Ana sayfa

Kültür&Edebiyat

Düşünce&Yorum

Haber&Kritik

Linkler

Sizden Gelenler

Ziyaretçi Defteri

Müzik

Forum

Dosyalar

Video

Üyeler

English qarTuli

İletişim
Bugün : 6 Mayıs 2024   
 
 
Forumdaki Son cevaplar : Anayasalara Göre Türk Kavramı..(admin) Gürcü Kavramı..(-) Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı..(-) Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk ..(admin) Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan..(-) Cami-Kilise Onarım Anlaşması ve Kartvel ..(-) Sarı Gelin, Gürcü Kralının Kızı..(-) Artvinin Rus, İngiliz ve Kartvel İşgalin..(artvinli) E Harfi..(-) D Harfi..(-)
Giris Yapınız veya Hala üye değil misiniz ?
Menü
Gamarcoba.Com
    Hakkımızda

Kültür&Edebiyat
    Hikaye-Masal
    Fabl
    Mani-Tekerleme
    Dinsel Materyaller
    Yemek Tarifleri
    Diğer Materyaller
    Acarca (Açh'aruli)

Düşünce&Yorum
    Site Yazarları
    Konuk Yazarlar
    Alıntı Yazılar
    Kaynak Yazılar
    Kitap-Dergi

Haber&Kritik
    Yurttan Haberler
    Gürcistan Haberleri
    Acaristan Haberleri

Linkler
    Türkçe Siteler
    İngilizce Siteler

Görüşleriniz
    Sizden Gelenler
    Ziyaretçi Defteri

Müzik
    Enstrümantal
    Karadeniz-Artvin
    Gürcüce
    Gürcüce İlahi

Forum
    Tartışmalar

Diğer Diller
    English
    qarTuli



İstatistikler

(Doğum Günü)

ahmet61
veteriner16
mikelet
Nice yıllara..


(Üyelik Sistemi)

Son üyemiz : gurcuu
Bugün : 0
Dün : 0
Onay bekleyen : 0
Toplam üye : 1182

(Kimler Bağlı)

 Bağlı üye yok..

(Sitede aktif)

Üye : 0
Misafir : 4
Toplam : 4

(Bilgileriniz)

Port : 40065
Ip No : 3.18.220.243
Sistem : ClaudeBot/1.0
Tarayıcınız : compatible
Bugün :
Saat :

(Site sayacı)

» Tekil Sayaç
Tekil : 297
Çoğul : 297
Toplam : 594
» Çoğul Sayaç
Bugün : 3895318
Dün : 3936532
Genel : 7831482

» Meseleye “Ters”inden Bakmak ve Kartvelizm

Meseleye “Ters”inden Bakmak

 

Normal olarak, Batum, Tiflis, Gürcistan, Macahel olarak yazdığınız birtakım kelimelerin, bazılarınca “Batumi”, “Tbilisi”, “Gürcüstan”, “Macaheli” gibi yazıldığını görürsünüz. Başta önemsiz bir ayrıntı gibi gelse de bunun kasten böyle yapıldığını, mesela başka bir yerden alıntı veya doğrudan verilen yazıların (hatta bu gibi kelimeleri içeren özel isimlerin dahi), orijnalinde olmasa bile bu şekilde değiştirildiğini fark edersiniz. Sonuçta bunun da Kartvelist propagandanın bir parçası olduğunu anlamak zor olmayacaktır. Yani mesele sadece sözde Gürcüce yazım veya Gürcüce orijnali esas almak falan değildir. Özetle görünüşte Gürcücedeki basit bir ekten ibaret olan –i, meğerse Kartvelist siyasetin, Kartvelleştirmenin, farklılaştırmanın, yabancılaştırmanın bir aracı olarak kullanılıyor!       

 

Meselenin önemine veya resmi bir ideolojinin parçası olmasına işaret etmesi bakımından bir alıntı yapmakta fayda var. Abhazya ve Acaristan’ın Sovyet dönemi ve sonrasını karşılaştırmalı olarak inceleyen bir yazar (Georgi M. Derluguian, Northwestern Üniversitesi), fiilen bağımsız Abhazya’nın başkenti Suhum şehrini, “Suhum(i)” diye yazmış ve dipnot olarak şunu eklemiş: “Sondaki –i, 1930’lardaki Sovyet haritalarında yer almış ve hali hazır Abhaz bağımsızlığının öncesinde sıcak bir tartışma konusu olarak kalmıştır. Bu ek, Gürcüce gramer bakımından gereklidir, fakat Abhazca veya Rusça için gerekli değildir. Bunun tam paralelinde bir örnek olarak, Acaristan’ın başkenti bulunuyor. Acaristan’ın başkenti, “Batumi” şeklinde Gürcüleştirilmeden (kastedilen Kartvelleştirilmedir) önce “Batum” diye anılıyordu”.  

