Ana sayfa

Kültür&Edebiyat

Düşünce&Yorum

Haber&Kritik

Linkler

Sizden Gelenler

Ziyaretçi Defteri

Müzik

Forum

Dosyalar

Video

Üyeler

English qarTuli

İletişim
Bugün : 2 Mayıs 2024   
 
 
Forumdaki Son cevaplar : Anayasalara Göre Türk Kavramı..(admin) Gürcü Kavramı..(-) Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..(-) Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..(admin) Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..(-) Cami-Kilise Onarım Anlaşması ve Kartvel ..(-) Sarı Gelin, Gürcü Kralının Kızı..(-) Artvinin Rus, İngiliz ve Kartvel İşgalin..(artvinli) E Harfi..(-) D Harfi..(-)
Giris Yapınız veya Hala üye değil misiniz ?
Kullanıcı Adı : Şifre : Hatırla :

      [ GAMARCOBA.COMForum ] [ Kartvelist Söylemler ] [ Meseleye “Ters”inden Bakmak ve Kartvel Asimilasyonu ]           
aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276
Meseleye “Ters”inden Bakmak

 Normal olarak, Batum, Tiflis, Gürcistan, Macahel olarak yazdığınız birtakım kelimelerin, bazılarınca “Batumi”, “Tbilisi”, “Gürcüstan”, “Macaheli” gibi yazıldığını görürsünüz. Başta önemsiz bir ayrıntı gibi gelse de bunun kasten böyle yapıldığını, mesela başka bir yerden alıntı veya doğrudan verilen yazıların (hatta bu gibi kelimeleri içeren özel isimlerin dahi), orijnalinde olmasa bile bu şekilde değiştirildiğini fark edersiniz. Sonuçta bunun da Kartvelist propagandanın bir parçası olduğunu anlamak zor olmayacaktır. Yani mesele sadece sözde Gürcüce yazım veya Gürcüce orijnali esas almak falan değildir. Özetle görünüşte Gürcücedeki basit bir ekten ibaret olan –i, meğerse Kartvelist siyasetin, Kartvelleştirmenin, farklılaştırmanın, yabancılaştırmanın bir aracı olarak kullanılıyor!       

 Meselenin önemine veya resmi bir ideolojinin parçası olmasına işaret etmesi bakımından bir alıntı yapmakta fayda var. Abhazya ve Acaristan’ın Sovyet dönemi ve sonrasını karşılaştırmalı olarak inceleyen bir yazar (Georgi M. Derluguian, Northwestern Üniversitesi), fiilen bağımsız Abhazya’nın başkenti Suhum şehrini, “Suhum(i)” diye yazmış ve dipnot olarak şunu eklemiş: “Sondaki –i, 1930’lardaki Sovyet haritalarında yer almış ve hali hazır Abhaz bağımsızlığının öncesinde sıcak bir tartışma konusu olarak kalmıştır. Bu ek, Gürcüce gramer bakımından gereklidir, fakat Abhazca veya Rusça için gerekli değildir. Bunun tam paralelinde bir örnek olarak, Acaristan’ın başkenti bulunuyor. Acaristan’ın başkenti, “Batumi” şeklinde Gürcüleştirilmeden (kastedilen Kartvelleştirilmedir) önce “Batum” diye anılıyordu”.  

 Mesele bu kadar basit ve açık iken, bazıları hala bunu anlayamıyor veya kasten anlamamış gibi yapıyor, daha kötüsü insanları yanıltmaya çalışıyorlar. Kısaca özetlenecek olursa,  Gürcüce konuşma veya yazmada, bu dilin bir kuralı olarak, bazı durumlarda sessiz bir harfle biten kelimelerin sonuna, -kelime ister Gürcüce orijinli olsun isterse başka bir dilden olsun- “–i” eki getirilir. Yani “-i” eki, kelimenin Gürcüce kaynaklı olup olmasıyla değil, Gürcüce konuşma veya yazma ile ilgili ve sadece sonu sessiz harfle biten kelimelerle ve bazı durumlarla sınırlı bir husustur. Ancak bu kural veya bu ek, diğer dillerde, mesela Türkçe’de (yukarıdaki alıntıya göre Abhazca ve Rusça’da, ayrıca İngilizce, Almanca gibi Latin kökenli dillerde) bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu ekin söz konusu dillerde kullanılması zorunlu değildir ve bu ekin kullanılmaması kelimenin orijnalitesini de değiştirmez. Nasıl ki Türkçe’de kullandığımız ve sonu sessiz bir harfle biten yorgan kelimesinin, Gürcüce konuşmada yorgan-i şeklinde söylenmesi onu Gürcüce haline getirmiyorsa, sadece Gürcüce’ye uygun bir söyleniş söz konusuysa, öyle de Gürcüce’de bazı durumlarda Macahel-i veya Batum-i olarak anılan kelimenin Türkçe’de Macahel ve Batum olarak yazılması farklı bir sonuç doğurmayacak, sadece Türkçe’ye uygun bir yazım gerçekleşecektir.    

