Ana sayfa

Kültür&Edebiyat

Düşünce&Yorum

Haber&Kritik

Linkler

Sizden Gelenler

Ziyaretçi Defteri

Müzik

Forum

Dosyalar

Video

Üyeler

English qarTuli

İletişim
Bugün : 2 Mayıs 2024   
 
 
Forumdaki Son cevaplar : Anayasalara Göre Türk Kavramı..(admin) Gürcü Kavramı..(-) Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..(-) Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..(admin) Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..(-) Cami-Kilise Onarım Anlaşması ve Kartvel ..(-) Sarı Gelin, Gürcü Kralının Kızı..(-) Artvinin Rus, İngiliz ve Kartvel İşgalin..(artvinli) E Harfi..(-) D Harfi..(-)
Giris Yapınız veya Hala üye değil misiniz ?
Kullanıcı Adı : Şifre : Hatırla :

      [ GAMARCOBA.COMForum ] [ Kartvelist Söylemler ] [ Stalinin Kafkasya Politikası ve Acarlar ]           
aliarslan
[Yönetici]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 48
Mesaj sayısı : 70
Giriş sayısı : 276

Kartvelist propagandaya göre ne Acarlar diye bir halk ne de Acarca (Acaruli) diye bir dil veya başka kültürel farklılıklar vardır. Oysa aşağıdaki yazısında, kendisi de Gürcü (Kartvel anlamında) olan Josef Stalin (İoseb Cugaşvili), Acarların dinsel, kültürel ve dilsel farklılığını vurgulayarak, bunların Kafkas özerkliği içindeki konumunu tartışmıştır. Ancak genel olarak Kafkas ulusal sorununun çözümünü, “geç kalmış ulusların ve halkların, gelişmiş kültürün genel cereyanı içine çekilmesi”, yani asimile edilmesi olarak görmüş ve bunu, ülke bütünlüğünü sağlama kaygısıyla, pragmatik bir tavırla sözde ilerici, buna karşılık ulusal-kültürel özerkliği gericilik olarak nitelendirmiştir. Acarların dinsel ve kültürel özerkliğini, farklılığını yok etmek, bunu yok saymak isteyen Kartvelist propagandanın temelinde de bu anlayışın bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.     

KAFKASYALILAR KONFERANSI

Yukarıda, milliyetçilik “salgınına” dayanamayan Kafkasya Sosyal-Demokratlarının bir bölümünün sallantılarından söz etmiştik. Bu sallantılar, söz konusu Sosyal-Demokratların —ne kadar tuhaf görünse de— “Bund”un ayak izlerinden yürümeleri ve ulusal-kültürel özerkliği ilan etmiş olmalarında ifadesini bul­muştur.

 Tüm Kafkasya için bölgesel özerklik ve Kafkasya sınırları içinde yaşayan uluslar için ulusal-kültürel özerklik — bu talep, bu Sosyal-Demokratlar tarafından —geçerken söyleyelim ki, bunlar aynı zamanda Rus tasfiyecilere katılmaktadırlar— böyle formüle edilmektedir.

 Bunların tanınmış lideri ünlü N.’yi dinleyelim:

 “Herkesin bildiği gibi Kafkasya, merkezi bölgelerden, gerek nüfusun ırksal bileşimi bakımından, gerekse toprak ve tarımsal kültür bakımından farklıdır. Böyle bir bölgenin açılması ve maddi gelişimi, bölgesel özellikleri tanıyan, bu bölgenin iklimi­ne ve kültürüne alışkın olan insanların, bölge halkının işgücünü gerektirmektedir. Bu ülkenin gelişimi için bütün yasalar bu böl­gede hazırlanmalı ve bölge halkı tarafından uygulanmalıdır. Buna göre bölgesel sorunlar üzerine yasalar çıkarmak, Kafkas­ya özyönetiminin merkezi kurulunun yetki alanına dahil olacak­tır. .. Böylece Kafkasya merkezinin fonksiyonu, bölgesel topra­ğın gelişmesini, bölgenin maddi zenginliğini amaçlayan yasalar çıkarmak olacaktır.” (Bkz. Gürcü gazetesi "Çveni Zhovreba" ("Yaşamımız"), 1912, No. 12).

 Yani Kafkasya için bölgesel özerklik.