 

Mesele bu kadar basit ve açık iken, bazıları hala bunu anlayamıyor veya kasten anlamamış gibi yapıyor, daha kötüsü insanları yanıltmaya çalışıyorlar. Kısaca özetlenecek olursa,  Gürcüce konuşma veya yazmada, bu dilin bir kuralı olarak, bazı durumlarda sessiz bir harfle biten kelimelerin sonuna, -kelime ister Gürcüce orijinli olsun isterse başka bir dilden olsun- “–i” eki getirilir. Yani “-i” eki, kelimenin Gürcüce kaynaklı olup olmasıyla değil, Gürcüce konuşma veya yazma ile ilgili ve sadece sonu sessiz harfle biten kelimelerle ve bazı durumlarla sınırlı bir husustur. Ancak bu kural veya bu ek, diğer dillerde, mesela Türkçe’de (yukarıdaki alıntıya göre Abhazca ve Rusça’da, ayrıca İngilizce, Almanca gibi Latin kökenli dillerde) bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu ekin söz konusu dillerde kullanılması zorunlu değildir ve bu ekin kullanılmaması kelimenin orijnalitesini de değiştirmez. Nasıl ki Türkçe’de kullandığımız ve sonu sessiz bir harfle biten yorgan kelimesinin, Gürcüce konuşmada yorgan-i şeklinde söylenmesi onu Gürcüce haline getirmiyorsa, sadece Gürcüce’ye uygun bir söyleniş söz konusuysa, öyle de Gürcüce’de bazı durumlarda Macahel-i veya Batum-i olarak anılan kelimenin Türkçe’de Macahel ve Batum olarak yazılması farklı bir sonuç doğurmayacak, sadece Türkçe’ye uygun bir yazım gerçekleşecektir.    

 

Bu kadar basit bir hususu, büyük bir inatla (ama nedense Gürcistan yerine “Gürcüstan” yazma inadından vazgeçilmiş, herhalde “Türkçeci kesilme” lafından, Türkçe’yi savunmuş olmadan rahatsız olunduğu içindir. Ama mübarek çeviri kitaplarının ismine aykırılık var, maazallah!)   sırf propaganda için, karmaşıkmış gibi sunmaya devam edenler, bunun için olmadık, ilgisiz örneklerden medet umanlar ve sonunda seviyeyi baştan (tav’dan), bedenin yere yakın kısımlarına (trak’a) indirerek mizah yapmaya çalışanlar, herhalde –i’li de olsa (tav-i, trak-i) önemli bazı farklılıkları göremiyorlar, meseleyi “ters”inden (trak-i’den) aktarmaya devam ediyorlar.     

 

Olur, olmaz her şeye, Türkçe yazım olsa da –i getirerek, insanların yazılarının orijnalliğine saygı duymak bir tarafa, birtakım özel isimlere dahi bu eki eklemeyi büyük bir iş veya maharet sananlar, sıkılmadan, bunları, yukarıda söylenen nedenle Türkçe’ye uygun yazanlara laf söyleyebiliyorlar. Peki, gönderdiği yazısı, yazıdaki özel isimler, eklerle ve hatta bambaşka kelimelerle (Tiflis oluyor Tbilisi, Ahıska oluyor Ahalsihe vb.) değiştirilen insanlara ne cevap veriliyor acaba? “Abi kusura bakma Kartveller böyle istiyor” mu deniliyor?! Meseleyi Artvin’e özgülemek de bir başka sinsiliktir. Söyler misiniz, Türkçe konuşup, yazarken, propagandacıların dışında kaç kişi Batum ve Tiflis yerine Batumi, Tbilisi diyor? 

 

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali, Türkçe’ye göre, herkesin normal bir şekilde yazdığı kelimeleri deforme edenler, bir de kalkmış anormal yazışların eleştirilmesini, bunun nedeninin sorgulanmasını eleştirebiliyorlar! Evet, çok doğru ve basit bir işaret; herkesin kullandığı Türkçe bir yazımı, kasten –i’li yazıyor veya tamamen başka şekilde (Tblisi gibi) deforme ediyorsan, kim olduğun, neye hizmet ettiğin, hangi karın ağrısına sahip olduğun bellidir! Allah aşkına, Türkçe bir metinde, Tbilisi şeklindeki yazımın hangi normal izahı olabilir? Türkçe bir ifade olan Tiflis varken, niçin Tbilisi yazılır? Almanlara, İspanyollara ne diyeceğiz, onlar da kendi dillerinde Tiflis yazıyor! 

 

Meseleyi anlamamakta ısrar edenler, sinsi Kartvelist propagandayı tüm mantıksızlığına, bize (kökenleri itibariyle kendilerine de) olan uzaklığına, yabancılığına rağmen devam ettirenler, konuyu tersinden anlamaya, daha kötüsü anlatmaya çalışmaya devam ediyorlar! Tav ve Trak, –i siz yazılınca aralarında ne fark var diyenler, bunlar i-li yazılınca aynı olur sanıyorlar! Ama onlara hemen şunu söyleyelim ki, ister –i’li ister –i’siz yazılsın, her halükarda düşünmek, dolayısıyla mantıklı yazı yazmak için kullanılması gereken vücut organı Tav’dır (anlayasınız diye: Tav-i’dir!). Gerçi meseleye tersinden bakınca hepsi aynı görüneceği için boş verin gitsin, nasıl istiyorsanız öyle yazın!