 Bu kadar basit bir hususu, büyük bir inatla (ama nedense Gürcistan yerine “Gürcüstan” yazma inadından vazgeçilmiş, herhalde “Türkçeci kesilme” lafından, Türkçe’yi savunmuş olmadan rahatsız olunduğu içindir. Ama mübarek çeviri kitaplarının ismine aykırılık var, maazallah!)   sırf propaganda için, karmaşıkmış gibi sunmaya devam edenler, bunun için olmadık, ilgisiz örneklerden medet umanlar ve sonunda seviyeyi baştan (tav’dan), bedenin yere yakın kısımlarına (trak’a) indirerek mizah yapmaya çalışanlar, herhalde –i’li de olsa (tav-i, trak-i) önemli bazı farklılıkları göremiyorlar, meseleyi “ters”inden (trak-i’den) aktarmaya devam ediyorlar.     

 Olur, olmaz her şeye, Türkçe yazım olsa da –i getirerek, insanların yazılarının orijnalliğine saygı duymak bir tarafa, birtakım özel isimlere dahi bu eki eklemeyi büyük bir iş veya maharet sananlar, sıkılmadan, bunları, yukarıda söylenen nedenle Türkçe’ye uygun yazanlara laf söyleyebiliyorlar. Peki, gönderdiği yazısı, yazıdaki özel isimler, eklerle ve hatta bambaşka kelimelerle (Tiflis oluyor Tbilisi, Ahıska oluyor Ahalsihe vb.) değiştirilen insanlara ne cevap veriliyor acaba? “Abi kusura bakma Kartveller böyle istiyor” mu deniliyor?! Meseleyi Artvin’e özgülemek de bir başka sinsiliktir. Söyler misiniz, Türkçe konuşup, yazarken, propagandacıların dışında kaç kişi Batum ve Tiflis yerine Batumi, Tbilisi diyor? 

 Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali, Türkçe’ye göre, herkesin normal bir şekilde yazdığı kelimeleri deforme edenler, bir de kalkmış anormal yazışların eleştirilmesini, bunun nedeninin sorgulanmasını eleştirebiliyorlar! Evet, çok doğru ve basit bir işaret; herkesin kullandığı Türkçe bir yazımı, kasten –i’li yazıyor veya tamamen başka şekilde (Tblisi gibi) deforme ediyorsan, kim olduğun, neye hizmet ettiğin, hangi karın ağrısına sahip olduğun bellidir! Allah aşkına, Türkçe bir metinde, Tbilisi şeklindeki yazımın hangi normal izahı olabilir? Türkçe bir ifade olan Tiflis varken, niçin Tbilisi yazılır? Almanlara, İspanyollara ne diyeceğiz, onlar da kendi dillerinde Tiflis yazıyor! 

 Meseleyi anlamamakta ısrar edenler, sinsi Kartvelist propagandayı tüm mantıksızlığına, bize (kökenleri itibariyle kendilerine de) olan uzaklığına, yabancılığına rağmen devam ettirenler, konuyu tersinden anlamaya, daha kötüsü anlatmaya çalışmaya devam ediyorlar! Tav ve Trak, –i siz yazılınca aralarında ne fark var diyenler, bunlar i-li yazılınca aynı olur sanıyorlar! Ama onlara hemen şunu söyleyelim ki, ister –i’li ister –i’siz yazılsın, her halükarda düşünmek, dolayısıyla mantıklı yazı yazmak için kullanılması gereken vücut organı Tav’dır (anlayasınız diye: Tav-i’dir!). Gerçi meseleye tersinden bakınca hepsi aynı görüneceği için boş verin gitsin, nasıl istiyorsanız öyle yazın!

 Kartvel Asimilasyonu

 Meseleye mantıklı izah getiremeyip, Macahel-i-li, Batum-i-li, Tbilisi-li gibi komediyi (bunların çoğul halleri daha komik; Macahel-i-li-ler, Batum-i-li-ler, Tbilisi-li-ler gibi akla ziyan olduğu gibi daha önemlisi dil’e de ziyan) oynayanlar, söyleyecek bir şey bulamayınca “Köylü Gürcücesi” diyerek aşağılamaya başlıyorlar. Acaristan’da, Kartvellerin Müslüman Acarlara yönelik köylü vb. yakıştırmalarla gerçekleştirdikleri aşağılamaya ne kadar da benziyor…