 N.'nin karmakarışık ve birbirine uymayan gerekçesi göz önüne alınmazsa, vardığı sonucun doğru olduğunu kabul etmek gerekir. Kafkasya'nın bileşiminin ve yaşam koşullarının özellik­leri göz önünde tutulduğunda, Kafkasya'nın genel olarak devle­tin anayasal çerçevesi içinde etkili olan bir bölgesel özerkliği gerçekten de gereklidir. Bunu N. de reddetmiyor. II. Parti Kongresi'nde, “asıl Rus bölgelerinden yaşam koşulları ve nüfus bileşimi bakımından farklı olan bütün kenar bölgeler için bölge­sel özyönetimin tanınmasını” ilan eden Rusya Sosyal-Demokrasisi de bu durumu kabul etmişti.

 II. Kongre'de bu konuyu tartışmaya açan Martov, bunu “Rusya'nın muazzam genişliği ve merkezi yönetiminden edini­len deneyimlerin, bizi Finlandiya, Polonya, Litvanya ve Kafkasya gibi büyük birimler için bölgesel özyönetimin gerekliliği ve amaca uygunluğu sonucuna vardırdığı” ile gerekçelendirmiştir.

 Fakat bundan, bölgesel özyönetimin bölgesel özerklik de­mek olduğu sonucu çıkmaktadır.

 Ne var ki N. daha ileriye gider. Ona göre Kafkasya'nın böl­gesel özerkliği “sorunun sadece bir yanı”dır.

 “Şimdiye kadar, bölgesel yaşantının sadece maddi gelişi­minden söz ettik. Fakat bir bölgenin iktisadi gelişimi sadece ik­tisadi faaliyetle olmaz, bunun yanı sıra ruhi ve kültürel faaliyet­ler de gereklidir"... "Kültürel bakımdan güçlü bir ulus, iktisadi alanda da güçlüdür"... "Ne var ki ulusların kültürel gelişimi ancak milli dilde mümkündür"... "Bunun için anadille bağıntılı tüm sorunlar, ulusal-kültürel sorunlardır. Bunlar halk eğitimi, adliye, kilise, edebiyat, sanat, bilim, tiyatro vb. sorunlardır. Eğer bölgenin maddi gelişimi -ulusları birleştiriyorsa, ulusal-kültürel meseleler her ulusu ayrı bir çalışma alanına yerleştirdi­ği için, ayırıcı nitelikte olur. Birinci türden faaliyet belli bir top­rağa bağlıdır"... "Ulusal-kültürel meselelerde durum değişiktir. Bu meseleler belirli bir toprağa değil, fakat belirli bir ulusun varlığına bağlıdır. Gürcücenin kaderi, bir Gürcüyü nerede yaşı­yor olursa olsun aynı biçimde ilgilendirir. Gürcü kültürünün sadece Gürcistan'da oturan Gürcüleri ilgilendirdiğini söylemek büyük bir cahillik olurdu. Örneğin, Ermeni kilisesini alalım. Bu kilisenin işlerinin yürütülmesine, çeşitli bölgelerde ve devletler­de bulunan Ermeniler katılmaktadırlar. Burada toprak hiçbir rol oynamaz. Veya bir Gürcü müzesinin kurulması ile Tiflis'teki Gürcüler kadar, Bakü'de, Kutais’de, Petersburg’da oturan Gür­cüler de ilgilenirler. Demek ki, tüm ulusal-kültürel meselelerde idare ve yönetimi, bu meselelerle ilgili ulusun kendisine ver­mek gerekmektedir. Biz Kafkasya'daki milliyetler için ulusal-kültürel özerkliği ilan ediyoruz” (aynı gazete).

 Kısaca: Kültür toprak, toprak da kültür olmadığından, ulu­sal-kültürel özerklik gerekmektedir. N.'nin bu konu yararına söyleyebildiklerinin hepsi budur işte.

 Bir kez daha ulusal-kültürel özerkliği genel olarak ele al­mak istemiyoruz: yukarıda onun olumsuz niteliğinden söz etmiştik. Burada, genel olarak olumsuz ulusal-kültürel özerkliğin, Kafkasya koşullarında daha da saçma ve budalaca olduğunu be­lirtmek istiyoruz.

 Bunun nedeni şudur.

