Ana sayfa

Kültür&Edebiyat

Düşünce&Yorum

Haber&Kritik

Linkler

Sizden Gelenler

Ziyaretçi Defteri

Müzik

Forum

Dosyalar

Video

Üyeler

English qarTuli

İletişim
Bugün : 28 Nisan 2024   
 
 
Forumdaki Son cevaplar : Anayasalara Göre Türk Kavramı..(admin) Gürcü Kavramı..(-) Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..(-) Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..(admin) Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..(-) Cami-Kilise Onarım Anlaşması ve Kartvel ..(-) Sarı Gelin, Gürcü Kralının Kızı..(-) Artvinin Rus, İngiliz ve Kartvel İşgalin..(artvinli) E Harfi..(-) D Harfi..(-)
Giris Yapınız veya Hala üye değil misiniz ?
Kullanıcı Adı : Şifre : Hatırla :

      [ GAMARCOBA.COMForum ] [ Gürcülerin Kökeni Nereden Geliyor? ] [ Türk, Gürcü, Acar, Kartvel... ]           
aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Bu konu ziyaretçi defterindeki mesajlar dolayısıyla açıldığı için ordaki mesajları sırasıyla aktarıyorum:

Yazan : yusuf   Mail : yusufcv@yahoo.com
26.01.2006 1:16:52 PM
öncelikle tüm artvinli hemşerilerime ve tabiki de gürcü hemşerilerime de selamlar olsun.bende artvin şavşatlı bir gürcüyüm ve gerçekten merak ettiğim bir soru ver ve eğer gerçekten bu konuda bilgisi olan insanlardan bir cevap alabilirsem sevinicem.ben geleneklerine bağlı bir insanım bu yüzden gerçekten kendi adıma kökümüzün nerden geldiğini çok merak edeiyorum.Gerçekten Gürcümüyüz Yoksa Türkmü.yoksa gürcülerde Türklerin bir kolumu.bu konuda bilgi verebilecek olan arkadaşlarıma şimdiden teşekkürler

Yazan : özgür ocak   Mail : emurr_16@hotmail.com
27.01.2006 1:13:10 AM

gürcü veya yerli farketmez önemli olan artvinin havasını solumuş olmak,hepinizi seviyorum,sizler türkiyenin en dürüst en bilgili en saygıdeğer insanlarısınız.iyi günler.bu vebunun gibi siteleri hazırlayanlarda allah razı olsun.

Yazan : gonenliyim   Mail : mehmetaydin_1@hotmail.com
27.01.2006 8:02:48 AM
Bu mesajım yusuf kardeşime cevaben yazıyorum..gerçekten gürcü olup olmadığımızı merak edip soruyor..Biz kendimizi gürcü olarak bildik ve öylede kabul ediyoruz..Eğer daha çok gerilere gidersek Hz.Adem A.S. dayanır kökümüz..imistin meti merak nu içebi zmavo

Yazan : Ali Arslan   Mail : aliiarslan@hotmail.com
27.01.2006 1:15:30 PM
Gürcülerin kökeni nereden geliyor sorusu ve buna verilen cevaplarla ilgili kişisel olarak şunu söyleyebilirim. Bu bir tarih meselesidir esasında, ancak bunun kesin ispatını yapmak mümkün değildir. Kökene indiğimizde ve konuya dinsel açıklama getirdiğimizde, gönenli arkadaşımızın dediği gibi Hz. Ademe veya tufan sonrası için Hz. Nuha kadar gitmemiz gerekir. Ayrıca ırkın öneminin ne olduğu da sorgulanmalıdır. Gürcüler ırk olarak Türk ırkından ayrı olabilir (Hz. Nuhun oğullarından türemiş olabilirler). Ama önemli olan kültürel özellikleridir, bunların benzeşmesi ve kaynaşmasıdır. Özellikle Acara ve çevresinde veya genel olarak Kafkasyada Kıpçak Türklerinin yaşadığı ve burada bir karışmanın (gerek ırksal gerek kültürel) olduğu bir gerçektir. Acara çevresinin müslümanlığı kabul etmesi kültürel farklılaşmaya yeni bir boyut eklemiş, Müslüman Türk kültürüyle olan kaynaşmayı artırmıştır. Bu nedenle sosyolojik olarak Acaralılar adeta ayrı bir millet olmuş (bu ayrışma bazılarınca Acarlar şeklinde ayrı bir ırk şeklinde yorumlanmıştır ki ırksal karışma dikkate alındığında haklılık payına sahiptir) ve diğer gürcülerden (o nedenle çoğunlukla bunlar, kartvel olarak nitelendirilir) ayrılmıştır. Bu konuyu forum sayfasında tartışmayı öneriyorum. Buradaki mesajları oraya da aktardım. Hatırlatma: Forum sayfasında yazı yazmak için site üye olmak gerekiyor. Sağdaki panelden kolayca üye olunabilir.

 


--------------------
Ali Arslan
27.01.2006 1:27:36 PM
   
q

aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Anlaşılan kullandığınız dil ve küçültücü üsluptan vazgeçmeyeceksiniz. Onun için yazınız doğrudan silinmiştir. Yazdıklarınız, gerekli çıkarmalar yapıldıktan sonra cevaplarıyla birlikte aşağıdadır;

 “Bakınız Sitenize bir vesile ile geldim medenice görüşlerimi yine bu vesile ile söyledim ve söylüyorum ve polemik heveslisi değilim ve tartışma formasyonunda yazı yazmıyorum ve meseleleri lastik gibi uzatmaya hiç niyetim yok.”

 Görüşlerinizi medenice ifade ederken, kullandığınız dile de biraz daha hassasiyet göstermeniz beklenir, düşmanca, saldırgan, küçültücü ifadeler yerine, daha saygılı kelimeler kullanmalıyız. Burası sitemizin tartışma sayfası ve yazılarınızı da bu formatta yazmanız doğru olacaktır. Uzun uzun aynı şeyleri tekrarlamanın, meseleyi uzatmanın anlamı yok.  

 “Her zaman olduğu gibi yazdığım yazılara kendinizce yorumlar yapmışsınız ve bu yorumlar benim yazdıklarımı bire bir cevaplama konusunda bir hayli yetersiz ve eksik kalmış.”

 Neresinin eksik kaldığını yazarsanız ayrıca cevaplarız. Ancak amacınız tartışma, cevap verme değil, kendi bildiğinizi okumadır. Bu da uzun uzun yazı yazmadan başka bir işe yaramaz, tartışma formatının dışına çıkılır.

 Evet ben Türkiye vatandaşıyım ve Gürcüstan vatandaşıyım, Çift vatandaşım. Batum lu

Muhacir Gürcülerdenim. Gürcüstanı da,Batumu da, Türkiyeli Gürcüleri de iyi bilirim. Bu vesile ile görüşlerimi rahatlıkla söyleyebilirim.

Önceki yazılarımda anlattıklarım Gürcüstanlı Gürcülerin ve Türkiyeli Gürcülerin kendi ifadelerinin aktarımıdır ve bu aktardıklarım yoruma gerek bırakmayacak kadar açık ve nettir. Bildiklerimdir, izlenimlerimdir, araştırmalarımdır ve sade ve bire bir aktardıklarımdır.

 Siz ancak gezdiğiniz, muhatap olduğunuz kişileri bilebilirsiniz. Dolayısıyla ancak onları aktarabilirsiniz. Ayrıca aktardıklarınız kişisel görüşlerinizden, izlenimlerinizden öteye gidemez.

 Kısa ve Net olarak tekrar aktarıyorum.

Gürcüstanlı Kartvel, Svan, Laz, Megrel ve Acharalılar kendilerini Kartvel milletinin asli unsurları olduklarına ve her biri Kartvel-Gürcü boyu olduğuna inanıyor ve söylüyor. Türkiye’den birkaç kişi Bu Kartvel-Gürcü Boylarının Kartvel-Gürcü olmadığını söylemeleri etik değildir, doğru değildir. Bu Gürcüstan Bölücülüğüne girer. Türkiye Vatandaşlarını Gürcü Boyları ne ilgilendirir? Binlerce yıllık tarihi olan Gürcü Milletinin tarihinin derinliklerine inmeye Türk vatandaşlarının bilgisi yetersiz kalır ve tarihi belgelere ulaşması mümkün değildir.