 Hazır Müslüman Acarlar’a yönelik aşağılamadan söz etmişken, bu vesileyle daha ciddi ve seviyeli bir konu olarak, onlar üzerinde gerçekleştirilen Kartvel asimilasyonunu ve bunun günümüzde devam eden versiyonlarını anlayabilmek için biraz geriye gidelim ve Stalin ve Beriya döneminde izlenen etnik asimilasyon politikalarına biraz göz atalım. Sosyoloji Profesörü Georgi M. Derluguian şöyle diyor:

 “Stalinizm döneminde Acaristan’daki durum hakkında pek bilgi yoktur. Genel olarak Acaristan üzerine araştırmalar oldukça zayıf ve eksiktir. Hali hazırda biliyoruz ki, Tiflis’teki Bolşevikler ve onların Batum’daki yerel yoldaşları, 1920’lerin başlarındaki kısa ara dönemden sonra, Acaristan’daki Müslüman otorite ve kurumlara karşı savaş anlamına gelecek ne varsa başlattılar.  Bu şiddetli saldırının aşamaları, Tiflis’teki hükümet tarafından Acarlara bir dizi etnik isimler verilmesi şeklinde kendini gösterdi. 1917’den önce “Muhammedi Gürcüler” (veya sadece “Müslümanlar”) şeklinde anılanlar, sadece 1926’daki Sovyet nüfus sayımında “Acarlar” olarak, 71.000 kişi sayıldılar. Daha sonra Sovyet nüfus sayımlarında din sorulmadığı için sadece “Gürcüler” şeklinde kayıt edildiler. Sınırlı bir şekilde ve çok önceki alt etnik “Guryalı/Gurul” da aynı şekilde sorulmadı [dipnot: 1989’daki “glasnost (şeffaf) nüfus sayımı”nın hazırlık aşamasında, Moskova’daki bazı etnograflar, 1926’daki nüfus sayımından beri diğer etnik kimlikler arasında yok edilen, Guryalılar (Gurullar), Megreller, Svanlar ve diğer Kartvel grupların kaydedilmesine yeniden başlanmasını önerdiler. Tiflis Komünistlerinin ve keza muhalif kurumların azarlamaları hızlı, garip bir şekilde aynı fikirde ve oldukça sertti].       

 Birinci Dünya savaşından önce, Transkafkasya’daki yaygın anlayış, bölgede temel olarak sadece üç yerli ulusun bulunduğu şeklindeydi: Gürcüler, Ermeniler ve Müslümanlar. Ancak 1930’ların sonlarında Sovyet otoriteleri resmi olarak yeni bir etnonim ortaya attılar: Azerbaycanlı (Azeri). Transkafkasya’da kendisini Müslüman olarak sayan herkes, alınan kararla, diline bakılmaksızın (teoride Bolşevikler bunu anahtar etnik gösterge olarak değerlendirirler) Azerbaycanlı haline geldi ve bu yeni keşfedilen “olgu”, daha sonra gerekli pasaportlara kaydedildi. Paradoksal olarak –yine de oldukça mantıklı olarak- SSCB Azerbaycanı içindeki farklı gruplar, Talşiler, Tatlar, Karapapaklar, Kürtler ve Lezgiler, görünüşte, en azından Sovyetlerin dağılmasına kadar yavaş yavaş asimile edildiler ki bu silinen kimlikler yeni ayrılıkçılar olarak tekrar ortaya çıkmıştır.

 Bir süre, bazı Acarlar saf bir şekilde, okulda öğretmenlerin veya (komünist) parti propagandacılarının kendilerine anlattıklarından çok, cami komşuluğu, sünnet ve ayrı bir köy mezarlığı gibi şeyleri, kendilerini komşu “diğerleri”nden ayırmada daha çok önemli görmeye devam ettiler. O zaman için Lavrent Beriya tarafından yürütülen Gürcü Komünist liderliği, bu gibi ısrarlara, etnisiteyi gittikçe sınırlayan, gerek fiziksel gerekse kültürel nitelikteki tedbirlerle karşılık verdi. Ulusal homojenliğe doğru girişim, yeni oluşturulmuş Azerbancalılıktan kısa bir süre önce, ya sadece “Gürcü” olmak veya tümüyle yabancı “Meshet Türkleri” olarak sınıflandırılmak seçeneğini ileri sürdü [dipnot: Gürcistan’ın, Azerbaycan sınırındaki Marneul, Bolnis, Gardaban ve Dmanis bölgelerinde, önemli ölçüde yayılmış Azerbaycanlı nüfus bulunmaktadır. Bunlar Azeri Türkçesini konuşan ve İslam’ın İran’daki Şii versiyonuna inanan “gerçek” Azerilerdir. Meshet Türkleri Sünni Müslümanlardır ve Özbekistan’a sürülmelerine dek Gürcücenin lehçelerini ve ana dil olarak Osmanlı Türkçesini konuşurlardı]. 1944’te Meshet Türkleri, sonradan Gürcistan’ın “Türkleri” ve “Hemşinleri” (kendilerini Müslüman olarak tanımlayan Ermeniler?) olarak resimden çıkarılanlar, Orta Asya’ya sürüldüler, görünüşte, Nazilerle birlikte Türkiye’nin “beşinci sütun”u haline gelmelerini önlemek için..              

