Rusya Devlet Başkanı Putin’in, komşu Gürcistan’ın lideri Saakaşvili’yi, "Sizi Abhazya meselesiyle Kıbrıs’a çeviririm" diye tehdit ettiği ortaya çıktı.
Gürcistan’ın muhalefet gösterileriyle çalkalandığı ortamda TV’ye çıkıp konuşan Saakaşvili, Putin’in bir zirve sırasında savurduğu tehdidi dünyaya açıkladı ve “Ayrılıkçı Abhazya’daki son gelişmeler, Rusya’nın bu planı hayata geçirdiğinin kanıtıdır” dedi.
Geçen hafta şiddetli muhalefet gösterilerine sahne olan Gürcistan’da sıkıyönetim anlamına gelen olağanüstü hal uygulaması başlatan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili, bir numaralı düşman gösterdiği Rusya’yı “Bizi Kıbrıs’a benzetmek, ülkemizi bölmek istiyorlar” diye suçladı.
Uygulanan olağanüstü hal çerçevesinde sadece devlet kontrolündeki yayın organlarının çalıştığı Gürcistan’da televizyon aracılığıyla halka seslenen Saakaşvili şöyle konuştu:
“Size şimdiyle kadar gizli tuttuğum çok önemli bir konuyu açacağım. Geçen yılki Minsk BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) zirvesinde Vladimir Putin bana net bir şekilde ‘sizi Abhazya meselesiyle Kıbrıs’a çeviririz’ tehdidinde bulundu. Abhazya ile Tiflis’teki son gelişmeler Rusya’nın bu planı hayata geçirdiğinin kanıtıdır” iddiasında bulundu.
Kıbrıs’ta Barış Harekatı’na yol açan olayları, kendi ülkesinin şimdiki durumuna benzeten Saakaşvili, Kıbrıs’ın 1974 yılında iki bölgeye ayrılmasıyla sonuçlanan olayları o dönemdeki Kıbrıs yönetiminin yeteneksizliğine bağladı ve şöyle konuştu: “Gürcistan yönetimi Rusya’nın düşündüğü kadar zayıf değil. Abhazya kozuyla bizi Kıbrıs’a çeviremediniz ve çeviremeyeceksiniz. Elde ettiğiniz tek sonuç Gürcistan imajını dünyada karalamak oldu”.
Gürcistan’daki muhalefetin çıkışlarını Rusya destekli darbe girişimi olarak niteleyen Saakaşvili, önümüzdeki ay erken devlet başkanlığı seçimleri yapılmasını da kararlaştırmıştı. Gürcistan’a Kıbrıs benzetmesiyle ilk seçim propagandası da böylece başlamış oldu.
Abhazlara Seçim Sandığı
Gürcistan liderinin Putin adresinde sarf ettiği sözleri yanıtsız bırakan Rusya Dışişleri Bakanlığı, cevabı bir başka kanaldan verdi. Rusya Merkez Seçim Komisyonu 2 Aralık tarihinde Rusya’da yapılacak genel seçimlerde Gürcistan toprağı sayılan ayrılıkçı Abhazya ile Güney Osetya’da seçim sandıkları yerleştirileceğini duyurdu. 1992 yılından beri Gürcistan’dan ayrı varlığını sürdüren bu iki bölgede halkın yarısına yakını Rusya pasaportu taşıyor.
Abhazya sorunu nedir
Bolşevik Devrimi sonrasında 1921’den 1990 yılına kadar Gürcistan bünyesinde özerk cumhuriyet olan Abhazya, 1991’de SSCB’nin parçalanması sürecinde Gürcistan’dan tek taraflı bağımsızlık ilan etti. Başta Rusya olmak üzere hiçbir yabancı devlet tarafından bağımsızlığı tanınmayan Abhazya buna rağmen Tiflis yönetimi altına girmeyeceğini söylüyor. 1990 yılında SSCB’de “birlik muhafaza edilsin mi” referandumu yapıldığında Gürcistan “birlikten çıkalım” yönünde tercihini kullanırken, Abhazya “Biz Rusya ile birlikte yeni entegrasyon sürecinden yanayız” diye görüş belirtmişti. 1992’de Sovyetlerden ayrılan Gürcistan, Devlet Başkanı Zviyad Gamsahurdiya önderliğinde toprak bütünlüğünü sağlamak için Abhazya’daki Sohum yönetimine savaş açtı. İki yıl süren çatışmalar, Gürcistan’ın kendi içindeki darbeyle sonuçlandı. 1994’den beri Abhazya-Gürcistan sınırında Rus birlikleri barış gücü olarak görev yapıyor. Tiflis, Rus barış güçlerini sorunda taraf olarak görüyor.
Kaynak: Hürriyet, 15.11.2007
Haber&Kritik: Mihail Saakaşvili’nin Kıbrıs örneği ya da Kıbrıs olma korkusu yeni değildir. Saakaşvili, 1992 yılındaki bir demecinde de Türkiye’nin Acaristan’ı Kıbrıs’a çevirebileceğini belirtmiş, Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgalci ilan etmişti. Bu demecine ilişkin değerlendirme için bakınız:
http://www.gamarcoba.com/Yazilar.asp?goster=dos&id=88
Saakaşvili şimdi de aynı örneği Abhazya açısından veriyor. Putin’in böyle bir tehdidinin olup olmaması önemli değil. Önemli olan bizzat Abhazların bağımsız olmayı istemeleri, Kartvelist yapı altında yaşamaya karşı çıkmalarıdır. Aynen Acaristan’da da bölgenin özerk yapısına müdahale edilip edilmemesinin önemli olması gibi…
Saakaşvili, verdiği bu örnekle aslında içerideki siyasi krizden, dikkatleri Rusya’ya çevirerek çıkabilmeyi umuyor. Oysa meselenin temelinde kendisinin iktidara gelme biçimi yatıyor. Saakaşvili’nin, demokratik olmayan yollarla, ABD-Soros destekli bir darbeyle iktidara geldiğini ve halkın da bunu bir iktidar değişikliği yöntemi olarak tecrübe ettiğini, dolayısıyla aynı yöntemin kendisine karşı da kullanılabileceğini unutmaması gerekir. Bu yöntemin demokratik olmadığı, tehlikeli, her an çatışmaya yol açabilecek bir kısır döngü olduğu açıktır. Bu nedenle krizin çözümü olarak seçimin öne alınmış olması, demokratik yönetime değer verildiğini göstermesi açısından önemli bir adım olmuştur. Ancak daha önemlisi, seçimlerin de demokratik bir biçimde gerçekleşmesidir.