Tarihsel ve Sosyolojik
Olarak Kartvel Niçin Hıristiyan Demektir?
Kartveller ve “Müslüman Kartveller”
başlıklı yazımda, ülkemizde ve Acaristan’da yaşayan Müslüman Gürcü (Acar)
kökenlilerin, Hıristiyanlıkla olan ilişkisi sebebiyle, sosyolojik olarak
kendilerini Kartvel olarak tanımlamadıklarını genel olarak açıklamaya
çalışmıştım. Kartvelist propaganda ve özellikle onun ülkemizdeki gönüllü ya da
görevli acenteleri, bu gerçeklere karşın hala birtakım kelime oyunlarıyla ve
çelişkilerle propagandalarına devam etme konusunda inat ediyorlarsa, kendilerine
ve bu konuda şüpheleri olanlara daha net ve kaynak göstererek bazı açıklamaların
yapılması yararlı olacaktır diye umuyoruz.
Kartvellikle Hıristiyanlığın yakın
ilişkisi hakkında, Kartvel yazarlara ait, İngilizce birçok yazıya rastlamak
mümkündür. Aşağıda bu yazılardan bazılarının, konuyla ilgili paragraflarının
çevirileri ve bu bağlamda açıklayıcı yorumlar yer
almaktadır:
1. Abhazya’da Uyuşmazlık: Ulusal
Projeler ve Siyasal Koşullar - Prof. Ghia Nodia http://poli.vub.ac.be/publi/Georgians/chp0201.html
Makalenin yazarı, Tiflis Devlet
Üniversitesi’nde Sosyoloji Bölümü Profesörü ve Barış, Demokrasi ve Gelişme için
Kafkasya Enstitüsü’nün Yönetim Kurulu Başkanıdır.
Yazar, makalesinde, Gürcü
(Kartvel)-Abhaz sorununda ulus projelerinin ve siyasi koşulların etkisini
incelemektedir.
Yazar, modern Gürcü (Kartvel)
milliyetçiliğinin (ulusçuluğunun) tarihi hakkında şunları söylemektedir: “Modern Gürcü milliyetçiliği (ulusçuluğu)
19. yüzyılın ortasında başlamıştır. Bu milliyetçiliğin kurucu babası olarak
sayılabilecek İlya Çavçavadze, Gürcistan’ın yeni vizyonunu, liberal
milliyetçiliğinin Avrupa’daki modellerine dayandırmaya çalışmıştır. Sloganını,
Mamuli, Ena, Sartsmunoeba “Anavatan, Dil, İnanç (din)” şeklinde formüle
etmiştir. Bu ifade, ortaçağ Gürcü geleneğinin hem sürekliliğini hem de
kırılmasını göstermektedir. Ortaçağda
“Gürcü-lük” Ortodoks Hıristiyan olmayla eşitti. Doğu Gürcü krallığı olan
Kartel, 4. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul etti ve 7. yüzyılın dinsel
bölünmesinden (Gürcistan’ın, Ermeni Kilisesinin monopsitik inancının aksine
Yunan Ortodoksluğuyla birlikte diyopsitik hale gelmesi), 18. yüzyılın sonlarına (Rusya’nın
Kafkasya’yla ilgili hale gelmesine) dek, Gürcüler, sadece, etrafı ağırlıklı
olarak Müslüman nüfusla çevrili Ortodoks Hıristiyanlardı. Bazı diğer dinleri
kabul eden etnik Gürcüler, -Gürcü dilini konuşmaya devam etseler bile- diğerleri
tarafından artık Gürcüler olarak kabul edilmiyordu: Onlar ya Tatarlar (eğer
İslam’a geçmişlerse), Ermeniler (eğer Ermeni kilisesinde vaftiz edilmişlerse) ya
da Prangi “Fransız” (eğer Roma Katolik inancını kabul etmişlerse) olarak
adlandırılıyorlardı. Diğer taraftan kilise Gürcüceyi kullandı, bu nedenle dil
de, dinle birlikte olsa bile, önemli bir işaret haline geldi. 10. yüzyılın
ortasında, Gürcü aziz biyografçısı Giorgi Merchule, “Gürcistan”ın ne anlama
geldiği konusunda ortaçağ paradigması haline gelen şu formülasyonu yaptı: “Gürcistan, kilise ayinlerinin Gürcü
dilinde yönetildiği ve tüm duaların Gürcü dilinde okunduğu geniş topraklardan
oluşur”. İlya Çavçavadze, “Dil”i, “İnanç”ın önüne koyarak, Gürcü
milliyetçiliğini laikleştirmiş, onu diğer 19. yüzyılın dilsel
milliyetçiliklerine benzer hale getirmiş ve bunu Müslüman Gürcüler ile diğer
mezheplerdeki Gürcülere açmıştır. Ne var ki bunu yaparken ortaçağ geleneğine de
başvurmuştur”.
