şüphe yoktur.

http://www.sosyalsiyaset.com/documents/osmanlida_insana_hukuka_saygi.htm

Yukarıdaki yazıya ek olarak; Prof. Dr. Ziya Kazıcı’nın, “Osmanlı Devletinde Dini Hoşgörü” adlı yazısı da önemli tespitler içermektedir:

http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=411


--------------------
Ali Arslan
28.11.2007 4:49:42 PM
   
q

aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Yukarıdaki mesaj, Gamarcoba Google Grubuna (grup kişisel IP bilgilerinin kötüye kullanılması ihtimali nedeniyle silinmiştir) da gönderilmiş ve grup üyelerinden biri aşağıdaki tepkisel mesajı göndermiştir. Mesaja ilişkin cevap da hemen altında yer almaktadır.

"sizler burdaki kaynaklara inanin varin ama isinize gelmeyen ve gercekleri duymak istemeyen asimile insanlar . asirlardir bu safsatalarla kandirildiniz bahsettgini kisi nereden almis o kaynagi yada hic giittinizmi gurcistana -olur olmaz bos hayallerle avutun kendinizi arastirmadan insanlari yonlendirmeyin cesaretiniz varsa tiflis universitesinden alir ve bakarsiniz bizler ne acidirki 100 yil oncesindeki tarihimizi bilmiyoruz  dogrusuda bu"

Osmanli Hosgorusu ve Gurcistan Eyaleti Halkinin Bagliligi baslikli mesajima cevaben  "arastirmadan yazmayin lutfen" baslikli yukaridaki soyut, tepkisel mesaj gonderilmis. Soyut dememin sebebi, yazinin icerigi ile ilgili (surasi dogru degildir, dogrusu budur gibi) somut bir soylemin bulunmamasi ve asimilesiniz, kandirildiniz vb. tepkisel ifadeler icermesidir.

Oncelikle kendi mesajimla ilgili olarak da sunu soylemeliyim ki, mesajimin (ve forumdaki yazimin) ilk kismi -arkadasimizin mesaji gibi-tepkiseldir. Verilen tepkinin icerigi, aslinda arkadasimizin da rahatsiz oldugunu belirttigi davranis tarzina iliskindir. Yani belgesiz, misyoner-ajan notlarindan ibaret (orijnalinden dogru cevrildigi bile supheli olan) sozde tarihi bilgilerin, bahsettigim dusmanliklar ve Kartvelist propaganda icin kullanilmasidir.

Gelelim elestirilerine, daha dogrusu tepkilerine; baslik olarak arastirmadan yazmayin lutfen demis, fakat aktardigim yazi Prof. Dr. unvanini tasiyan bir bilim adaminin, herkesce ulasilabilir arsiv bilgilerine ve bilimsel eserlere (kitap, makale) dayanarak yazdigi bir makaledir. Yazarin ozgecmisi, bilimsel kimligi, kullandigi kaynaklar bellidir. Prof. Dr. Ismet Miroglu:
http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3435 / http://www.bky.com.tr/authors.asp?id=48&r=7%2F14%2F2006 Kullandigi arsiv belgeleri Basbakanlik Arsivi'nde (BA.) bulunabilecek belgelerdir. Bildigim kadariyla arsiv arastirmacilara aciktir. Atif yaptigi makalelerin bulunabilecegi yerler de aciktir.  Bu kadar acikliga ragmen aksini iddia ediyorsaniz buyurun ispatlayin! Arastirarak ve kaynaklarini da vererek!

"Isinize gelmeyen ve gercekleri duymak istemeyen" derken, gercekler nedir, aciklayin da ogrenelim. Gercek dediginiz, Hiristiyan Kartvel propagandalari ve dusmanliklari ise varin siz de ona inanin, ancak kendi icinde celiskili, Kart kabilesi ve Ortodoks Hiristiyanlik merkezli sovenizmden baska birsey olmayan bu tezlere bizler inanmak zorunda degiliz. Bu propagandalara inanmamak da "asimile insanlar" demek degildir. Bizler aslimizi, neslimizi, tarihimizi, dinimizi, dilimizi cok iyi biliyoruz. Bildigimiz birsey daha var ki aslini, turedigi atasini inkar ugruna Kartvelist propagandanin acenteligini yapanlarin var oldugudur.