 Gürcistanlılar, kendilerine oradaki resmi ideoloji ne öğretiyorsa onu biliyor ve söylüyorlar, özellikle asıl gerçeklerden habersiz olan yeni nesil. Acaristan’daki tarih bilgesi yaşlılar, Kartvel kavramının anlamını ve tarihini gayet iyi biliyorlar. Kartvel’in ne zaman üretildiğini, Acarları, Gürcüleri çok iyi biliyorlar. Kartların dışında hiçbir boy, etnik olarak Kart-vel olamaz, bu açık nettir. Bu da bölücülük falan değildir. Hele Acaristan’ın özerk durumu açısından, Acarların kendi kültürlerini, kimliklerini bilmeleri ve korumaları uluslar arası antlaşmaların ve Gürcistan Anayasasının bir gereğidir. Türk vatandaşı Gürcü kökenleri, bölgede yaşayan boylar elbette ilgilendirir, zira onlar da bunlardan biri olan Acar boyundan gelmektedirler. Bu bilgi zaten sadece Türk kaynaklarında değil, Fransız yazarların Türkçe’ye de çevrilmiş kaynaklarında ve daha önemlisi Kartvelist propaganda için çevrilen Gürcistan tarih kitaplarında bile bu açıkça yazılıdır. Acarlar, ayrı bir boydur!       

 “Masa başında Kartvel-Gürcü, Svan, Laz, Megrel ve Acharalılar hakkında kısıtlı bilgilerinizle ve birkaç Türkçe eseri kaynak alıyorsunuz. Bunlar kaynak değildir ve SSCB nin olağanüstü yıllarında söylenen sözlerin ve yapılanların kaynak ve örnek gösterilmesi doğru ve uygun değildir.”

 Masa başında yaptığımız, Kartvellerin yazdığı kaynakları da okuyarak zaten var olan Acarlar hakkında ilave bilgileri internete yansıtmaktır. SSCB.’ye herhalde en son Kartvellerin laf atması gerekir. Zira Kartvel kavramının anası, üreticisi SSCB’nin ta kendisidir. Gelişmemiş görülen Acarlar, Lazlar, gelişmiş kabul edilen Kartların içerisinde eritilmek için Kartvel deyimi ortaya atılmıştır. Eğer SSCB’dekileri doğru kabul etmeyeceksek, başta Kartvel kavramını buharlaştırmamız gerekiyor. Yok eğer onu doğru kabul ediyorsak (ki Kartvel diye bağırıyorsak öyle oluyor) o zaman Acarları da söyleyen aynı kaynaklardır. 1926 Sovyet Nüfus sayımındaki halklara bakılmalıdır. Daha o zaman Acarlar, Lazlar Kartvel sayılmamışlardır!

 “Bırakalım objektiflikten nasibini almamış taraflı yazıları ve ben dedim ki gidin Gürcüstan’a ve Gürcüstandaki Kartvel, Svan, Laz, Megrel ve Acharalılar ne diyor, kendilerini nasıl tanımlıyorlar dedim ve dedim ki Gürcüstanlı Kartvel-Gürcüler kendilerine Kartvel diyor, Svan, Laz, Megrel ve Acharalılar Kartvel Milletinin asli unsuru ve Kartvel Boyu olduklarını biliyor ve inanıyor. Onlara Kartvel-Gürcü olmadıklarını söylemek onlara yapılabilecek en büyük hakaretlerden biridir dedim. Bu ifadelerim bizzat onların kendi ifadeleridir. Sizde gidin, sorun ve izlenimlerinizi aktarın. Bu kadar basit.”

 Dediğim gibi halka ne öğretiliyorsa onu söylüyordur. Elbette gittiğinizde ve tarihini yeni kitaplardan okuyan gençler, öğretileni söyleyecektir. Ancak bilim adamları ve yaşlı kesim aslını-neslini, yani gerçekleri söyleyecektir. Gidin-sorun onlar ne diyorsa odur gibi bir mantık olamaz, tarihsel bir gerçeğin delili olarak sunulamaz. O mantıkla gidersek Acaristanın köylerindeki yaşlılar da size başka şeyler söyleyecektir.

 “Türkiye ve Gürcüstan Vatandaşıyım ve Yıllardır Gürcüstan’a gidiyorum, ve şimdiye kadar Gürcüstanın Achara Bölgesinde daha bir tane bile Acar ım diyen birine rastlamadım. Batum ve çevresi Kendilerinin Kartvel-Gürcü olduğunu gayet net olarak ifade etmekteler.”

 Aynı mantığı burada da yürütmüşsünüz. Acaristan’da geçmişini, aslını, neslini bilen, özellikle yaşlı kesim etnik olarak kendini Acar-el-i, yerli halkın da Acar-leb-i olduğunu açıkça söyleyecektir, tabi eğer Acar-ul-i (Acarca) biliyorsanız. Acarca konuşan bir insandan, Türkçe tercüme olan “Acar ım” karşılığını duymanız zaten mümkün değil. Size diyeceği, “Acar-el-i var”, “Acar-leb-i vart” olacaktır. Oraya kadar gitmenize de gerek yok; sitemizdeki şarkılar da size yardımcı olacaktır. “Acar-el-i vikğav gana” diye haykıran şarkılar bile Acar olmanın farklılığını, Kafkas edasıyla, tarihsel kahramanlıklarla vurguluyor!

 “Ve yine dedim ki Gürcüstanlı Kartvel-Gürcü, Svan, Laz, Megrel ve Acharalılar kendilenin ne olduğunu bilmiyor da birkaç Posoflu ve Sizler mi biliyorsunuz? Sizin masa başında meseleyi karmaşık hale getirip onların ne olduğunu ve ne olmadığını anlatmanızın Gürcüstan Halkının kendilerinin bildiğinin ve inandığının yanında hiçbir değeri ve ehemmiyeti yok…”

 Yazılanlar, ilk planda ülkemizdeki insanları aydınlatmak içindir. Onlara karşı da sunulan Kartvel propagandasına karşı gerçeklerle dur demedir. İkinci planda özerkliğiyle kimliği korunan Acaristan halkı gelmektedir. Onların yeni nesli de yanlış bilgilerle kimliklerinden uzaklaştırılıyor. Mesele gayet açık ve nettir, Acarlar kendine özgü özellikleri olan bir halk kesimidir. Bunu Kartvel tarih kitapları da kabul ediyor.

Gayet açık, net ve sade yazmaya devam ediyorum.

Neden Gürcüstanlı Kartvellere Gürcü diyoruz ve-veya Türkiyedeki Gürcülere Kartvel diyoruz? Bu ifadeleri söylememizin nedeni gayet açık ve nettir ve bu ifadelerin politik ve dinsel boyutu yoktur.

Gürcüstan resmi dili olan “Kartuli Ena” literatüründe Kartvel kelimesi vardır. Gürcü kelimesi yoktur. Karvel diline göre bütün Kartvel milletine nerede yaşıyorlarsa yaşasınlar onlara Kartvel denir. Kartvel kelimesinin Türkçe deki karşılığı ise Gürcü kelimesidir. Bu nedenle dünyadaki Gürcüler için Kartuli Ena ya göre Kartvel, Türkçe ye Göre de Dünyadaki Kartveller için Gürcü Denir. Kartuli Ena da Kartvel kelimesinin Resmi Karşılığı Türkçe de Gürcü kelimesidir. Gürcücesi Sakartvelo Olan Devletin Türkçe deki Resmi Karşılığı ise Gürcistan dır...