Yukarıdaki açıklamalar, Gürcü
(Kartvel’in) ve hatta Gürcüce’nin (Kartça’nın) Hıristiyanlıkla olan
tarihi-sosyolojik ilişkisini açıkça ortaya koyduğu gibi, özellikle ülkemizdeki
Müslüman Gürcü (Acar) kökenlilere yönelik olarak, Kartvelist propaganda
acenteliğine soyunanların, Hıristiyan Azizi İlya Çavçavadze’yi, -nerdeyse
Müslüman önderi gibi sunacak şekilde- öne çıkarmalarının altında yatan sebebi de
göstermektedir.
2.
Etnik Kimlik Özellikleri: Yaratma, Kaybetme ve Yeniden Canlandırma Dinamikleri
(Türk Meshetliler Örneği)
– Marine Beridze ve Manana Kock Kobaidze http://dspace.mah.se:8080/bitstream/2043/1770/3/LHCI_Conf.pdf
Tümüyle
Kartvelist tezler içeren bu makalede, Ahıska’da yeni bir etnik kimlik
oluşturulduğu iddiası ileri sürülmektedir. Yerel nüfus (Gürcü-Meshetliler) ile
göçmen nüfus (Türk ve Kürtlerden) oluşan halklardan, Türkiye (Osmanlı
kastediliyor) ve Rusya’nın çeşitli yollarla (din, dil, soyad değişikliği) yeni
bir etnik grup oluşturduğu iddia ediliyor. Konumuzla ilişkili paragraf ise şu
şekildedir: “Grup isminin değişmesi, grup
gelişme dinamiklerine şu şekilde yansımıştır: Hıristiyan olarak kalan Gürcüler,
Kartvel ismini yitirmediler, 17-18. yüzyılda Müslüman olan Gürcüler Yerli olarak
anıldılar ve göçmen Müslümanlar (etnik olarak Türk ve Kürtler) Terekeme olarak
çağrıldılar.
Sonraki adım Yerli ve Terekeme’yi
dinsel özellikleriyle birleştirmeydi ve bu iki grup, Tatar (Müslüman) olarak
adlandırıldı. 19. yüzyıldan sonraki Rus nüfus sayımlarında, bu grupların, dinini
(Tatar) gösteren ortak ismi, etnisitesini (Türk) gösteren ortak isimle
değiştirildi (‘Türklerin’ etnik oluşumunun farklı olduğuna
bakılmaksızın)”.
Yazarların, Gürcü kavramının da
dinsel olduğunu bir tarafa bırakarak, Müslümanlık temelinde oluşan birlikteliği
eleştirmeleri tam bir çelişkidir. Tatar ve Türk kavramlarına hangi anlamı
vereceklerini şaşırmışlardır. Ayrıca gerek Sovyet döneminde gerekse günümüzde
(özellikle Acaristan’da), birçok farklı halkın, bahsedilen yöntemlerle (din,
dil, soyad) değişikliğiyle Kartvelleştirildiği gerçeğini ise hiç göz önüne
almamışlardır.
3.
