Yükleniyor... GAMARCOBA.COM |
Bugün : 30 Nisan 2024
|
Giris Yapınız veya Hala üye değil misiniz ? |
aliarslan
[Yönetici] MSN : Yazmamiş
Yaş : 48 Mesaj sayısı : 70 Giriş sayısı : 276 |
Acaristan’ın Özerkliği Aleyhinde İddialar Sitemizde, Gürcistan Devlet Başkanı Saakaşvili’nin 1992 yılındaki demeçlerini içeren 2001 yılında basılan bir kitaptan bazı alıntılar yayınlanmıştır (Saakasvili'nin Türkiye Hakkındaki "Saklı Kalmış" Düşünceleri) Kitapta özellikle Kars Antlaşması, Acaristan’ın özerkliği ve Türkiye aleyhine görüşler ileri sürülmektedir. Bunların yayınlanması üzerine yanıt olarak, Devlet Başkanının ne kadar Atatürk’e hayran, onu esas alan biri olduğu mesajını veren bir röportaj öne çıkarılmıştır. Oysa yapılan alıntılarda aleyhte öne sürdüğü görüşler bizzat Atatürk döneminde, kurtuluş savaşı sırasında imzalanan bir antlaşmayı hedef almaktadır. Saakaşvil’in halen aynı görüşleri savunup savunmadığı (demeçler 1992 tarihli olsa da kitap 2001 tarihlidir) kesin olarak bilinmemekle beraber, bunların bir görüş olarak yanlışlığının belirtilmesi de gerekir. -Türkiye-Gürcistan sınırını belirleyen 19 Ekim 1921 tarihli “Kars Anlaşması ile 1992 tarihli Türkiye-Gürcistan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması” adil değildir ve Gürcistan’ın menfaatlerine aykırıdır. Bu görüş, esasında daha çok aksi savunulabilir bir görüştür. Türkiye kurtuluş savaşında, onlarca cephede savaşıyorken önce Sovyet Rusyayla Moskova Antlaşması, daha sonra Sovyet cumhuriyeti Gürcistan’ın da bulunduğu ülkelerle Kars Antlaşması yaparak, halkı Türkiye’yi istemekle beraber ve ilk Mecliste temsil edilmekle ve Milli Misak içerisinde bulunmakla beraber Batum ve çevresini (yani Acarayı) özerklik koşuluyla Gürcistan’a bırakmak zorunda kalmıştır. Bu haliyle Antlaşma Türkiye, oradaki halk yönünden adil değildir ve Türkiye’nin, oradaki halkın menfaatlerine aykırı olmuştur. - 1992 tarihli Dostluk ve İşbirliği Anlaşması, Kars Anlaşması’nın tekrar onaylanması anlamına gelmektedir. Anlaşmanın imzalanması sırasında Türk tarafı Kars Anlaşması’nı tekrar onaylatmak maksadıyla aşırı baskı yapmıştır. Gürcü yetkililer ise karşı yönde bir çaba göstermeden anlaşmayı imzalamıştır. -Kars Anlaşması’nda Acaristan'a özerklik verilmesi yönünde bir madde bulunmaktadır. Bu da Türkiye’nin işgal ettiği Gürcistan topraklarını bazı şartlar ile Gürcistan’a geri verdiği anlamına gelmektedir. Böylece Türkiye Acara'daki haklarını koruma altına almıştır. -Kars ve Dostluk Anlaşmalarında azınlık hakları tek taraflı ele alınmıştır. Türkiye’de yaşayan Gürcü azınlığa hiç bir hak verilmemiştir. Türkiye, ülkesinde yaşayan azınlıklara verilen haklar konusunda zaten uluslararası normlardan çok uzaktır. Hatta kısa süre öncesine kadar ülkesinde azınlık bulunduğu gerçeğini dahi inkar etmiştir. Topraklarında yaşayan Gürcü azınlığın Gürcistan ile yakınlaşmasına şüphe ile yaklaşmaktadır. Gürcülerin yoğun olduğu bölgelere giden şahısları silah tüccarı olarak suçlamakta ve adi kriminal olaylar olan silah ticaretinde bile siyasi neden aramaktadır. Bu yorum da Antlaşmaların iyi niyet taşımayan, konuyu saptırıcı, çelişkili yorumlarıdır. En büyük çelişki konuya “azınlık” kavramıyla yaklaşmaktan doğmaktadır. Antlaşmalarda “azınlık hakları tek taraflı ele alınmıştır” derken, halen savunulan resmi ideolojilerinin aksine, özerklik tanınan Acara halkına bakış açısı da ortaya çıkmakta, bu halk azınlık olarak kıyasa konu yapılmaktadır. Ancak kendileri açısından çelişki olsa da aslında bu halkın farklılığını ortaya koyması açısından önemli bir gerçek ifade edilmektedir.