 Kartvelist propagandanın elindeki tek koz zaten Gürcü=Kartvel şeklindeki kelime oyunudur. Bir bakımda Türkçe’deki Gürcü kavramının meseleyi tam ifade etmeyip, farklı yönlere çekilmeye müsait oluşudur. Bir defa şöyle başlayalım; Gürcü kelimesi, Arapların-Farsların bölgeyle ilgilenmeleriyle ortaya çıkmış eski bir kavram ve Kür nehri halkı (Kurc ve Kurj- Gurj) anlamına geliyor. O zaman için bölgede Kartvel diye bir kelime, ortada bile yok. En fazla Kart kabilesi var. Türkçe’deki Gürcü kelimesi Osmanlı’da, çoğunlukla Hıristiyanları ifade eden bir anlamda kullanılmış. Zira Müslüman olanlar, kendilerini Müslüman olarak adlandırıyor. Sadece gayri-Müslimler etnik kökenle çağrılıyor. Kartvel kelimesi Sovyetlerle birlikte 1918lerden sonra üretilen, 1926’ya değin sadece Kartlar ve çevresindeki kabileler için kullanılan, daha sonra diğerlerinin de katıldığı bir deyim. Dolayısıyla daha eski bir kavram olan ve bugün de varlığını sürdüren Gürcü deyimi, sınırlı, etnik (Kartlar’dan türetilmiş)-dini (Hıristiyanlık) anlamı olan Kartvelle eşdeğer olamaz! Gürcistan resmi olarak kendi halkını, (Kartça’da Gürcü kelimesi olmadığı için değil, Kart kabilesinden Kartvel diye bir şey türetildiği ve hakimiyet Kartlarda olduğu için) Kartvel diye adlandırıyor, herkesin de böyle adlandırılmasını, Gürcü kelimesinin yerini almasını istiyor olabilir. Bu kendi resmi görüşüdür. Ancak bu ne özerk Acaristanki Acar etnisitesinden gelenleri ne ülkemizdeki Gürcü kökenlileri bağlamaz. Yani mesele Kartça’da Gürcü kelimesinin olmaması, Kartvel kelimesinin olması değildir, bu da bir başka mantık-kelime oyunudur. Kartvel kelimesi üretilene kadar Kartça’da da yoktu. Ondan önce sadece kabileler, kabile birlikleri vardı. Kaldı ki Acarca’da (Türkiye’de de konuşulan budur) Acar-leb-i olduğu gibi, Gurc-eb-i kullanımı vardır. Kendi kesiminizdeki yazarlara göre Kartça’da bile “Gurc-ul-i” şeklinde adlandırmalar kullanılmaktadır. Eğer Türkçe’yi esas alıyorsak, o zaman Acaristan diye de bir özerk cumhuriyet vardır ve bunun halkının Türkçe’deki karşılığı Acarlardır.     

 “Bu nedenle bizde normal olanı yapıyoruz, resmi terimleri kullanıyoruz ve bütün Kartvellere Gürcü, Bütün Gürcülere de Kartvel diyoruz.”

 Siz, bilmediğimiz konumunuz itibariyle size göre normal olanı yapıyor olabilirsiniz. Resmi terimleri, daha doğrusu resmi ideolojileri savunabilirsiniz. Zaten bu nedenle Kartvel=Gürcü demektesiniz. Resmi ideoloji yerine gerçekleri görenler ise bunun böyle olmadığını söylemektedir.    

 “Eğer Gürcüstanlı Kartveller Gürcü ise bizde Gürcü isek Kartvel iz ve Türkiyeli Gürcüleriz-Kartvelleriz”.

 Aynı kelime oyununa devam, dön dön aynı yer… Kartlar/Kartveller, Gürcü, yani Kür nehri çevresindeki halklardan sadece biridir. Bu anlamda onlar da Gürcüdür. Kendilerini Kartvel olarak ifade etmeleri onların sorunudur. Onların kendilerini ifade ediş biçimi kendilerini bağlar. Eğer onlar Gürcü olarak anılan kabileler içinde kendi kabilelerini bu şekilde öne çıkarıyorlarsa biz de diyoruz ki bizler Acarız! Kartvel ile Gürcü eşdeğer şeyler değil ki Gürcü kökenli bizler de Kartvel sayılalım. Kartlar/Kartveller, Acarlar gibi boylardan sadece biridir.

 “Sizler kendinizin Gürcü olmadığınızı söylüyorsanız başımızın üzerinde kabul ederiz, saygı duyarız. Gürcü değilsinizdir, Kartvel Değilsinizdir. Kıpçak veya başka bir Millet olabilirsiniz. Ne sizin Kıpçaklığınız bizi ilgilendirir Ne de bizim Gürcü-Kartvelliğimiz sizleri ilgilendirir. Biz sizin Kıpçaklığınıza saygı duyuyoruz sizde bizim Gürcülüğümüze-Kartvelliğimize Saygı duyun.”

 Birincisi Gürcü kökenli olmadığımızı değil, Kartvel kökenli olmadığımızı söylüyoruz! Eğer Batum muhaciriyim diyorsanız siz de Kartvel olamazsınız. Türediğiniz atalarınız Acar boyundandır, Kart/Kartvel değildir. Buna rağmen, türediğiniz atanızı inkar ederek hayır ben Kartvelim diyorsanız diyecek bir şeyimiz yok. Şunu da hatırlatalım ki, Kıpçak diye kin duyduğunuz boy, Kartvelim diye bağırdığınız boyun arasında erimiştir. Dolayısıyla dolaylı olarak Kıpçak olduğunuzu da söylemiş oluyorsunuz, bunu da belirtelim.

 “Gürcü ve Kartvel kelimeleri, nitelemeleri ve tanımlamaları RESMİ Tanımlamalardır, yorum gerektirmeyen RESMİ ifadelerdir. Bu kelimelere farklı anlamlar yüklemek ve Gürcü-Kartvel kelimelerine her isteyenin kafasına göre açıklama getirmesi abesle iştigalden başka bir şey değildir.”

 Gürcü kavramı, resmi anlamı olduğu gibi, yerel bir kültürü de ifade eder. Kartvel ise tamamen resmi bir tanımlamadır ve Gürcistan dışından neredeyse hiçbir yerde kullanılmamaktadır. Gürcü ve Gürcistan (coğrafi adlandırma olarak) kavramları, Sa-Kart-velo şeklinde resmi bir devlet yokken bile var olan kelimelerdir. Sakartvelo’nun resmi görüşleri ancak kendisini bağlar, saygı duyulur.

 “Türkiye vatandaşları Alman Vatandaşı, Yunan Vatandaşı, Bulgar Vatandaşı vs olabiliyorlarsa, oluyorlarsa Gürcüstan Vatandaşı da olabilirler ve oluyorlar ve Türkiye Cumhuriyeti Türk Vatandaşlarının Gürcüstan Vatandaşı olmalarına imkan tanıyor. Bu meseleyi sanki illegal bir olaymış gibi göstermenin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.”

 Elbette yasalar çerçevesinde çifte vatandaşlık mümkündür. Ancak çifte vatandaşlık çoğunlukla politik, siyasi amaçlarla kullanılan, izin verilen bir husustur. Gürcistan’ın girişiminin ve lobi çevrelerinin bunun reklamını yapmalarının altındaki sebeplerden biri yukarıda açıklanmıştır.

 “Geçmiş Tarihte ve Günümüzde Türklerin kurduğu Devletler ve farklı isimler ile ifade edilen Türk Boyları olduğu gibi Tarihte ve Günümüzde Kartvellerin-Gürcülerin de Kurduğu Devletler ve farklı isimler ile ifade edilen Kartvel-Gürcü Boyları vardır. Kartvel-Gürcü, Svan, Megrel, Laz ve Acharalı Gürcülerin Dili DİL BİLMCİLER Tarafından Diğer Bütün Dil Guruplarından Bağımsız Olan GÜNEY KAFKASYA DİL AİLESİ Dil Gurubu nun içinde gösterilmiş ve Gürcü Dil Gurubu olarak adlandırılmıştır. Kartuli-Gürcüce, Svanca, Lazca ve Megrelce Gürcücenin Diyalektleri dir ve zaman içerisinde Diyalektlik durumundan çıkmış ve ayrı diller haline gelmişlerdir. Batum ve Çevresindeki Gürcülerin ve Batum Muhaciri Türkiyeli Gürcülerin Konuştuğu Dil de Gürcücenin Acharuli Şivesidir. Gürcü Diline ait olan Bu Lehçelerin ve Şivelerin Gürcüce den ayrı farklı diller olduğunu söylemenin tam karşılığı ABESLE İŞTİGAL den başka bir şey değildir. Günümüzde Batum ve Çevresinde yaşayan Gürcüler ile Gürcüstan ın diğer bölgelerinde yaşayan Gürcülerin şive farklılıkları pek fazla kalmamıştır. Türkiyeli Achara Muhaciri Gürcülerin konuştuğu Gürcücenin Acharuli Şivesi ise günümüzün Gürcücesine geçen yüz yirmi sene içerisinde giren Rusça ve İngilizce kelimelerden dolayı geride kalmış ve edebi Gürcüce den bir hayli uzaklaşmıştır ancak bu eski Gürcüceyi bilen Türkiyeli bir Gürcü Gürcüstanın her bölgesinde rahatlıkla Gürcüce konuşabilir, diğer bütün Gürcülerle anlaşabilir ve Günümüz Gürcüce sini çok kısa zamanda öğrenebilir. Aynı şekilde Lazca Bilen Türkiye deki Lazlar da günümüz Gürcücesini çok kısa zamanda öğrenebilir. Çünkü Lazcadaki mevcut kelimelerin çoğu mevcut konuşulan günümüz Gürcücesinin içinde vardır ve Gürcüce ve Lazca aynı kökenden gelen, aynı dil gurubu içindeki dillerdir”.