Eski Gürcistan’da Gürcü Dili ve Kültürel Kimliği Hakkında Bazı
Kavramlar
– Tinatin Bolkvadze (Tiflis Devlet Üniversitesi, Genel ve Uygulamalı Dilbilimi
Bölümü) http://dspace.mah.se:8080/bitstream/2043/1770/3/LHCI_Conf.pdf
Makalede, eski dönemlerde Gürcü
dilinin ve kültürel kimliğinin önemi incelenmektedir. Yazının
Kartvel-Hıristiyanlık ilişkisine dair bölümü şu şekildedir: “Doğu
Hıristiyan dil geleneği, ‘Kartel/Kartli’in ‘Sakartvelo’ya ve ‘Kartvel’
anlamına dönüşmesini belirleyen temel faktördü. Bu durumda ‘dil merkezi’, ülke,
ekonomi ve siyasal yapı üzerinde bir avantaja sahiptir. Giorgi Merchule, ‘Grigol
Khandzteli’nin Hayatı’nda Kartel’in sınırlarını doğru bir şekilde
tanımlamaktadır. Onun beyanı, Doğunun Kilise geleneğine ve 9.-10. yüzyıl
Gürcistan’ının kültürel ve siyasal idealine uygundur.”
Bu
açıklamalardan da Kartvel ve Sa-kartvelo deyimlerinin, temelde Tiflis ve
çevresini ifade eden Kartel bölgesine dayandığı anlaşılmakta, kelimelerin anlam
olarak genişlemesinde, kilisenin ve kullandığı dilin rolü açıkça ifade
edilmektedir.
4. Standart Gürcüce’nin Tarihinden - Manana
Kock Kobaidze
http://webzone.imer.mah.se/projects/georgianV04/DEMO/Lect04/StandGe.html
Yazarın, genel olarak standart
Gürcüce olarak ifade ettiği Kartça’nın tarihi gelişimini anlattığı yazısındaki,
“Ortodoks Hıristiyanlık: Ana Dilde İncil” başlıklı bölüm konumuzla
ilişkilidir: Dördüncü
yüzyılın 30’lu yıllarında, Gürcistan’da Hıristiyanlığın resmi bir din olarak
kabulü, ülkenin kültürel yaşamı için önemli bir faktördü. Eski Katolik
Hıristiyanlığın aksine, Doğu Hıristiyanlığı, İncil’i ana dile çevirmeye ve ayini
ana dilde yapmaya istekli olmuştur. Böylece “ana dilin de Tanrı’nın İncil
vasıtasıyla konuşma dili haline geldiği Rönesans ve reform” fenomeni,
Gürcistan’da daha erken ortaya çıktı. Gürcü araştırma literatüründe sıklıkla
vurgulandığı gibi, dil, din ve toprağın yanı sıra, ‘Kartel’ teriminin,
Gürcistan’ın bir ismi olarak tanımlanmasında temel bir özellik olmuştur. Gürcü
tarih kaynakları, Gürcücenin devlet düzeyinde kullanımına özel olarak dikkat
çeken delilleri içermektedir. Gürcü devleti, Gürcücenin devlet idaresinin ve
Hıristiyanlık dininin dili olarak yayıldığı topraklarla sınırlandırılıyordu. 10.
yüzyılda, Gürcü yazar Giorgi Merchule’nin, Girgol Khandzteliyas’ın yaşamına
adadığı çalışmasında, Gürcistan (Kartel), kutsal ayinlerin Gürcüce yerine
getirildiği ülke olarak tanımlanmıştır”.
Söz
konusu yazı da esasen Hıristiyanlık dini temelinde Kartvel’in ortaya çıkmasını
farklı açılardan ortaya koymaktadır. Buna göre kiliseye tabi olarak Kartça
ibadet edilen her yer Gürcistan (Kartel – daha sonra Sakartvelo), ibadet edenler
de Kartvel olarak anılmıştır. İşte bu nedenle Kartvel Hıristiyan demektir,
Kartça da Hıristiyanlık (ibadet, ayin) dilidir.
5. Gürcistan – Geçmişin Dersleri
– Prof. Giuli
Alasaniya
http://ourworld.compuserve.com/HOMEPAGES/USAZERB/212.htm
Saakaşvili’nin annesi olan
Alasaniya da genel olarak Gürcistan’ın tarihini anlattığı yazısında, yukarıdaki
yazılarda geçen Giorgi Merchule’nin Kartel topraklarını Hıristiyanlıkla
ilişkilendirmesine dair tespitine yer vermektedir. Ancak Kartvelist ideolojinin
temelinin kilise olduğunu, şu cümlelerle daha açık olarak ifade etmektedir: “Gürcü Ortodoks Kilisesi, ulusal bir devletin
oluşturulması ve İran egemenliğinden kurtulmak umuduyla ortaya çıkarıldı.