 Bu nedenle 1945 öncesi, Acaristan’da vahim bir etnik homojenlik dönemiydi. 1918’den 1921’e kadar, mülteci dalgası olarak, “yabancı” azınlıkların çoğunun alanı terk etmesiyle birlikte, “Acarlar”, Lazlar ve Hıristiyan “Guryalılar/Gurullar”, Gürcülere yol verdiler. Bu yeni Gürcüler, büyük ölçüde doğu Gürcü standartlarında eğitimliydi ve çoğunlukla sekülerdiler, özellikle devlet kontrollü alanda faaliyet gösterirken. “Gürcüler”, 1945 sonrası nüfus sayımı rakamlarında Acaristan nüfusunun yüzde 80’den fazlasına ulaştılar. Gürcüleştirmenin başarısı, belki de en iyi şekilde, Acaristan’da yaşayan tüm Abhazların Gürcüce bilmesi olgusuyla açıklanabilir ki beşte biri bunun kendi ana dilleri olduğunu iddia etmektedir. Abhazya’daki yurttaşları arasında Gürcüce bilenlerin oranının yüzde 1.4’ten daha az olması hayret vericidir.       

 Acarların Gürcistan içinde görünüşteki başarılı asimilasyonu ve Abhazya ve Güney Osetya’daki Gürcüleştirmenin başarısızlığı, ikincil siyasi kimliklerin farklı şekillendirme ve kurumsallaştırma tarzlarına bağlanabilir. Acar ayrılığının dini ilişki koşullarında gösterilmesi, Gürcü Komünistler arasındaki ateist heveslere otomatik olarak serbest bir saltanat vermiştir.  Bu nedenle bunların Acaristan’daki stratejik hedefleri, “ulusları geliştirme” olarak değil, “karanlık geçmişin zehirli kalıntılarına karşı mücadele” şeklinde sınıflandırılmıştır. Böylece Acaristan’da, Abhazya’dan farklı olarak, Gürcü Bolşevikler, zalim bir şovenist politikayı sürdürürken, politik olarak kolaylıkla kuralına uygun hareket edebilmişlerdir.  

 Çok az istisnalarla birlikte, hiçbir kendini düşünen Gürcü, -özellikle yönetimdeyken- “Müslüman Gürcü” savını, “öldürücü şefkat” gibi birbirine tamamen zıt iki kelime gibi, daha ileri olarak ise tehlikeli bir anormallik olarak değerlendirecektir [dipnot: Kuşkusuz ki bu, Sırp milliyetçiliği ile Boşnak “Türkler” arasındaki duruma tamamen paraleldir, fakat tamamen zıt sonuçlarla]. Acaristan’ın asimilasyonu, tartışmalı bir şekilde Gürcü ulusal projesinin en büyük başarıları arasındadır. Acaristan’da unvansal bir ulus tesis edilmedi ve Gürcüler dil aracılığıyla savaşı kazandılar. Okuma yazma bilmemeyi ortadan kaldırma sadece Gürcü standardı-değerleri içinde yürütülebilirdi, elbette Kuran Arapçası veya Türkçe içinde değil. Ve elbette, Abhaz Bolşevik lider Nestor Lakoba gibi, meşru, yerel Acar siyasi bir girişimci yoktu”.

 Yukarıda çok özet bir şekilde Müslüman Acarların, Kartvellerce nasıl bir zalim ve şovenist politikayla asimile edildikleri, nasıl bir esaret altına alındıkları çarpıcı ve düşündürücü bir şekilde anlatılmaktadır. Sovyetlerin dağılmasından ve Acaristan’daki güçlü bölgesel yönetimin değiştirilmesinden sonra tamamen kontrolü ele geçiren Kartvellerin, Müslüman Acarlar üzerindeki asimilasyon politikalarının daha yoğun bir şekilde devam ettiği, toplu vaftizlerle görülmektedir. Türkiye’de yapılan ve aynı söylemleri içeren/savunan Kartvelist Propaganda faaliyetinin bundan bağımsız olduğunu düşünmek safdilliktir. Özünde yapılmaya çalışılan/hizmet edilen husus, Acaristan’daki Acarların, Kartvel ulus projesi çerçevesinde asimile edilmesi gibi, Türkiye’deki Acar kökenlilerin (hatta Laz ve Abhaz kökenlilerin) de buna dâhil edilmesinden başka bir şey değildir.  