-Türkiye’nin diğer bölgelerinden, Gürcü nüfusun yoğun yaşadığı bölgelere göçler yaşanmaktadır. Bu da Türkiye devletinin, Gürcülerin ayrılıkçı fikirler beslediğinden şüphelendiğini göstermektedir. Bu da yine hayali bir iddia ve yorumdur. Bir defa böyle bir genel göçün yaşandığı gerçek dışıdır. İkincisi her Türk vatandaşı (hatta bazı koşullarla yabancılar), yasal koşullar çerçevesinde ülkede mülk edinebilir, serbestçe seyahat edip yerleşebilir. Türkiye’de herkes vatandaş olarak, etnik kökenine bakmaksızın iyi komşuluk ilişkileri içinde, ortak değerler altında birlikte yaşama kültürüne sahiptir. Bundan böyle bir anlam çıkarmak anlamsızdır. Gürcü kökenli nüfusun da yaşadığı Artvin ve çevresi tersi yönde en fazla göçün olduğu şehirdir. Ülkemizde ayrılıkçı fikir besleyen bir halk yoktur. Aksine etnik tartışmalarda gürcü kökenli vatandaşlar duruşlarıyla örnek gösterilmektedir. Ancak her toplum kesiminde olduğu gibi böyle fikirler beslediğinden şüphelenilen, suni, bireysel azınlıklar mevcuttur ve onlarla mücadele yöntemleri bellidir. -Türkiye’nin Acaristan'da Kıbrıs benzeri bir senaryoyu oynamamasını temenni ediyorum. Türk ordusu Kıbrıs’ı işgal etmiştir. Türkiye’deki mevcut hükümetin Acara konusunda böyle bir harekete tevessül edeceğini tahmin etmiyorum. Ancak hükümetler değişecektir. Dolayısıyla gelecek hükümetin ise ne düşüncede olacağı bilinemez. Türkiye Kıbrıs’ı işgal etmemiş, aradaki Antlaşmanın gereği olan garantörlük yetkisini yine uluslararası uygulamalara uygun bir şekilde kullanmıştır. Kıbrıs Rum Kesiminin kuzeyde askerleriyle adeta bir katliama başlaması, son çare olarak askeri müdahaleyi gerektirmiştir. Bu bir senaryo değil, antlaşma şartlarına uyumu sağlamanın yollarından biridir. Acara konusunda da benzer bir durumun olması halinde, öncelikle dostane, diplomatik yollar, son çare olarak askeri müdahale düşünülebilir. Gürcistan’ın bu olumsuz durumları, sonuçları öngörmesi yerine, Acaranın özerkliğine, yani imzaladığı Antlaşmalara riayet etmesi daha kolay ve kaygısız bir yoldur. Bu görüşler 1992’de ifade edildiğine göre, Saakaşvili’nin o tarihten itibaren Acaraya, özerkliğine müdahale hesapları yaptığı anlaşılmaktadır. Yakın zamandaki krizde herhangi bir çatışma olmadan, diplomatik olarak sorunun -kısa vadede de olsa- giderilmesi istenmeyen olayları önlemiştir. Ancak olaylar sonrası günümüzde özerkliğe, dolayısıyla Antlaşmaya uyulup uyulmadığı önemli bir soru işaretidir. Bu sorunlara aşağıda değinilmiştir. -1921 tarihli Kars Anlaşması’nın geçersiz kılınması için tek bir gerekçe vardır, bu da Anlaşmanın Gürcistan işgal altında iken Türkler ve Ruslar arasında yapılmasıdır. Uluslararası kanunlar bu tarz anlaşmaları geçerli kabul etmez. Buna göre Acaristan’a baktığımızda bugünkü yönetimin, bu üç şartı, özellikle dini ve kültürel hakları temin şartlarını tam anlamıyla gözetmediği, dolayısıyla özerkliği ihlal eden veya zedeleyen faaliyetlerin, durumların mevcut olduğu görülmektedir. Genel olarak, bölgede psikolojik ve ekonomik baskıyla yoğun bir Hıristiyanlaştırma faaliyetlerinin olduğu bir gerçektir. Normalde Acaranın ülkemiz gibi neredeyse tamamı (% 99u) Müslümanken, bağımsızlık sonrası ilk istatistiklerde bu oran % 80, 70 gibi ifade edilmeye başlanmış, daha sonra bu oran % 50 olarak belirtilmiş, 2005 resmi istatistiklerinde -dezenformasyon ihtimali yüksek olsa da- % 30 olarak gösterilmektedir. Üç Maçahel köyünde olduğu gibi başbakanın katılımı dolayısıyla resmi destekle yapılan toplu Hıristiyanlaştırmalar dikkate alındığında bu gerçek daha iyi anlaşılır. Böyle bir değişim dahi başlı başına dini hakların gözetilmediğinin yeterli delilidir. Bunun dışında, 1. Camilerde ezan okunmasına izin verilmemesi dini hukukun en temel ihlalidir. Yetkili müftülerin denetiminde en kısa sürede buna izin verilmelidir. -------------------- Ali Arslan |
||
22.05.2006 5:35:49 AM |
Foruma Açılan son 5 konu |
Açan |
Forum istatistikleri |
|
Gürcü Kavramı.. Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı.. Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk .. Anayasalara Göre Türk Kavramı.. Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan.. |
admin admin admin admin artvinli |
Forumdaki 7 Kategoride 19 Forum var , Bu forumlara açılan 63 Konuya 111 Cevap yazıldı.. | |
Kimler Bağlı :
Bağlı üye yok..
| İyiki Doğdun :
Bugün Doğan yok!
|