 Kartvel ile Gürcü kelimelerini eşdeğer kullanarak sadece kendinizi kandırır ve resmi ideolojiyi, kartvelist propaganda sahiplerini memnun edebilirsiniz. Acarlar ve diğer boylar – bu arada Kartlar- feodal beylikler halinde yönetilmekteyken ve Araplar-Farslar onları Kurj-Gurj olarak adlandırırken Kartvel diye bir söz ortada yoktu. 1926’da bile Kartvel birkaç kabileyi kapsayabilirken, Acarlar yine mevcuttu, bugün de Acaristan Özerk Cumhuriyeti’nde Acarlar olarak yaşıyorlar. Aynı bölgedeki dillerin benzeşmesi, bu nedenle aynı grupta yer alması doğaldır. Ancak Lazca-Megrelce ve Svanca’nın Kartça ile hele bunun bir lehçesiymiş gibi aynı potada kabul edilmesi, yine Kartvelist asimilasyonun dildeki versiyonundan başka bir şey değildir. Acarca, Kartça ve diğer lehçeler, Gürcüceyi oluşturuyor. Kartça kilise dili olması ve başka nedenlerle daha gelişmiş olabilir. Ancak konuşan nüfus ve içerdiği halk edebiyatı itibariyle Acarca ortadadır. Türkiye’deki ve Gürcistan’daki önemli bir yerel dildir. Sitemizde bolca Acarca halk edebiyatı örnekleri bulunmaktadır. Ayrıca Acarca ile Kartça arasındaki farklılık da ortadadır. Bazı temel, basit cümlelerde bile anlaşma zorluğu hemen ortaya çıkmaktadır. Lazca ile Kartça veya Acarca arasında ise nadir kelime benzerlikleri dışında aynı kabul etmek, hele Kartça’nın lehçesi nitelemesi yapmak, dilsel şovenizmden başka bir şey değildir.

   Masa başında Gürcü, Kartvel kelimelerine ve Gürcüstanın Achara Bölgesine, halkına ve Acharalı Muhacirlere Acar-Kıpçak gibi çeşitli anlamlar yüklenmesinin ve daha da ileri gidip birkaç Posoflunun kafalarından uydurup bütün Gürcüstanın ve dahi bütün Gürcülerin Kıpçak falan olduğunu uydurmalarının BİLİMSEL olarak hiçbir değeri yoktur ve mevcut gerçeklere ve inanışların arasında yeri yoktur. Gürcüler ile Kıpçakların 11. Yüzyılda bir teması ve birlikteliği olmuştur ve Gürcü ordusuna Kiralık Askerler olarak Gelen Kıpçakların 13. yüzyıldan sonra zayıflayıp Gürcüler ile yaşama şartları azaldıktan sonra Orta Asya’ya, Bulgaristan’a, Macaristan’a ve Mısır’a göç ettiklerini Tarihçiler yazmıştır. Gürcülerin arasında kalan Birkaç Kıpçak Kırıntısının Gürcüler içinde erimesi ve Gürcülerin arasında karışması Gürcülerin Kıpçaklaşmasını ve Kıpçak Sayılmasını gerektirmez ve bunu ancak şoven, ırkçı, kafatasçı zihniyetindekiler yapar ki bu da gülünç olmaktan başka bir işe yaramaz. Türk Milleti ile Gürcü Milleti birbirinden tamamen farklı iki ayrı Millettir...

 Kıpçaklarla ilgili gerçekler, başta Kartvel tarih kitaplarından örnekler vermek suretiyle diğer bir forumda açıkça ortaya konmuştur. Aklı, izanı, vicdanı olan onları okur ve anlar. Kıpçaklara Kartveller kitaplarında sandığınızdan daha fazla yer ve önem vermiştir. Günümüzde birçok Türkolog Kartvel bulunması boşuna değildir. Birkaç Kıpçak değil, Kartvel tarih kitaplarına göre 45.000 aile (kişi değil) bölgeye gelmiştir ve bunlar alelade yaşamamışlardır. Ordu, Maliye, Siyaset alanlarında yer almışlardır. Bugün Patrik tarafından kanıyla övünülen birçok Kart Kralı, Kıpçak anadan gelmektedir. Bunun inkar edilmesine gerek yoktur, zaten sizin dışınızda (herhalde kendinizi Kartvel saydığınızdan bu kadar rahatsız oluyorsunuz) Kartveller bundan rahatsız falan da değildirler.

 Acharalı ile Acar kelimeleri aynı anlamı ifade eden kelimeler değildir. Ne Gürcü Resmi tarihinde, ne Türk Resmi tarihinde nede Dünya Tarihinde Acar diye bir millet yoktur.  Masa başında kelime oyunları yapıp olmayan bir milleti varmış gibi gösterip Acharalı Gürcüleri Gürcü Milletinden Ayırarak ve Farklılaştırarak Acar Milleti olarak ifade etmek abesle iştigaldir ki Ne Gürcüstanda nede Türkiye de kendilerine Acar diyen bir toplum yoktur, Acharalı diye vardır. Gürcüstanın Achara Bölgesinin Özerkliği ise bilindiği gibi Türkiye’nin Batum dan çekilmesi sırasında Türkiye’nin çekilme şartına binaen SSCB zamanında Achara Bölgesinin Müslüman Kimliği baz alınarak verilmiştir. Acharanın Özerkliği Achara halkının isteği, zorlaması ve kazanması ile alınmış bir hak değildir. Bu Özerklik Türkiye’nin Achara Bölgesinden Çekilme şartlarından biridir. Koskoca SSCB içinde kim sorar Achara Halkına Özerklik ister misin diye ve Achara Halkı diretebilir mi özerklik isterim diye. Gürcüstanın Achara Bölgesinin Müslüman Gürcüleri ise Günümüze kadar Müslüman olmayı sürdürdüler ve Din konusunda herhangi bir baskının olmadığını bizzat Achara Müftüsü Bekir Bolkvadze ve Müslüman Gürcü Halkı ifade etmektedir. Misyonerlik faaliyetleri ise her ülkede ve Türkiye’de olduğu gibi Gürcüstan da da vardır. Gürcüstan da Müslümanların karşılaştığı problemlerden bahsedenler aynı şekilde Türkiye deki Müslümanların geçmişte ve günümüzde karşılaştığı ve karşılaşmakta olduğu problemlerden de bahsetmelidir ve Türkiye’nin geçmişte ve günümüzde bu konuda bir hayli vukuatı mevcuttur.

