Yükleniyor... GAMARCOBA.COM |
Bugün : 2 Mayıs 2024
|
Giris Yapınız veya Hala üye değil misiniz ? |
aliarslan
[Yönetici] MSN : Yazmamiş
Yaş : 48 Mesaj sayısı : 70 Giriş sayısı : 276 |
20. yüzyılda ortaya atılan ve temelleri oluşturulan Kartvel kavramı ve buna dayalı geçmişe dönük tarihsel ulus tezleri, ortak özellikleri olsa da gerçekte birbirinden bağımsız kabileleri, boyları, halkları, Kart ( veya Kartleli-Kartilli) kabilesinden türetilmiş Kart-vel adı altında “Ulus” olarak nitelendirmeye çalışmakta, geçici, rastlantısal, yüzeysel birliktelikleri buna delil saymakta, sözde ortak tarih üretmektedirler. Stalin’in aşağıdaki yazısında da belirtildiği üzere, dil benzerliği olsa bile o dönem itibariyle bir ulustan söz etmek mümkün değildir. ULUS Ulus nedir? Ulus her şeyden önce bir topluluk, belirli bir insan topluluğudur. Bu topluluk bir ırk ve bir aşiret topluluğu değildir. Bugünkü İtalyan ulusu Romalılardan, Germenlerden, Etrüsklerden, Yunanlılardan, Araplardan vb.; Fransız ulusu Galyalılardan, Romalılardan, Britanyalılardan, Germenlerden vb. oluşmuştur. Aynı şey, çeşitli ırk ve aşiretlerden insanların bir ulusa biçimlendikleri İngilizler ve Almanlar vb. için de geçerlidir. Öte yandan, tarihi olarak meydana gelmiş ve çeşitli aşiret ve ırklardan oluşmuş olmalarına rağmen, bir Keyhüsrev'in veya bir İskender'in büyük devletleri kuşkusuz ulus olarak adlandırılamaz. Bunlar ulus değil, fakat şu ya da bu fatihin zafer veya yenilgisine göre birleşip ayrılan rasgele ve gevşek biçimde birleşmiş gruplar topluluğudur. Demek ki ulus, rasgele ve geçici bir topluluk değil, fakat istikrarlı bir insan topluluğudur. Ancak hep istikrarlı topluluk bir ulus değildir. Avusturya ve Rusya da istikrarlı topluluklardır, fakat hiç kimse bunları ulus olarak adlandırmaz. Ulusal topluluğu devlet topluluğundan ayıran nedir? Diğer şeylerin yanı sıra, ulusal topluluk ortak bir dil olmaksızın düşünülemezken, devlet için ortak bir dilin mutlaka gerekli olmaması. Avusturya'da Çek ulusu ve Rusya'da Polonya ulusu, her biri ortak bir dile sahip olmaksızın var olamazlardı, fakat Rusya'da ve Avusturya'da bir dizi dillerin varlığı, bu devletlerin bütünlüğüne [Integritat] halel getirmez. Tabii ki burada yönetimlerin resmi dilleri değil, halkın konuştuğu diller söz konusudur. Demek ki dil birliği, ulusun karakteristik belirtilerinden biridir. Bu, çeşitli ulusların her zaman ve her yerde farklı diller konuştuğu veya bir ve aynı dili konuşan herkesin mutlaka bir ulus oluşturduğu anlamına gelmez elbette. Her ulus için ortak bir dil; fakat çeşitli uluslar için mutlaka ayrı diller değil! Aynı zamanda çeşitli diler konuşan bir ulus yoktur, fakat bu, aynı dili konuşan iki ulusun olamayacağı anlamına gelmez! İngilizler ve Kuzey Amerikalılar aynı dili konuştukları halde, tek ulus oluşturmazlar. Aynı şey Norveçliler ve Danimarkalılar, İngilizler ve İrlandalılar için de geçerlidir. Fakat örneğin, ortak bir dil konuştukları halde İngilizler ve Amerikalılar neden tek ulus oluşturmazlar? Her şeyden önce, birlikte değil, ayrı topraklar üzerinde yaşadıkları için. Bir ulus ancak uzun süreli ve düzenli ilişkiler sonucunda, insanların kuşaktan kuşağa bir arada yaşamaları sonucunda oluşur. Ne var ki, ortak bir toprak olmaksızın uzun süreli bir arada yaşama olanaksızdır. İngilizler ve Amerikalılar önceleri aynı toprak üzerinde, İngiltere'de yaşıyorlardı