--------------------
Ali Arslan
28.02.2007 3:48:39 AM
   
q

dedebeg
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 42
Mesaj sayısı : 17
Giriş sayısı : 82
ARDANUC'UN ETNİK KİMLİĞİ Dünyanın hiçbir yerinde,hiç kimse etnik kimliğnden "Zırvacı Kartvel cahili" kadar emin olamaz.Bu adamlar nereden ilham almişlarsa almişlar,önlerine gelene,"Sen kafasız olduğun için Şu'sun,Bu değilsin".O çevreler yakın zamanda gene Ardanuc ve çevresinin etnik ve siyasi kimliğinin görünümünü çirkince ve alçakça yorumlamişlardır.İdiaların bazıları şunlardır. 1-Ardanuç ve çevresinde Gürcü kökeninden gelen yer adları mevcuddur? Bu meseleye cevabımız ise kısadır;Türkçe isimlerde azımsanmayacak kadar fazladır.Gürcü kökenli yer isimlerin genelde Türk nüfusla yerli kkesimlerin,Kartvel çevrelerinin iddia ettikleri gibi,ilişkilerinin düşmanca değil barişçi bir şekilde cereyan ettiğine delildir.Turkçeden gelen İmede ismi,İmededegil şekline sokulup yer adı olarak kullanılagelmiştır.Düşmanca hisler halk arasında mevcud olmadığı için,kelimelerin serbest sirkülasyonu rahatça sağlanmıştır 2-Ardanuç yöresinde halkın kullandığı bazı kelimelerin Gürcüce olduğu var sayılmaktadır.Bu görüşte haklılık payı olabilir.Bölgeye dişardan gelen her halk yöresinde olmayan bitki ,çiçek ve böcekgiler familyasından isimlere yabancı kalmıştır.Yerel kelimeleri almak kadar doğal birşey yoktur.Bununla beraber bu kelimelerin sayısı 200'ü geçmez. Bir köyde Çançur Erug'u denirken,bir başka köyde Sarol Erug'u denmektedir.Çancur'u ve Sarol'u eriğin cinsi olarak algılamiştır,oysa biri Ermenice diğeri Gürcüce erik demektir. Buna karşılık Türkçeden Kartvelceye geçen binlerce kelime,Kartvel kelime haznesini genişletmektedir.Durumun bu manzarası Kartvelist faşistlerce, Kartveller içinde Türk kesimlerinin varlığına işaret etmemektedir?!!! 3-Ardanuç ve çevresinde farz edilen mavi gözlü,sarışın şahısların dönme oldukları iddiası da pek çırkin,faşistçedir.Ne demek mavi gözlüler "Kartvel"dir? Bu iddiaları da gene cahilliklerinden gelmektedir.Amerikan ingilizcesinde ki Kafkasyalı teriminin kökenini yanliş anlamişlardır.Oradaki Kafkasyalı kelimesi sivil haklar meselesinden gelmektedir.Kara ve zenci olarak küçültücü şekilde adlandırılan Amerikalı Siyahlara insan olma hakları verildiğinde,kendilerini beyaz olarak isimlendirenler artık Aklar demekten ise,İndo-Germen anavatanı olarak,bir zamanlar tahayyül edilmiş Kafkasyayı akıllarına getirerek,zencilere Afrikan Amerikalı,Aklara ise sadece Kafkasyalı dediler.Holywood filimlerinden kültürlenmiş tiplerse bu hikayeyi gerçek sanarak,Kartvellerin aslına delil saydılar. Ayrıca Kartvel TV'lerine baktığımda,hayretverici bir şerkilde sarişin insan görmemekteyim????Ruslara göre Gürcüler "Kara kuyruktur".Ardanuç çevresinde sarişin insan miktarı Türkiye ortalamasından fazla değildir.Eğer göz rengine göre tarih yapacak olursak ;SAAKAŞVİLİ'de Türktür o zaman? 