 Acaralı bir coğrafyaya ait olmayı, Acar ise bir halk kesimini ifade eder. Aynen Kart-lel-i, Kartil coğrafyasına ait olmayı, Kart-i/ Kart-eb-i ise Kartları ifade ettiği gibi. Bu bölge halkı, kabile isimlerinin yanı sıra, çoğunlukla coğrafi bölgeleriyle de anılırlar. Hem Gürcü resmi tarihinde (bakınız Türkçe’ye propaganda için yapılan çevirilerine) hem de diğer Dünya tarihinde Acarlardan etnik bir grup olarak söz edilir. Bunun inkarına gerek yoktur, delilleri ortadadır. Acaristan Özerk Cumhuriyetinin yerel halkı, Acar-leb-i olarak Gürcüce ifade edilen Acarlar diye Türkçe karşılığı olan halkın gerçek, canlı örnekleridir. Aynı bölgeden gelen Türkiye’dekiler de bunun bir başka örnekleridir. Acaristan halkı, daha önce Osmanlının bir parçasıydı ve Osmanlının din temelli milliyet anlayışı gereği etnik kimlikleriyle değil dini kimlikleriyle biliniyorlardı. Ruslarla yapılan savaşlarda Acarlar son ana kadar mücadele etmiş, yapılan halk oylamalarında Türkiye’yi tercih etmiş, Misakı Millinin belirlendiği Meclise milletvekili göndermiş bir halktır. Ancak topraklar ne yazık ki kurtarılamamıştır. En azından kimliğin (dinsel, kültürel ve arazi dokunulmazlığı) korunabilmesi için özerklik sağlanmıştır. Bu özerkliğin sağlanması Türkiye’nin tek taraflı bir inisiyatifi değil, bizzat Türkiye’ye katılma yönünde onlarca kez iradesini göstermiş halkın duruşunun bir sonucudur. Bugün ise bölge halkı yoğun bir asimilasyon, kimliklerini yok etme ile karşı karşıyadır. Müftünün sitemize alınan beyanları, daha önce toplu vaftiz törenleri ortadadır. Oradaki misyonerlik faaliyetleri bizzat Devlet destekli gerçekleştirilmektedir. Özerkliğe alenen müdahale edilmekte, altı fiilen oyulmaktadır. Burada mesele Türkiye falan değildir. Sinsice ve alçakça Acaristan’da yapılanlardır.   

 “Kendinize bir düşman yaratmışsınız ve elinizde cımbız ile Gürcü tarihinden, birkaç kişinin söylediği münferit sözlerden ve uyduruk yazılardan alıntılar yapmakla uğraşıyorsunuz. Bu formasyon ile düşmanlar bulmak gayet kolaydır ve En Dost Bilinen Bir Devlet ve millet Bile Bu Yolla Düşman Haline Getirilebilir. Olayların ve meselelerin pozitif tarafından bakıldığında ise müspet ve pozitif noktaların daha çok olduğu görülebilir. Ancak bu müspet noktaları gönül görmek istemiyorsa ki tıpkı birkaç Posoflunun ve Sizlerin yaptığınız gibi bu pozitif noktaları ne görmek ne de bulmak mümkün değildir. Türkiye’nin sınır komşuları içerisinde tek ve yegane problemsiz ülkesi Gürcüstan dır ve Türk Halkı ile Gürcü Halkı tarihlerinde şimdiki olduğu kadar hiç bu kadar yakınlaşmamış ve dostluk derecesini hiç bu kadar geliştirmemişlerdir. Bu fırsatı değerlendirmek lazımdır. Gürcüstan Topraklarını alabildiğine Türkiye’ye açmış ve Gürcüstan Toprakları Türkiyenin OrtaAsya Türk Cumhuriyetleri ile arasındaki KORİDOR olmuştur. Türkiye ve Gürcüstan Devletlerinin Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı ile başlayan Ortaklıkları ve birliktelikleri Batum Havaalanının modernizasyonu ve birlikte kullanımı ile devam etmekte, İkili antlaşmalar her geçen gün daha da çok fazlalaşmakta ve Türkiye ile Gürcüstanın Dostluğu daha da perçinleşmektedir. Gürcüstan’ın bütün şehirlerinde Türk malları satılmakta ve Gürcüstan Türkiye için çok iyi bir Pazar olmuştur.

Şüphesiz ki bu yakınlaşmada her iki ülkenin de menfaati vardır…

Türkiye ile Gürcüstan’ın bu yakınlaşması ve işbirliği antlaşmaları başta Rusya ve Ermenistan’ı rahatsız etmiş ve bu antlaşmalar Rus ve Ermeni çıkarlarını yerle bir etmeye yetmiştir ve Rusya ile Ermenistan Türkiye de ki dinamikleri Gürcüstan ve Gürcü halkı aleyhine kışkırtmaya çalışmaktadır. Türkiye de Gürcüstan Aleyhtarı Faaliyetlerde Bulunanlar Bilerek veya Bilmeyerek Rusya ve Ermenistan Menfaatleri Doğrultusunda Çalışmaktadır. Türkiye’nin Dost Gürcüstana, Gürcüstanın da Dost Türkiye ye şiddetle ihtiyacı vardır. Bizler Türkiye’nin menfaatlerinin tarafında isek Rusların ve Ermenilerin Ekmeklerine Yağ Sürmekten Kaçınmamız ve Türkiye’deki Gürcü aleyhtarlığına katkıda bulunmamamız gerekir.”

 Türkiye ile Gürcistan, tüm kartvelist propagandaya, diaspora halkı Acarların özerk kimliklerinin ihlaline rağmen iyidir, daha iyi olacaktır. Ancak tüm bunlar kırılma noktalarıdır. Eğer Gürcistan menfaatlerini düşünüyorsa tüm bunlara derhal son vermelidir, zira öyle bir an gelebilir ki bu kırılma noktaları iyice hassaslaşıp, bir daha birleşmemek üzere kırılma gerçekleşebilir. Türkiye’de eğer Gürcistan aleyhine bir hava oluşuyorsa bunun tek nedeni vardır; o da Kartvelist propaganda ile ulusal bütünlüğümüze ve tarihi topraklar diyerek toprak bütünlüğümüze yönelik söylemlerdir. Bu söylemlerin yayılmasına katkıda bulunanlar da Gürcistan düşmanlığının bir numaralı sorumlularıdır.  

 “Sizler Kartvelist Tezler, Kartvelist Yazılar, Kartvelist Söylemler diye bir takım sözleri yazıp durursanız Gürcüler de Türkist tezler falan gayet kolay bulur. Size soruyorum. Türkiye’nin Dünyadan tecrit edilmişliğine ve yalnızlığına bir de Gürcüstan’ı eklemenin, Gürcüstanı düşmanlaştırmanın ve Düşman Bir Gürcüstan Arzu etmenin Türkiye’ye ve Türkiye halkına bir yararı var mı? Veya Kime, Kimlere Yararı Var?”

 Kartvelistin karşılığı Acar gerçeğidir, Gürcü kavramının gerçek, tarihsel anlamıdır. Kartvellerin oluşumunda yer alan Kıpçaklardır. Bunlar da tek taraflı değil, bizzat Kartvel kitaplarında yer alan gerçeklerdir. Devamındaki soruyu kendinize ve kartvelist propagandaya alet olanlara sorun! Çünkü düşmanlığın baş müsebbibi onlardır, sizlersiniz!

 “Meseleleri çarpıtmayalım, kelime oyunları yapmayalım, orijinal belgelere itibar edelim ve tarafsız olalım. Kendi ülkemiz olan Türkiye için ne düşünüyorsak Gürcüstan ve Gürcü Halkı için aynı düşüncelerde olalım, Gürcüstan Bölücülüğü ve ayırımcılığı yapmayalım, Emperyalist düşünceler içerisinde olmayalım ve Şoven, Irkçı, Kafatasçı oluşumlardan uzak duralım…”

 Bunu kendinize söylemelisiniz. Kelime oyunlarının ne olduğu devamlı birlikte yazmaya çalıştığınız kelimelerden bellidir. Bunlar beyhude, zaman zaman da acınası çabalardır. Gürcistanı, ideolojisini rahat bırakırsanız, bazı dinsel-şovenist söylemleri servis etmeye alet olmazsanız herkes Gürcistan ve halkı için iyi düşünecektir, her şeye rağmen zaten böyle düşünüyor. Gürcistan’ı da kimse bölmüyor, sadece oradaki kardeşlerin, uluslar arası ve Anayasal özerkliklerine dokunulmasın isteniyor. Aksine özerkliği yok saymak, baskılarla bunu yok etmek bölücülüktür, Abhazya ve Osetya örneklerinden iyi ders alınmalıdır.  

 Son olarak; buraya eğer yazacaksanız tartışma formatında şeyler yazmanızı bekliyoruz. Kısa ve öz şekilde, tartışmak istediğini konuyla sınırlı ifadelerle…


--------------------
Ali Arslan
27.01.2007 4:12:17 PM
   
qT
X

Mepe
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 50
Mesaj sayısı : 4
Giriş sayısı : 19

Forum sayfasına ve konusuna uygun olmayan, sitenizden alıntı yazınız silinmiştir. Eğer yazmak istiyorsanız, doğrudan konuyla ilgili, tartışmaya müsait bir formatta yazmalısınız. 