"Safsatalarla kandirilma" aslinda tamamen celiskili, soven Kartvelist propaganda icin, buna kananlar icin gecerlidir. Tarihi gercekler ve gunumuzdeki durum aciktir. En basit ornek, Kartvelist propagandaya gore Osmanli bolgedeki kiliseleri yakip yikti, halki kilictan gecirdi, kilic zoruyla Musluman yapti, coruh gunlerce kirmizi akti(!) Peki Osmanli hakimiyetindeki Gurcistanda gunumuze dek ulasan tarihi kiliseler bir yana, Artvin ve cevresindeki kiliselere ne demeli? Guya zorla Musluman olanlar, Osmanli cekilince niye eski dinlerine donmedi? Ya da Tiflis-Gurcistan eyaletindekilerin Hiristiyan kalmalarina neden izin verildi? Bu ve benzeri onlarca safsata ornegi gosterilebilir. Bunlarin hepsi propaganda amaclidir, Hiristiyan Kartvel kimligini belirginlestirebilmek ve yayabilmek icin bir dusman yaratilmasi gerekmektedir, o da Muslumanlar, Osmanlilar ve Turklerdir.

"Bos hayallerle avutun". Bos hayallerle kendini avutanlar Kartvelist propaganda sahipleri ve onlarin acenteleridir. Gecmiste sirf Kartel (Kart-li) kilisesine ve prensliklerine tabiydiler, Kartca ibadet ediyorlardi diyerek, herkesi (Acarlar basta olmak uzere Kart olmayan diger kabileler, Lazlar, Megreller, Svanlar, hatta Abhazlar ve hatta Ahiska Turklerini) hala Kart-vel sayma, bundan medet umma bos bir hayaldir. Muslumanlikla birlikte Kart kilisesine tabi olma ortadan kalktigi icin, Muslumanlik (dolayisiyla onu ulastiran Osmanlilar) en buyuk dusmandir.

"cesaretiniz varsa Tiflis universitesinden alir ve bakarsiniz". Bilimsel olmak kaydiyla elbette oradaki kaynaklar da incelenebilir ve bunun cesaretle ilgisi yoktur. Ancak musade edin de Osmanli konusunda once kendi kaynaklarimiza, arsivlerimize bakalim. Kaldi ki yeri geldiginde oradaki kaynaklardan da yararlanilmaktadir (Kartlis Ts'kh'ovreba, Turkolog Kartvel bilim adamlarinin calismalari vs.). Aktardigim yaziya gelince, yazida cesitli Gurcu prensliklerinin Osmanliya yazdigi mektuplara yer verilmektedir. Herhalde Osmanliya yazilan bu mektuplar, gidip Tiflis Universitesinde arastirilacak degildir.

"100 yil oncesindeki tarihimizi bilmiyoruz". 100 yil degil, 500 yil oncesinin tarihi, belgeleriyle ortadadir. 1400'lu yillarin sonundan itibaren Osmanli bolgededir.


--------------------
Ali Arslan
13.12.2007 9:52:53 AM
   
qT
X

[1]
     

Foruma Açılan son 5 konu
Açan
Forum istatistikleri
Gürcü Kavramı..
Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..
Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..
Anayasalara Göre Türk Kavramı..
Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..
admin
admin
admin
admin
artvinli
Forumdaki 7 Kategoride 19 Forum var , Bu forumlara açılan 63 Konuya 111 Cevap yazıldı..
Kimler Bağlı :  Bağlı üye yok..
İyiki Doğdun : karasuli , sharp , fat0s_ , dosteli59 , emin , citraz , grcyask , kirmizi55 ,Nice yıllara..

2004 © Copyright GAMARCOBA.COM
< Teşekkür WeBCaKaLi.AspSitem 1.8 >