4-"HINGAL" bir karvel yemeğidir?iddiasına ise sadece gülünür.Hayatında evinden dışarı çıkmamış adamın "Benim Annem dünyada eşsiz yemekler yapar" demesini nasıl komık bulursak,bu cahilleri de böyle gülünç buluruz.Bunlar hiç bir yabancı ülkenin,restaurantına girip yemek yemiş adamlar değil? Hıngal dediğimiz yemek Çin'in kutsal sayılan yemeğidir.Her Çinli Hıngal'i haftada bir kaç defa yer.Hıngal daha çok kuzey yolunu izler,Rusların da karnını doyurup İpek Yoluyla Batıya doğru yoluna devam eder,İpek yoluyla İtalya'ya ulaşır.Aslında yemek kültürü tarihi anlamak için hayli yardımcı olur.Ve meşhur Kartvel "hıngal"i Kafkas dağlarının güneyine geçip Gürcistanin da sevdiği yemek vasfını kazanır.Bizde bu sayede yoğurtlu "Hıngali" yiyip Kartvel efendilerimize teşekkür ediyoruz?İyimi???? 5-Meşhur Kafkas ceketi bir Kartvel icadıdır.?Akıllı ve bilmiş şef de inceltiği bıyıkların ucundan yan bakarak bu ceketin içinden poz veririr.Küçük ve büyük dağları değil,sadece Kafkas dağlarını, O yaratmıştır!!!!!!! İşin aslı şudur:Bu meşhur ceketin üstündeki fişeklikler sonradan eklenmiştir ki onu aldığınızda geriye sadece "Kaftan"kalır.Bu kaftanın özelliği Kuzey Kafkasya'da da ve daha da Dikey Kuzey yörelerinde de revaç bulmuş olmasıdır.Uzun çızmeler zaten Bulgar-Hazar bağlantına işaret eder.Kaftanın Türkçe ismi Çapan'dır.Ardanuç'da da, bebeklere giydirilen kaban türü giysiye de Çapan denir ve benim bir çapanım olmuştu.Özbekler,Kazakar,Kırgızlar,Uygurlar hala Çapan giymektedirler,yalnızca iklim şartlarının özelliğine göre kumaş -ipek,pamuk,yüngibi- ve renk değişimleri çeşitli coğrafya dilimlerinde gözlenmektedir. Günümüzde Çapan'ın yaşayan örneğini Aşkenaz Yahudilerinin elbiselerinde kesinlikle görebiliriz. Bu elbisede kesinlikle Kuzey Kafkasyadan Hıngal gibi gelmiştir.Kimin getirdiği sorusunun cevabını okuyucuyu merakta bırakmak için sormuyoruz???? 6-Ardanuç'lular genetik olarak da Karvellerden değişikler gösterir.Şahsımızın Y DNA'sinın Uygur kökenli olduğu anlaşılırkan,MtDNA ise ilk sonuçlara göre KELT olarak ortaya çıktı ki herhangi Kartvel bağlantısı gözlemlenmiyor.Tabii Kelt görüşü bizim şahsi tahminimiz olup,daha sonra doğrulanmasına ihtiyac vardır.Özellikle İskit kurganları ile karşılaştıracağız??????Çunkü pek çok eski Türk kavmi burada Sarışın-Beyaz ırk bağlantılıdır.Hunların en eski unsurları Çin kaynaklarında "Sarı Devler" olarak geçerler,arkeoloji kazılarda ele geçen Hun asilleri Beyaz-Sarısın görünümlüdür.Annesinin memesini bir kez emen ,"et ve kımız"isteyen OĞUZ HAN'da mavi gözlüdür. Son olarak elde edilen bilgilere göre Etrusk'lerin Türk genetik bağlantısı Türkçe'nin Doğudan batıya doğru ekseni yerine,Batıdan Doğuya eksenini düşündüren elementleri ortaya çıkarmıştır. Tahmin edilenve kanaat haline gelmiş, yalnızca erkek muhaceratı yanında KADINLARIN DA Türk kavimleri ile birlikte muhacir oldukları ve Güney'e de göç ettikleri anlaşılıyor. ARDANUC ve çevresi konusunda akıl yuruten aklıevveller önce,Ardanuc'u tanısınlar,bilmiyorlarsa sorsunlar,öğrensinler.Herşeyi anlatalım,istiyorlarsa sayısız defa tekrar edelim.Anlamadan dinlemeden palavrayla tarih yapmaya kalkmasınlar.Yoksa GEN teknolojisi,kimin NiNESİNİN ROMANTİK KAFKAS DAĞLARINDA AYIŞIĞI ALTINDA ,HİSLERİNE YENİLİP,ATEŞLİ BUSELER VERDİĞİNİ TESPİT EDİYOR. Şimdi Kartvel ahlaksizina şunu söyleyelim;Sus yoksa...... rezil olursun,rezilliği kendine ayıp sayıyorsan!!!!
--------------------
..
31.07.2007 3:57:46 AM
   