-----

Ali Arslan

 


--------------------
Mepe
27.01.2007 6:57:18 PM
   
qT
X

dedebeg
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 42
Mesaj sayısı : 17
Giriş sayısı : 82

Sayın Yöetici

Bu mepe'ciler "ırkçı,kafatasçı olmayalım" gibi düşünceleri ortaya atıyorlar.Bunların içini bilezsek,melek zannedip nerdeyse cennete göndereceğiz.Oysa 100 bin Abazaya 100 bin Kartvel deyip sağa sola saldıranda bunlardır.Bunların amacı  Türkiye de siyasi coğrafya oluşturmaktadır.İyi de bunu açıkça söyleseler yardımcı bile oluruz,ne olacak  köyümdeki bayır tarlanın yanını bunlara veririm.Ama açık konuşmuyorlar,anlat derdini de bilelim....di mi ya?

 


--------------------
..
09.04.2007 4:53:36 AM
   
qT
X

aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Sayın dedebeg, çok güzel bir üslupla yaptığınız tespitlerinizde son derece haklısınız. Dediğiniz gibi meselenin arka planı bilinmediğinde gerçekten insanlar aldanabiliyorlar. Zira "kendince profesyonel" bir propaganda oyunu var. Ancak konuyu bilen insanlar için ise oynanan bu oyun tam anlamıyla akla ziyan bir durum arz ediyor, ciddiye alınacak hiçbir tarafları kalmıyor. Ciddi gözüken hususlar bile bu nedenle şüphe uyandırıyor.

Bu tür akla ziyan saçmalıklarla Türkiyede ancak aleyhe bir siyasi coğrafya bir oluştururlar. Nitekim bunda da oldukça başarılılar.


--------------------
Ali Arslan
11.04.2007 3:44:12 PM
   
qT
X

beyoglu
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 38
Mesaj sayısı : 1
Giriş sayısı : 7
slm ben ARTVİN BERTALIYIM acaba berta insanı hangi ırktandır bilgisi olan varnı
--------------------
bertali
19.06.2007 11:19:43 AM
   
qT
X

dedebeg
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 42
Mesaj sayısı : 17
Giriş sayısı : 82
DEğerli Bertalı Hemşerim, Bende Berta'nın karşı köylerindenim.Berta'lılar künyelerine ne kazınmışsa o'durlar.Yani Türktürler. Ayrıca PORTA köyünün Ceneviz yerleşmesi olduğunu kuvvetle tahmin ediyorum.Fransa'nın Korsika adasında PORTA isimli yerleşme tespit ettik.İtalyanca "Giriş" anlamına geliyormuş.Ayrıca gene Korsika adasında bizim Kemer köprulere çok benzeyen bir seri köprüye rastladım ki Ceneviz dönemine denk gelmektedir. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz;Artvin bölgesinde yoğun sayılabilecek Ceneviz yerleşmesi olmuştur.Bu yerleşimin sonucunu askeri mimaride de tespit edebildiğimiz gibi,sivil mimaride de görebiliriz. Değirmenlerin ,yöremizde KOD denen suyun basınçla pervanelere vuran bölümün adıda yine "İtalyancadır".Halk arasında Cinavuz olarak adlandırılan mimari unsurların yanı sıra,PORTA veya ondan bozma veya onun versiyonu olduğu anlaşılan ,komşu köy BERTA da Ceneviz döneminin,ticari etkisinin işareti kabul edilebilir.Herhalde Fatih'in Karadeniz siyasetince Cenevizler bölgeden diğer kolonileri ile birlikte tasfiye edilmiştir.Artvin den çok millet gelip geçmiş! DEDEBEG
--------------------
..
19.06.2007 12:24:57 PM
   
qT
X

aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Bu konunun başında yapılan açıklamalara paralel bir alıntı:

Bütün Hıristiyanların İncil’le birlikte okuduğu Tevrati Şerif’te (Tekvîn, X.2-4; İlk-Tarihler, I, 5-6), Türkler’in ulu atası: Nuh oğlu Yafes'in büyük lu Gomer'in üç oğlundan en küçüğü “Togarma” adı ile anılıyor. “Ezekhiel” kitabında (XXXVIII, 4, 6) ise, “atları, süvarileri ve katırları” pek bol olup, bunları çarşılara satılığa getiren “Togarma Hanedanı, Uzak-Kuzey (Övrasya) ile bütün ordusu”ndan bahsedilerek, onların yılkılar besleyen iyi biniciler olduğuna ve ülkelerinin yerine işaret ediliyor[Dipnot: 21]. ‘Ahdi-‘Atîk/Tevrat’taki gibi, ilk İber/Kartel (Doğu-Gürcistan) destanî tarihinde de, Hazar denizi ile Karadeniz arasındaki Sekiz Yerli Kavmin ulu atası, “Targam’os” (Eski-Ermenice/Grabar diliyle yazılı tarihte ise, “Torkom”) diye anılıyor. Eski yunanca metinden aktarıldığı, ulu ata adlarının soneklerinden anlaşılan destanî ilk İber/Kartel tarihi “Kartlis-Çkhovreba” (Gürcistanın-Hayatı) kitabının, başında Karadeniz ile Hazar denizi arasındaki yerli Sekiz-Kardeş Urug ile bunların ülkelerini (Oğuznameler’de anlatıldığı gibi) istila ederek hakim olan “Khazarlar”, “Türkler” ve “Kıpçaklar”ın, Makedonyalı İskender'den çok önceleri, Kür ile Aras ve Çoruh boylarına gelip yerleşmelerinin hatıraları, aşağıdaki gibi anlatılıyor.

“Nuh oğlu Yafes”in torunu “Tarşis oğlu Targam’os”, bütün ailesi halkını toplayarak, “Ararat (Urartu ülkesi) ve Masis (Ağrı dağı) toprağı”na geldi. Bu Targam’os’un ülkesi, doğuda Gurgan (Hazar) denizinden, batıda “bugün Karadeniz denilen (eski) Pont denizi’ne”; güneyde “Kürtler-Eli’ndeki Oret (Cudi) dağı”ndan, kuzeyde “Persler’in Yalbuz (Alburuz) dedikleri Kafkas”a değin uzayan yerlerdi. Ölümünden önce bu ülkesini Sekiz-Oğlu arasında paylaştıran Targamos, yaş sıralarına göre onlara, şu bölgeleri vermişti (Özel adların sonundaki yunanca “os” eki, tekil/müfred anlamını belirtir.):

1- (Kendilerine öteden beri hep “Hay” ve yurtlarına “Hayasdan” diyerek, “Yukarı-El” anlamındaki “Armenya”dan gelen ve yabancıların kullandığı bu adı bilmeyen Ermenilerin ulu atası) Hay’os’a, Ararat ile çevresini;

2- (İber/Kartel Gürcüleri atası) Kart(e)l’os’a, (Tiflis vilayeti bölgesi) Kart(e)li/Kartel ülkesini;

3- (Gence doğu güneyindeki Partav/Berde’a/Berde) Bardaw şehrini yapan (Saka/Aşkuza hükümdarı Bartatua’nın boyu) Bard’os’a (sonradan “Aran”/Karabağ denilen) Kür ile Aras ırmakları arasını;

4- (Adı bugün “Mugan-0vası”nda yaşayan) Movakan’a, Kür kuzeyinden ve (batıdaki) Küçük-Alazan (Tiflis doğusunda Kür’e karışan Yorı çayı’n)dan, doğudaki Deniz’e (Hazar denizine) değin;

5- Her’os'a., Kür ırmağı kuzeyinde, “İki-Alazan” (batıda Yor/Yorı/Kabur ve doğuda Alazan/Kanak çayları) arasını, ki burada Khoranta da denilen Heret (Her-Yurdu) şehrini yaptı (Selçuklu Fetihlerinden önce merkezi, bir Kıpçak boyuna göre anılan “Sıgnak” şehri olup, üzüm bağları ve şarabiyle ünlü Kakhet bölgesi);

6- Karadeniz’e doğru gönderilen “Eg(e)r’os, doğuda (Kür ile Faş/Riyon ırmakları su ayırımındaki) Likh adlı küçük dağdan (batıdaki Kara) Deniz’e ve (kuzeydeki) Küçük Khazaret (Kuban/Kuman) ırmağına değin uzayan bölgeye yerleşti. Bunun kurduğu şehre Eg(e)ris deniyordu ki, şimdi onun yerinde, (Sokhum'un doğusunda ve dağ eteğindeki) Bedia bulunmaktadır (bu ulu atanın adı, eski-Ermenice metinlerde “Eker’k”=Eker’ler denilen, Faş/Riyon bölgesi ve VI. yüzyıldaki Bizans-Sasanlı Savaşlarından sonra güneye göçen şimdiki Müslüman “Ecer/Acara” ahalisi ile Eceristan/Acaristanda yaşamaktadır).