Kilise, sonraki birkaç yüzyıl boyunca milliyetçiliğin (ulusçuluğun) bir merkezi
olarak kaldı. Ortaçağın sonunda Kilise, Gürcistan’ın Müslüman Türkiye (Osmanlı)
ve İran’la mücadelesinde en önemli rolünü oynadı. Bu gibi dinsel tavizler, güney
Gürcistan’da toprak kayıplarına yol açacaktı. Gürcistan’da dil ve dinin,
“Anavatan, Dil, İnanç” sloganıyla sallanarak gelişmesi, Gürcistan sivil
toplumunun korunmasına katkıda bulunmuştur”.
Böylelikle Hıristiyan Kartvelist
propagandanın tarihsel kaynağının ve merkezinin kilise olduğu, propaganda
çerçevesinde Müslümanlık, Osmanlı-Türk düşmanlığının da Hıristiyan Kartvel
kimliğinin pekiştirilmesi için en önemli başvuru aracı olduğu anlaşılmaktadır.
Son olarak, Prof. Tariel Putkaradze’nin Asomtavrul
Alfabesi’nin ve Gürcü Edebi Dilinin Kaynağı makalesinin özetinde, Acarlar
dahil, Kartvel boyları olarak adlandırdığı değişik kabilelerin farklı
dil/lehçelerine değindikten sonra, Kartça’nın öne çıkmasına ilişkin olarak
Kartlaştırma/Kartvelleştirme tezleri hakkında şunları söylemektedir: “Kartvel kabilelerin ve Kartvel dil
dünyasının tarihi, Kartizasyon (Kartlaştırma) olarak adlandırılan teoriye
gerekçe oluşturmaz. Kartizasyonun (Kartlaştırmanın) / Kartvelizasyonun
(Kartvelleştirmenin), yersiz ve bilimsel olarak temelsiz bir görüş olarak, Gürcü
eğitimsel alanında küçük bir otoriteye sahip olduğu kabul edilmelidir
(yerindeliğine ve geçersizliğine ilişkin tartışma, doğal olarak bilimsel
çevrelerde devam edecektir)…”. http://madli.org/index.php?showtopic=337&mode=threaded&pid=4585
Yukarıda aktarılan yazılardaki
tespitler karşısında, Kartlaştırma/Kartvelleştirmenin önemli tarihi gerçeklere
dayandığı çok açıktır. Konu objektif olarak değerlendirildiğinde, söz konusu
teorinin sağlam gerekçelere dayandığı ortadadır.
Sonuç olarak, Kartvel kelimesinin,
tarihsel ve sosyolojik olarak, Ortodoks Hıristiyan Kartel Kilisesiyle, onun
ibadet/ayin dili Kartça ile olan yakın ilişkisi bizzat Kartvel yazarlar
tarafından ifade edilmektedir. Bu nedenle etnik farklılık tartışmaları bir yana,
daha önce sırf inanç olarak söz konusu kiliseye tabi olması dayanak yapılarak,
Müslüman olan halkların bu anlamda Kartvel sayılması, ilgili toprakların tarihi
topraklar olarak nitelenmesi, kavramların anlamları boşaltılarak günümüzdeki
anlayışla olayların değerlendirilmesi, farklı tarihsel gelişime sahip
sözcüklerin eş anlamlı sayılarak kelime oyunlarına başvurulması, akla ve mantığa
aykırı söylemden öte bir değer taşımamaktadır ve ancak kendi kendini
kandırmadır. Kart kabilesinin dinsel-dilsel ve siyasi genişlemesi (yani
Kartizasyon/Kartvelizasyon) kapsamında Kartvelliği etnik kimlik olarak ileri
sürmek, işte bu nedenle etnik kökenini, dinini, buna bağlı kültürünü, özetle
aslını inkar etmek demektir.