 Ulusal-kültürel özerklik, az-çok gelişmiş milliyetleri, geliş­miş kültür ve edebiyatları olan milliyetleri şart koşar. Bu önko­şullar olmaksızın söz konusu özerklik tüm anlamını yitirir, anlamsızlaşır. Oysa Kafkasya’da ilkel bir kültürü, ayrı bir dili olan, fakat kendi edebiyatına sahip olmayan bir dolu halk yaşamakta­dır. Ve bu halklar bir de geçiş aşamasında bulunmaktadırlar; kısmen asimile olmakta, kısmen de gelişmektedirler. Ulusal-kültürel özerklik bunlara nasıl uygulanacaktır? Bu halklara ne olacaktır? Bunlar ulusal-kültürel özerklik için şüphesiz önkoşul olan ayrı ulusal-kültürel birliklerde nasıl "örgütlenecek”lerdir?

 Ayrı ayrı diller konuşan, fakat kendi edebiyatlarına sahip olmayan Mingrellerin, Abazaların, Acarların, Svanların, Lezginlerin vb. durumları ne olacaktır? Hangi ulusa sayılacaktır bunlar? Bunları ulusal birliklerde "örgütlemek" mümkün mü­dür? Bunlar hangi "kültür meseleleri" adına "örgütlenecektir"?

Osetlerin —ki bunlardan Trans-Kafkasyalı Osetler Gürcüler tarafından asimile edilmektedir (ancak henüz tamamen asimile olmamışlardır), Ön-Kafkasya'da yaşayan Osetler ise kısmen Ruslar tarafından asimile edilmekte, diğer kısmı ise öz edebiyat­larını yaratarak gelişmektedirler— durumu ne olacaktır?

 Bunlar yekpare bir ulusal birlikte nasıl "örgütlenecekler"?

 Gürcüce konuşan, fakat Türk kültürüne sahip ve Müslüman Acarlar hangi ulusal birliğe sayılacak? Yoksa onları dini mese­leler bazında Gürcülerden ayrı ve diğer kültür meseleleri ba­zında Gürcülerle birlikte mi "örgütlemeli"? Ya Kobuletler, İnguşlar, İngiloidler?

 Bir dolu halkı listeden çıkaran bu özerklik nasıl bir özerk­liktir?

 Hayır, bu ulusal sorunun çözümü değil, boş bir fantezinin ürünüdür.

 Fakat yine de düşünülmezi düşünüp, N.’nin ulusal-kültürel özerkliğinin gerçekleştiğini varsayalım. Nereye varacak, hangi sonuçlan verecektir bu? Örneğin çok düşük okuma-yazma oranı ile, her şeye kadir mollaların başı çektiği okulları ile, dinsel inançlarla işlenmiş kültürleri ile Trans-Kafkasya Tatarlarını ala­lım... Bunları bir ulusal-kültürel birlik biçiminde örgütlemenin, mollaları başlarına oturtmak, onları eti ve kemiğiyle mollalara teslim etmek, Tatar kitlelerin baş düşmanları tarafından manevi köleleştirilmesi için yeni kaleler meydana getirmek anlamına geleceğini kavramak zor değildir.

Fakat Sosyal-Demokratlar ne zamandan beri gericilerin de­ğirmenine su taşıyorlar?

 En kötü gericilere kitleleri köle olarak teslim etmeye yara­yan, Trans-Kafkasyalı Tatarların bir ulusal-kültürel birlik biçi­minde ayrılması — Kafkasyalı tasfiyeciler "ilan edecek" daha iyi bir şey bulamadılar mı?...

 Hayır, ulusal sorunun çözümü bu değildir.

Kafkasya'da ulusal sorunun çözümü ancak, geç kalmış ulusların ve halkların, gelişmiş kültürün genel cereyanı içine çekilmesi doğrultusunda mümkündür. Ancak böyle bir çözüm ilerici olabilir ve Sosyal-Demokrasi tarafından kabul edilebilir.

 Ve Kafkasya'nın bölgesel özerkliği tam da bunun için; geç kal­mış ulusları genel kültürel gelişim içine çektiği, onlara küçük milliyetlerin tecrit kabuğundan çıkmalarına yardımcı olduğu, onları ileriye ittiği ve gelişmiş kültürün nimetlerinden yararlan­malarını sağladığı için kabul edilebilir olmaktadır. Oysa ulusal-kültürel özerklik tam aksi yönde etki yapmaktadır; çünkü o ulusları eski kabuğu içine kapatır, onları kültürün alt aşamala­rında tutar ve daha yüksek kültür aşamalarına varmalarını engel­ler.

Böylece ulusal özerklik, bölgesel özerkliğin olumlu yanları­nı felce uğratır, bunları sıfırlar.