qT
X

dedebeg
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 42
Mesaj sayısı : 17
Giriş sayısı : 82
Yakın zamanda ,çok enterasan bir kitaba rastladım.Bu kitabın fazlaca bilindiği kanaatinde değilim.Konuyla ilgili araştırmacıların ilgisini çekeceğini umuyoruz.Kitabın ismi “Code Médiévaux de la Géorgie I”.CODE d’AGHBOUGHA OU RECUEİL DES LOIS de BEKA,d’AGHBOUGHA ET DE STATUT BAGRATO-DAVİDİEN.Edition du code en version Française par Joseph KARST.Strasbourg-1938. Ortaçağ Gürcistan’ında Akboğa ve Béka kanunları isimli bu hacimli kitap,Avrupa feodalitesi ile Caklı Egemenlerden,Akboğa ve Béka’ın Azgur kilisinesinde açtıkları oturumla,buyuırdukları kanunları karşılaştırır.Yüksek Kafkas dağlarındaki zorba egemenlerin güçlerini ne derece ölçülü kullandıklarını,dönemlerinin toplumsal şartlarına açıklık getirir. Gerek Akboğa ve Öteki Kıpçak egemenleri yakından tanımıyoruz.Biz bölge sakinleri ,genetik bağımızın kopmadığı bu insanları,kültürel ve tarihsel açıdan unutmuşuz.Eğer bizleri tozlu bir kitabın sayfalarında bulmasalar “Ulu Akboğa’yı” ve diğerlerini ebediyenyitirilmiş olacaktı. Biz bu konuyu Akboğa’nın Türkçe isminden çıkardık.Adları Türkçe olmayıp da çevreye uyum sağlamış,diğerlerinin sayısı da hiç az değil.Türkçe dışı isimler alan hükümdarların sayısı tarihimizde azdeğildir.Hatta ulu Sultan Alaeddin Keykubat bile Türkçe isimleri birakarak ,İranlılardan Kubat/Kavat ismini alır,Atalarının temiz Türkçe isimlerini terkeder ki, bu konun toplumbilimsel bir olay olduğuna şüphe yoktur. Özellikle Batum civarında isimleri Türkçenin kuzey aksanlarıyla benzerlik gösteren hayli, tarihsel veya günümüzde soyadları mevcuddur.Bu tespiti daha detaylandıralım.Stratejik merkezlerde,kalelerin bulunduğu,geçitlerin olduğu her yerde Türkçe isimli ve dilli insanlara Kafkasyada rastlayabiliriz. Kafkas etüdlerini aydınlarımız ciddiye almak zorundadır.
--------------------
..
16.02.2008 6:21:45 AM
   
qT
X

aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Forumun başındaki yazıda Gürcüce yazımda geçerli olan -i ekiyle ilgili şu saptamalar yer alıyor:

Normal olarak, Batum, Tiflis, Gürcistan, Macahel olarak yazdığınız birtakım kelimelerin, bazılarınca “Batumi”, “Tbilisi”, “Gürcüstan”, “Macaheli” gibi yazıldığını görürsünüz. Başta önemsiz bir ayrıntı gibi gelse de bunun kasten böyle yapıldığını, mesela başka bir yerden alıntı veya doğrudan verilen yazıların (hatta bu gibi kelimeleri içeren özel isimlerin dahi), orijnalinde olmasa bile bu şekilde değiştirildiğini fark edersiniz. Sonuçta bunun da Kartvelist propagandanın bir parçası olduğunu anlamak zor olmayacaktır. Yani mesele sadece sözde Gürcüce yazım veya Gürcüce orijnali esas almak falan değildir. Özetle görünüşte Gürcücedeki basit bir ekten ibaret olan –i, meğerse Kartvelist siyasetin, Kartvelleştirmenin, farklılaştırmanın, yabancılaştırmanın bir aracı olarak kullanılıyor!       

 Meselenin önemine veya resmi bir ideolojinin parçası olmasına işaret etmesi bakımından bir alıntı yapmakta fayda var. Abhazya ve Acaristan’ın Sovyet dönemi ve sonrasını karşılaştırmalı olarak inceleyen bir yazar (Georgi M. Derluguian, Northwestern Üniversitesi), fiilen bağımsız Abhazya’nın başkenti Suhum şehrini, “Suhum(i)” diye yazmış ve dipnot olarak şunu eklemiş: “Sondaki –i, 1930’lardaki Sovyet haritalarında yer almış ve hali hazır Abhaz bağımsızlığının öncesinde sıcak bir tartışma konusu olarak kalmıştır. Bu ek, Gürcüce gramer bakımından gereklidir, fakat Abhazca veya Rusça için gerekli değildir. Bunun tam paralelinde bir örnek olarak, Acaristan’ın başkenti bulunuyor. Acaristan’ın başkenti, “Batumi” şeklinde Gürcüleştirilmeden (kastedilen Kartvelleştirilmedir) önce “Batum” diye anılıyordu”. 

(...)

Bu bağlamda Sovyet döneminde Gürcistan'a tabi iken, Sovyetlerin dağılmasıyla fiilen bağımsız hareket eden ve yakın zamanlarda Rusya ve Nikaragua tarafından tanınan Abhazya ve G.Osetya'nın başkentlerinin yazımı ile ilgili aşağıdaki haber konuyu daha ilginç hale getiriyor ve -i ekinin politik boyutunu tüm açıklığıyla ortaya koyuyor.