7- (Dağıstan yerlisi  Ilak/İlek=Lek-zi/Lezgiler’in atası)  Lekan’a, Büyük-Irmak (Terek) ile Kawkas (dağları) arasını ve Derbend (Hazar)- Denizi kıyılarını;

8- Derbend’den Büyük-Lomek (Terek) ırmağı (kaynaklarına) ve “Büyük-Khazaret” (Terek-Atıl-Tın/Don ırmakları boyu) ülkesine kadarki yerleri de, en küçük oğlu Kawkas’a verdi.

“Targamoslular denilen bu Sekiz-Kardeş, o zaman yeryüzü hakimi bulunan (Asurluların zalim hükümdarı “Na-Mürd/Ölmez/Nemrud” lakaplı) Nebrot’a karşı isyan ettiler[Dipnot: 22]”.

-------------------------------

Dipnot: 21 İstanbul Ü. eski hocalarından (Yahudi) Prof. Avram GALANTİ, “Türk Kelimesinin Menşei” adlı makalesinde (Yeni Mecmua, 28 Mart 1918 İstanbul, Cilt II, Sayı 37, s. 208), “Şalşet Yuhasin, yani Silsiletü’n-Neseb nam İbrani eser”de, Osmanlıların ataları adı “Türk”ün, “Ahd-i-Atik’te zikrolunan Togarma tabiri” ile anıldığına işaret ettikten sonra, Oğuz Destanı’nın İbraniler’e geçen hulasası üzerine, şunları naklediyor:

“Türkler’in Baba (Ata)sı Togar yahut Torag tesmiye olunan muteber bir zatın, Altı-Oglu var idi. Oğullarını kıra gönderdiği gün, kırda buldukları Üç-Ok ile bir Yay’ı Babalarına getirdiler. Babaları, Yay’ı kırarak Üç-Büyük Oğlu’na verdi; bunlar, Bozuk (Boz-Ok) tesmiye olundular. Üç-Küçük Oğlu’na da, Oklar’ı verdi; işte bunun içindir ki, (bunlar da) Üç-Ok tesmiye olundular”.

Yukandaki Togar ile Torag adlarında görülen değişikliğin “fikrime göre” sebebi, Milattan 260 yıl önceleri, (Mısır Kralı II. Ptolemeus’un buyruğu üzerine, İskenderiye’de “Ahd-i-Atik’i İbraniceden Yunancaya tercüme eden Yahudi bilginlerinden 70 kişilik hey’ete
işaret olan) Septente yani Yetmişler Tercümesi’nde aramak lazım gelir. (Tevratın bugün bütün Hıristiyanlarca milli dillerine çevrilerek okunan nüshalarına esas olan yunanca) Yetmişler Tercümesi’nde (Türklerin ulu atası), Togarma/Thorgama suretinde gösterilmiştir”.

“İmdi, bu kelimenin (sonradan eklenen) son üç harfi hazf olunursa, Thorg kalır ki, o da, balada zikrolunan Torg kelimesinin aynı olur”. DİLMANN, Tekvîn-i Mahlukaat’ın ensal cetveli hakkında yazdığı bir tetebbu’da, Togarma’nın mevkii coğrafisinin, Ermenistan olduğunu gösteriyor. DE LAGARD dahi, bu fikre katılıyor".

Dipnot: 22;: M. BROSSET, H.de la Georgie, 1.5-19. 

Kaynak: Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı Kür ve Çoruk Boyları’nda Kıpçaklar. İlk-Kıpçaklar (M.Ö. VIII.-M.S. VI. yy.) ve Son-Kıpçaklar (1118,1195) ile Ortodoks-Kıpçak Atabekler Hükûmeti (1267-1578) (Ahıska/Çıldır Eyâleti Tarihi'nden), Ankara 1992, s.14-17.


--------------------
Ali Arslan
21.07.2007 10:32:44 AM
   
qT
X

dedebeg
[Yeni Üye]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 42
Mesaj sayısı : 17
Giriş sayısı : 82
PESPAYE GERZEĞİN HERZELERİ Malum çevreler hala Ahıska Türklerine ,Ağababaları Stalin'le birlikte hevesle uyguludıkları soykırımı unutturabilmek için Muşki,Puski,Lahana ,Kurufasuleye yanında yanında piyaz masalını anlatmakta,bize de "Yalayıp yutsana sersem "demektedir. Yalancının şahidi de bozacı değil güya isminin başına Prof eklenmiş Hacivat!!!!Bu şahsın anlatığınıa ve süflörüne üflediğine göre "Ahıskalılar aslında Meski" imişler de bu kadar insan ne olduğunu bilmiyor da ,"Tiflis'te derenin dibinde sivri zeka biliyor". Kuniform yazılarda adı geçen MUŞKİLER daima arkelogların dikkatini çekmiş,kim oldukları merak konusu olmuştur.Bu topluluk önceleri kuvvetle ERMENİ varsayılmiş,Ermenilerin Anadoluya girişi olarak öngörülmüştür.Müşki'nin ilk müşterisinin Ermeniler olması süpriz sayılmaz!!Hertaşın altında vardır bir Emeni????????????????????????????????????? !Biraz geriye gidip eski tarihlere bakalım;Sonraları "Deniz Kavimleri" olarak isimlsendirilen ve yaklaşık 1200 MÖ yıllarında önlerine gelen devletleri silip süpüren Vahşi halklar en son MISIR tarafından güçlükle dururulabildi.Böylece, Önasyada yaklaşık 350 yıl süren karanlık dönem başladı,hiçbir yazılı belge bulunamadı.Ekim yapılamadı devlet kurulamadı. Bu vahşi halklardan birinin ismide MUŞKİLER di Daha sonra bulunan belgelerde de Müşki olarak isimlendirilen topluluğun FRİGLER'in ataları oldukları anlaşıldı.Gene de Aşağı Fırat -Sakarya ekseninde bugün kaybolmuş bir halk da olabilir ki genelde İndo-German halk olduğu arkeologlarca ,kesinlikle kabul edilmiştir. Yani Meski ile Peski ile alakası yoktur.Eğer bu tip ,ispatlanmayan isim benzerlikleri tarihte geçerli ise neden Bunturkleri yanliş olsun da ,sadece Pespayenin dedikleri doğru olsun? Peşi sıra Svanlar ve ötekiler için Kartvel vehmini ileri sürmekten çekinmemektedirler.....Svanların “Mitochondrial DNA and Y-Chromosome Variation in the Caucasus”Nasidze isismli Gürcü Şahsın yaptığı ve internet ortamında yayınladığı araştırmalara göre "Svanlar" ve"Kazbekliler",Gürcistan coğrafyasına ırk olarak yabancıdır.Bunun nedeni "J2" gurubunun SVANLARDA %90 oranında olmasındandır.NASİDZE Ortadoğudan akan GEN nehrine dikkat çeker ve "Arapların ve Selçuklu Turklerinin " masiv geçişine bağlar.Sonzamanlarda yapılan araştırmalarda J2 gurubunun R1 ile birlikte Doğu Avrupanın maskulin "genetik bazı" olduğu iddiası ilgi çekmeye başlamıştır....Hani Swanlar Kartvel idi? Pespaye yalancı,ı !Kendini de bize bir tanıt bakalım ,sen kimsin karanlıktaki adam?Senin genetik gurubun nedir?Mademki herkes Kartvel ya sen nesin SÜFLÖR?Bakalım Gürcü müsün?
--------------------
..
04.10.2007 1:28:41 PM
   
qT
X

aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Forumun başlığında geçen “Türk” kavramıyla ilgili sitemizde [Düşünce&Yorum/Kitap-Dergi sayfasında] tanıtımı yapılan “Modern Türkiye’nin Doğuşu” adlı kitaptan bazı alıntılar… Alıntılar özetle, Türk kimliğinin tarihi ve sosyolojik olarak Müslümanlıkla olan ilişkisini ortaya koyuyor:

Türkçe konuşan Anadolu'ya Türkiye adı, yaklaşık olarak on birinci yüzyılda, Türkler tarafından ilk fethinden beri Avrupalılarca verilmiştir. 