ve bir ulus oluşturuyorlardı. Sonra İngilizlerin bir kısmı, İngiltere'den yeni bir toprağa, Amerika'ya göç ederek, bu yeni toprak üzerinde zamanla yeni bir ulusu, Kuzey Amerikan ulusunu oluşturdu. Toprak ayrılığı, ayn ulusların oluşmasına yol açtı. Demek ki, toprak birliği ulusun karakteristik belirtilerinden biridir. Fakat hepsi bu değil. Tek başına toprak birliği henüz bir ulus oluşturmaz. Bunun için, ulusun tek tek bölümlerini bir bütünde birleştiren bir iç iktisadi bağ da gereklidir. İngiltere ve Kuzey Amerika arasında böyle bir bağ olmadığından, bunlar iki ayrı ulus oluştururlar. Ancak, Kuzey Amerika'nın tek tek köşe ve bucakları, aralarında var olan işbölümü, ulaşım yollarının gelişmesi vb. sayesinde kendi aralarında iktisadi bir bütünde birleşmeselerdi, Kuzey Amerikalılar da bir ulus adına hak kazanamazlardı. Örneğin Gürcüleri alalım. Reform öncesi dönemde Gürcüler ortak bir toprak üzerinde yaşıyorlar ve aynı dili konuşuyorlardı, buna rağmen kelimenin tam anlamıyla bir ulus oluşturmuyorlardı; çünkü birbirinden ayrı bir sürü prensliklere bölünmüş olduklarından, ortak bir iktisadi yaşantı sürdüremiyorlar, yüzyıllardan beri birbirleriyle savaşıyorlar, birbirlerini yıkıma uğratıyorlar ve birbirlerine karşı İranlıları ve Türkleri kışkırtıyorlardı. Bazen talihli bir hükümdarın gerçekleştirdiği, prensliklerin kısa süreli ve rastlantılar soncunda birleşmeleri, en iyi halde sadece yüzeysel yönetim alanını kapsıyor, en kısa zamanda da prenslerin huysuzlukları ve köylülerin ilgisizliği yüzünden yıkılıyordu. Gürcistan'ın iktisadi parçalanmışlığı içinde başka türlü de olamazdı zaten... Gürcistan ulus olarak; 19. yüzyılın ikinci yansında serfliğin kaldırılması, ülkenin iktisadi yaşantısının ilerlemesi, ulaşım yollarının gelişmesi ve kapitalizmin doğuşu Gürcistan'ın çeşitli bölgeleri arasında bir işbölümü yarattığı, prensliklerin iktisadi içe kapanıklığını kesin olarak yıkıp onları bir bütün içinde birleştirdiğinde ortaya çıktı. Demek ki iktisadi yaşantı birliği, iktisadi bağlılık, ulusun karakteristik belirtilerinden biridir. Ruhi şekillenme, veya başka sözcüklerle söylenildiği gibi, "ulusal karakter", gözlemci için kavranılmaz bir şeydir elbette; fakat bu şekillenme, bir ulusun ortak kültür özgünlüğünde ifadesini bulduğu ölçüde kavranılabilirdir ve göz ardı edilemez. “Ulusal karakter”in tüm zamanlar için sabit bir şey değil, fakat yaşam koşullan ile değişen bir şey olduğunu söylemeye gerek yok; ama her verili anda var olduğu için, ulusun fizyonomisine damgasını vurur. Demek ki bir kültür birliğinde ifadesini bulan ruhi şekillenme birliği, ulusun karakteristik belirtilerinden biridir. Böylece ulusun tüm belirtilerinden söz ettik. Ulus, tarihi olarak oluşmuş, dil, toprak, iktisadi yaşantı birliği ve kültür birliğinde ifadesini bulan ruhi şekillenme birliği temelinde oluşmuş istikrarlı bir insan topluluğudur. Burada, her tarihi görüngü gibi, ulusun da değişme yasasına tabi olduğu ve bir tarihe, bir başlangıca ve bir sona sahip bulunduğu kendiliğinden anlaşılır. İleri sürülen belirtilerden hiçbirinin, tek başına alındığında, ulus kavramını belirlemeye yetmediğini vurgulamak gereklidir. Dahası var: Bu belirtilerden sadece bir tanesi yoksa, bir ulus ulus olmaktan çıkar. Ortak "ulusal karakter"e sahip insanlar düşünülebilir, fakat bu insanlar iktisadi bakımdan birbirinden ayrı iseler, ayrı topraklarda