İşte bunun için, ulusal-kültürel özerkliği bölgesel özerklikle birleştiren, N.'nin önerdiği özerkliğin bu karma tipi de işe yara­maz. Doğaya aykırı olan bu kombinasyon, durumu iyileştirmez, bilakis kötüleştirir, çünkü geç kalmış ulusların gelişimini engel­lemekle kalmaz, aynı zamanda bölgesel özerkliği, ulusal birlik­ler halinde örgütlenmiş ulusların çatışma alanı haline getirir.

 Böylece genel olarak işe yaramaz olan ulusal-kültürel özerklik, Kafkasya'da anlamsız gerici bir girişime bürünür!

 N.'nin ve onun Kafkasyalı düşünce arkadaşlarının ulusal-kültürel özerkliği işte budur.

(…)

Viyana, Ocak 1913.

 İmza: J. Stalin

Mart - Mayıs 1913.

İlk kez "Prosveşçenye" ("Aydınlanma) dergisi No. 3-5'te yayınlanmıştır.

Kaynak: Marksizm, J.V.Stalin, Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, çev.: İsmail Yarkın, İnter Yay., Aralık 1996.

http://stalinkaynak.com/stalineserler/marksizm_ulusalsorun.htm


--------------------
Ali Arslan
03.12.2006 6:24:47 AM
   
q

muratkaral
[Yeni Üye]



MSN : muratkaral@msn.com
Yaş : 49
Mesaj sayısı : 1
Giriş sayısı : 2
Stalin tek şekilde görünür gözümüze.O da cani.Dünya Ermeni Soykırımı diye bağırıyor ya.Bunun art niyetli olmadığını ancak Stalin'in Kafkasya Soykırımı diye bağırırlarsa anlarım.Yoksa gerisi hikaye,hikaye
--------------------
MURAT KARAL
07.12.2006 3:53:43 PM
   
qT
X

artvinli
[Forum Yöneticisi]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 44
Mesaj sayısı : 23
Giriş sayısı : 42

"Bir dostum söyledi, geçen Atina’ya gitti, çok yüksek bir görevde ismini veremiyorum. O diplomat arkadaşlarını ziyaret etmiş, demişler ki “Karadeniz’den 300 Türk çocuğuna Rum hükümeti, Yunan hükümeti burs vermiş.” Bu muhabbetin nedenini düşünebiliyor musunuz? Taze bir olay bu, şimdi tabii Ermeni olayı bitti, Kürt olayı bir yere getirildi, yeni yeni kaynaklara ihtiyaç var, şimdi Karadeniz’e el attılar. Türkiye’de Gürcüce dergi çıkıyor, ne ihtiyaçtır bilemiyorum, ama bizim bildiğimiz Gürcüler; bizim bildiğimiz değil, Stalin’in yazdıkları. Stalin’in “Millî Mesele” diye bir kitabı var, Milliyetler Komiseri olduğu zaman yazmış ve bir rapor bu, Merkez Komitesine verilmiş bir rapor. Orada diyor ki Stalin, çok enteresan okumanızı öneririm, diyor ki; “Acara bölgesindeki gürcüler Türk kültür çevresindendirler, onlar Türkleşmiştir, onlar Müslüman’dır, Türkçe konuşurlar ” diyor.

Şimdi, Stalin’in böyle bir düşünceyle yaklaştığı Türkiye’deki etnik köken olarak Gürcü olan kardeşimiz, yurttaşımız her kimlerse şimdi Türkiye’de bunlara yeni bir koltuk verilerek, yeni bir yapı kazandırılmak isteniyor. Bunu kendisini toplumcu veya ikinci cumhuriyetçi olduğunu söyleyen gazeteler devamlı destekliyorlar."

Güven Dinçer- Anayasa Mahkemesi Emekli Başkan Vekili

http://www.rekabet.gov.tr/word/ekim2000perskonf/G%DCVEN%20D%DDN%C7ER%20SON%201.doc


--------------------
..
28.04.2008 4:07:55 PM
   
qT
X

[1]
     

Foruma Açılan son 5 konu
Açan
Forum istatistikleri
Gürcü Kavramı..
Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..
Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..
Anayasalara Göre Türk Kavramı..
Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..
admin
admin
admin
admin
artvinli
Forumdaki 7 Kategoride 19 Forum var , Bu forumlara açılan 63 Konuya 111 Cevap yazıldı..
Kimler Bağlı :  Bağlı üye yok..
İyiki Doğdun : agarta , ali_emre94 , chemopatarav ,Nice yıllara..

2004 © Copyright GAMARCOBA.COM
< Teşekkür WeBCaKaLi.AspSitem 1.8 >