Osmanlı deyimi bile bir millet anlamında değil, Emeviler, Abbasiler ve Selçuklular gibi bir hanedan anlamında anlaşılıyor ve Osmanlı devleti geçmişin büyük İslam imparatorluklarının doğrudan doğruya varisi ve halefi sayılıyordu. Millî ve vatanî bağlılığın odak noktası olarak bir Osmanlı milleti ve bir Osmanlı vatanı kavramları Avrupa etkisinde ortaya çıkan ondokuzuncu yüzyıl yenilikleriydi ve ömürleri de kısa olmuştu.

Ondokuzuncu yüzyıla kadar Türkler kendilerini her şeyden önce Müslüman olarak kabul ediyorlardı; bağlılıkları farklı düzeylerde, İslamlığa ve Osmanlı Hanedanı ile devlete idi. Bir kimsenin konuştuğu dilin, oturduğu toprağın, geldiğini iddia ettiği ırkın kişisel, duygusal veya toplumsal bir önemi olabilirdi. Siyasal hiç bir önemi yoktu. 

Modern anlamda Türk milleti fikri, önce ondokuzuncu yüzyıl ortalarında ortaya çıktı. Bunun gelişmesinde birçok etkenlerin katkısı oldu.

Önce bu fikirler dar bir aydınlar çevresiyle sınırlı kalmıştı. Fakat gittikçe geniş ve derin bir şekilde yayıldı ve sonunda, Cumhuriyetin ülkesi ve halkı için Türkiye ve Türk adlarının ilk kez resmen kabulü bu fikirlerin zaferini sembolleştirdi. 

Böylece, Modern Türkiye’nin yapımına katılan üç esas etki akımı ayırdedebiliriz: İslamî, Türk ve karmaşık nitelikte ve daha iyi bir deyim olmadığından mahallî diyebileceğimiz üçüncüsü.

1. Mahallî unsur

Türk İslamlığı içinde bu mahallî geleneklerin kuvvetli kalıntıları, Türkiye’yi ziyaret eden, özellikle Güneyden veya Doğudan giren, her hangi bir ziyaretçinin derhal gözüne çarpacaktır. Bu gelenekleri bir şey çok onun dikkatine sunacaktır - stil ve yapı bakımından Suriye ve Irak’takinden pek farklı Anadolu köy evi ve camii; Fars – Arap üslubundaki klasik müziğe karşı, halk müziği denen çeşitteki Türk müziğinin Balkanlı veya hemen hemen Avrupai tonaliteleri, camiler üzerinde Bizantin görünüşlü kubbeler, hem resmî desenlerde hem de köy elişlerinde Grek ve Güney - Doğu Avrupa süsleme motifleri.

2. Türk unsuru

Dil, Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli kültürüne Türklerin gerçekten esas -ve her halükarda en kolayca fark edilebilir- katkısı idi. Bir zamanlar Arap dilinin ve İslam itikadının olduğu gibi, şimdi Türk dili ve sünnî İslam itikadı egemen sosyal sınıf üyeliğinin zorunlu nitelikleri idiler. Osmanlı Türkçesinde, bir imparatorluk uygarlığına yakışır bir araç olarak, zengin ve ince bir ifade aracı yaratılmıştı. Osmanlıların hiç bir ırkî mağrurlukları ve kapalılıkları, saf “Türk” neslinden olma üzerinde hiç bir ısrarları yoktu. Halifeliğin başlangıcında efendi Arapların Mavalî (Arap olmayan Müslimler) aşağı sınıfına karşı yaptığı ayrımın bir benzeri mevcut değildi [Bak: B. Lewis, The Arabs in History (1966), s. 70 d.]. Müslümanlık ve Türk dili, Kürtler ve Araplar için olduğu kadar, Arnavut, Rum ve Slavlar için de hem gerçek iktidara hem de sosyal statüye açılan kapıya giriş şartlarıydı.

Hatta Türk adının kendisi ve ifade ettiği varlık bile, bir anlamda İslamî niteliktedir, İslamlıktan önceki yazıtlarda Türk sözü gözükmekte ise de, birbiriyle akraba step kavimlerinden sadece birini ifade eder. Bütün grubu ve belki de bizzat böyle bir grup kavramını kapsamak üzere genelleştirilmiş bir kullanılışı İslamlıkla başlar ve İslamlıkla özdeş bir hale gelmiştir; tarihî Türk milleti ve kültürü, hatta bir bakıma dilin kendisi, son bin yıl içinde mevcut olduğu şekliyle, hep İslamlık içinde doğdular. Bugüne kadar Türk deyimi, putperest Çuvaş ve Hıristiyan Gagavuzlar gibi Türk aslından ve dilinden olsalar veya İstanbul Hıristiyanları ve Yahudileri gibi bir Türk devletinin vatandaşı bulunsalar bile, Müslüman olmayanlar hakkında hiç bir zaman kullanılmamıştır.

3. İslamlık 

Şimdi üçüncü etkene, bir geçici kararma devresine rağmen son zamanlarda Türkiye'de yeni bir kudret gösteren ve Türk ulusunun geniş bir bölümünün kolektif bilincinde esas unsur değilse bile, hala açık bir şekilde büyük bir etken olan İslamlığa geliyoruz.

Kuruluşundan düşüşüne kadar Osmanlı İmparatorluğu, İslam gücünün ve inancının ilerlemesine veya savunmasına adanmış bir devlet idi. 

Osmanlı Türkü için, bütün ilk İslam anayurtlarını kapsayan imparatorluk, İslamiyet’in ta kendisi idi. Osmanlı vakayinamelerinde imparatorluğun toprakları “memalik-i İslam”, hükümdarı “İslam Padişahı”, orduları “asakir-i İslam”, dinî başkanı “Şeyhülislam” olarak adlandırılırdı; onun halkı kendini her şeyden önce Müslüman sayardı. Daha önce gördüğümüz gibi, Osmanlı ve Türk, nispeten yeni kullanılan deyimlerdir; Osmanlı Türkleri kendilerini İslamlık ile özdeş görmüşler, diğer her hangi bir İslam ulusundan çok daha büyük ölçüde hüviyetlerini İslamlık içinde eritmişlerdi. Türk sözcüğü Türkiye’de hemen hemen kullanılmaz iken, Batıda Müslüman’ın eşanlamı haline gelmesi ve Müslüman olmuş bir batılıya, olay İsfahan’da veya Fas’ta olsa bile, “Türk olmuş” denmesi ilginçtir.

Hıristiyan Araplardan söz edilebilir; fakat Hıristiyan Türk tabiri saçma bir deyim gibidir[Dobrucalı Gagavuzlar gibi Türkçe konuşan Hıristiyan halkı nitelemek üzere “Hıristiyan Türk” deyiminin kullanılması şüphesiz bilim çevrelerinin mesleki diline münhasırdır ve Türkçeye çok yeni girmiştir]. Bugün bile, laik Cumhuriyetin kırk dört yılından sonra, Türkiye’deki bir gayrimüslime Türk vatandaşı denebilir, fakat Türk asla.


--------------------
Ali Arslan
22.12.2007 3:09:11 PM
   
qT
X

<< Önceki 1 [2]
     

Foruma Açılan son 5 konu
Açan
Forum istatistikleri
Gürcü Kavramı..
Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..
Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..
Anayasalara Göre Türk Kavramı..
Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..
admin
admin
admin
admin
artvinli
Forumdaki 7 Kategoride 19 Forum var , Bu forumlara açılan 63 Konuya 111 Cevap yazıldı..
Kimler Bağlı :  Bağlı üye yok..
İyiki Doğdun : serdardurmus , THAMARA , efe5234 ,Nice yıllara..

2004 © Copyright GAMARCOBA.COM
< Teşekkür WeBCaKaLi.AspSitem 1.8 >