yaşıyorlarsa, ayrı dilleri konuşuyorlarsa vb., bunların bir ulus oluşturdukları söylenemez. Örneğin, bu bizce yekpare bir ulus oluşturmayan Rus, Galiçyalı, Amerikan, Gürcü Yahudileri ve Kafkaslardaki Yahudiler için geçerlidir. Ortak bir toprak üzerinde yaşayan ve ortak bir iktisadi yaşantı sürdüren insanlar düşünülebilir, ancak ortak bir dile ve "ulusal karakter"e sahip olmayan bu insanlar gene de bir ulus oluşturmazlar. Bu, örneğin Baltık bölgelerindeki Almanlar ve Lehler için geçerlidir. Nihayet Norveçliler ve Danimarkalılar aynı dili konuştukları halde, diğer belirtiler eksik olduğundan bir ulus oluşturmazlar. Ancak tüm belirtilerin varlığı bir ulusu meydana getirir. Diğer belirtilerin aslında ulusun belirtileri değil, sadece onun gelişiminin koşulları olduğu, "ulusal karakter"in ise belirtilerden biri değil, fakat ulusun biricik özsel belirtisi olduğu düşünülebilir. Örneğin Avusturya'da ulusal sorunun tanınmış teorisyenleri R. Springer ve özellikle O. Bauer bu görüşteler. Bunların ulus teorilerini inceleyelim. Springer'e göre, "ulus aynı biçimde düşünen ve aynı biçin,-de konuşan kişilerin bir birliği, artık toprağa bağlı olmayan modern insanların bir kültür topluluğudur. Demek ki, birbirinden ne kadar ayrı olsalar da, nerede yaşasalar da aynı biçimde düşünen ve aynı biçimde konuşan insanlar "birliği". Bauer daha da ileri gidiyor: "Ulus nedir?", diye soruyor. "İnsanları ulus biçiminde birleştiren dil birliği midir? Fakat İngilizler ve İrlandalılar... aynı dili konuşuyorlar ve buna rağmen tek bir halk oluşturmuyorlar; Yahudilerin ortak dilleri yoktur, fakat buna rağmen bir ulusturlar. Peki ulus nedir? "Ulus, görece bir karakter birliğidir." O halde karakter, bu durumda ulusal karakter nedir? Ulusal karakter demek, "bir milliyetten insanları, bir başka milliyetten insanlardan ayırt eden belirtilerin toplamı, bir ulusu diğer ulustan ayırt eden fiziksel ve zihinsel belirtilerin bütünü demektir." Bauer, ulusal karakterin gökten düşmediğini biliyor elbette ve bunun için ekliyor: "İnsanların karakteri... kaderlerinden başka hiç birşey tarafından belirlenmez"... "Ulus, bir kader birliğinden başka bir şey değildir", bu [kader birliği —ÇN] ise "insanların geçim kaynaklarını ürettikleri ve emeklerinin ürünlerini paylaştıkları koşullar" tarafından belirlenir.[9] (….) İmza: J. Stalin Mart - Mayıs 1913. İlk kez "Prosveşçenye" ("Aydınlanma”) dergisi No. 3-5'te yayınlanmıştır. Kaynak: Marksizm, J.V.Stalin, Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, çev.: İsmail Yarkın, İnter Yay., Aralık 1996. http://stalinkaynak.com/stalineserler/marksizm_ulusalsorun.htm -------------------- Ali Arslan |
||
03.12.2006 6:20:10 AM |
XARAZISHVILI
[Yeni Üye] MSN : Yazmamiş
Yaş : 35 Mesaj sayısı : 1 Giriş sayısı : 15 |
GAMARJOBAT. BENDE GURGU. TURQCHA AR VICI -------------------- .. |
|||
21.12.2006 8:05:05 AM |
Foruma Açılan son 5 konu |
Açan |
Forum istatistikleri |
|
Gürcü Kavramı.. Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı.. Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk .. Anayasalara Göre Türk Kavramı.. Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan.. |
admin admin admin admin artvinli |
Forumdaki 7 Kategoride 19 Forum var , Bu forumlara açılan 63 Konuya 111 Cevap yazıldı.. | |
Kimler Bağlı :
Bağlı üye yok..
| İyiki Doğdun :
agarta , ali_emre94 , chemopatarav ,Nice yıllara..
|