Gürcistan'a göre "Sokhumi" ve "Tskhinvali" olan yazım, artık "Sukhum" ve "Tskhinval" olarak anılıyor...

The Messenger Online'da Yer Alan Haber

Abhazya ve Osetya, Rus Haritalarında Bağımsız Devletler Haline Geldi

Gürcistan'ın ayrılan bölgeleri Abhazya ve Güney Osetya, yeni Rus siyasi haritalarında Gürcistan'a göre farklı renklerde basılacak. Bölgelerin başkentleri Sokhumi ve Tskhinvali'ye, ayrılıkçı yetkililer tarafından kullanılan isimler olan Sukhum ve Tskhinval verilecek.     

Rus İnterfaks haber ajansına konuşan Rus Federal Yerölçüm ve Haritacılık Kurumu Başkan Vekili Radmil Şayapov, "Rus Dış İşleri Bakanlığının tavsiyelerine göre bu ülkelerin isminin tam şekli, Abhazya Cumhuriyeti ve Güney Osetya Cumhuriyeti'dir. Kısa şekli Abhazya ve Osetya ve başkentleri sırasıyla Sukhum ve Tskhinval'dir" diye konuştu. 

(...)

http://www.messenger.com.ge/issues/1733_november_14_2008/1733_temo.html


--------------------
Ali Arslan
15.11.2008 7:19:16 AM
   
qT
X

dedebeg
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 42
Mesaj sayısı : 17
Giriş sayısı : 82
Yeni Bilgilerin Işığında Bazı Meseleler, Kafkas tarıhı için önemli kaynak olan,Vahuşt ve İnciciyan'ın eserlerini Brosset'ın tercümesinden okuduk.Brosset Çar Rusya'sının Kafkas polıtıkasını belirlemek amacıyla hem önemli kaynakları o dönemin "lıngua franka" sı olan fransızcaya tercüme etmiş,ayrıca kendisi katoloklama işine girmiş.Biz Artvin'i ilgilendiren Ardanuç bölümüne baktık. 1-Kesınlikle ne Vahust ne İnciciyan Kartvel "aşermesinin gereği görünen " Artvinİ ve Ardanucİ isimlerini kullanıyorlar.Her ikiside Artvin ve Ardanuç demekteler. 2-Bazı sivri zeka Karveller Ardanuç isminin Urartu tanrısından geldiğini iddia etmektedirler. Bu şahıslara kötü bir haberim var,hiç bir Urartu yiğidinin Gürcü Aznavuru ile annelerinin beraber çamaşır kuruttuğuna dair belge,bilgi,kalıntı,selam sabahına Ardanuç ve Artvin çevresinde rastlanmamıştır.Kartvelin gönlünde yatan "yalancı " ümit tarihçilerce delil sayılmaz!!!!! 3-Batılı Araştırmacılar Artvin'e askeri Gürcü sızmasının W.GorgASLAN döneminde olduğunu kaydederken,Arap İstilasında Ardanuç ve çevresi ormanların içinde kaybolacak kadar ıssızdır.Aşot döneminde derelerin diplerinde ve dağ başlarına sığınan aklı başından gitmiş Papazların sürüklediği "Gürcü nüfus" ilk kez önem kazanır.150 yıllık bir dönemden sonra şiddetli Bizans-Gürcü muharebeleri Ardanuc'u Selçuklular ulaşmadan fakirleştirir nüfusunu azaltır. 3-Mogol istilası yoksulluğundan dolayı Ardanuç-Atabegat'a uğraya tenezül etmez. 4-Ardanuç isminin Ermenice toponım olduğu iddia edilmektedir.Oldukça eski bir yerleşim yeri olan Ardanuç ismi Tarih öncesi dönemlerden sönmüş dillerden bir isim olması muhtemeldir,araştırlmalıdır. Ayrıca köyümün sitesi Atabarı.net ismli sitede bu ve benzeri konuları tartıştık..Yeni görüşleri bekliyoruz
--------------------
..
01.12.2008 2:30:31 PM
   
qT
X

[1]
     

Foruma Açılan son 5 konu
Açan
Forum istatistikleri
Gürcü Kavramı..
Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..
Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..
Anayasalara Göre Türk Kavramı..
Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..
admin
admin
admin
admin
artvinli
Forumdaki 7 Kategoride 19 Forum var , Bu forumlara açılan 63 Konuya 111 Cevap yazıldı..
Kimler Bağlı :  Bağlı üye yok..
İyiki Doğdun : agarta , ali_emre94 , chemopatarav ,Nice yıllara..

2004 © Copyright GAMARCOBA.COM
< Teşekkür WeBCaKaLi.AspSitem 1.8 >