 

Kartvelizm (Kartvel Asimilasyonu)

 

Meseleye mantıklı izah getiremeyip, Macahel-i-li, Batum-i-li, Tbilisi-li gibi komediyi (bunların çoğul halleri daha komik; Macahel-i-li-ler, Batum-i-li-ler, Tbilisi-li-ler gibi akla ziyan olduğu gibi daha önemlisi dil’e de ziyan) oynayanlar, söyleyecek bir şey bulamayınca “Köylü Gürcücesi” diyerek aşağılamaya başlıyorlar. Acaristan’da, Kartvellerin Müslüman Acarlara yönelik köylü vb. yakıştırmalarla gerçekleştirdikleri aşağılamaya ne kadar da benziyor…

 

Hazır Müslüman Acarlar’a yönelik aşağılamadan söz etmişken, bu vesileyle daha ciddi ve seviyeli bir konu olarak, onlar üzerinde gerçekleştirilen Kartvel asimilasyonunu ve bunun günümüzde devam eden versiyonlarını anlayabilmek için biraz geriye gidelim ve Stalin ve Beriya döneminde izlenen etnik asimilasyon politikalarına biraz göz atalım. Sosyoloji Profesörü Georgi M. Derluguian şöyle diyor:

 

“Stalinizm döneminde Acaristan’daki durum hakkında pek bilgi yoktur. Genel olarak Acaristan üzerine araştırmalar oldukça zayıf ve eksiktir. Hali hazırda biliyoruz ki, Tiflis’teki Bolşevikler ve onların Batum’daki yerel yoldaşları, 1920’lerin başlarındaki kısa ara dönemden sonra, Acaristan’daki Müslüman otorite ve kurumlara karşı savaş anlamına gelecek ne varsa başlattılar.  Bu şiddetli saldırının aşamaları, Tiflis’teki hükümet tarafından Acarlara bir dizi etnik isimler verilmesi şeklinde kendini gösterdi. 1917’den önce “Muhammedi Gürcüler” (veya sadece “Müslümanlar”) şeklinde anılanlar, sadece 1926’daki Sovyet nüfus sayımında “Acarlar” olarak, 71.000 kişi sayıldılar. Daha sonra Sovyet nüfus sayımlarında din sorulmadığı için sadece “Gürcüler” şeklinde kayıt edildiler. Sınırlı bir şekilde ve çok önceki alt etnik “Guryalı/Gurul” da aynı şekilde sorulmadı [dipnot: 1989’daki “glasnost (şeffaf) nüfus sayımı”nın hazırlık aşamasında, Moskova’daki bazı etnograflar, 1926’daki nüfus sayımından beri diğer etnik kimlikler arasında yok edilen, Guryalılar (Gurullar), Megreller, Svanlar ve diğer Kartvel grupların kaydedilmesine yeniden başlanmasını önerdiler. Tiflis Komünistlerinin ve keza muhalif kurumların azarlamaları hızlı, garip bir şekilde aynı fikirde ve oldukça sertti].       

 

Birinci Dünya savaşından önce, Transkafkasya’daki yaygın anlayış, bölgede temel olarak sadece üç yerli ulusun bulunduğu şeklindeydi: Gürcüler, Ermeniler ve Müslümanlar. Ancak 1930’ların sonlarında Sovyet otoriteleri resmi olarak yeni bir etnonim ortaya attılar: Azerbaycanlı (Azeri). Transkafkasya’da kendisini Müslüman olarak sayan herkes, alınan kararla, diline bakılmaksızın (teoride Bolşevikler bunu anahtar etnik gösterge olarak değerlendirirler) Azerbaycanlı haline geldi ve bu yeni keşfedilen “olgu”, daha sonra gerekli pasaportlara kaydedildi. Paradoksal olarak –yine de oldukça mantıklı olarak- SSCB Azerbaycanı içindeki farklı gruplar, Talşiler, Tatlar, Karapapaklar, Kürtler ve Lezgiler, görünüşte, en azından Sovyetlerin dağılmasına kadar yavaş yavaş asimile edildiler ki bu silinen kimlikler yeni ayrılıkçılar olarak tekrar ortaya çıkmıştır.

 

Bir süre, bazı Acarlar saf bir şekilde, okulda öğretmenlerin veya (komünist) parti propagandacılarının kendilerine anlattıklarından çok, cami komşuluğu, sünnet ve ayrı bir köy mezarlığı gibi şeyleri, kendilerini komşu “diğerleri”nden ayırmada daha çok önemli görmeye devam ettiler. O zaman için Lavrent Beriya tarafından yürütülen Gürcü Komünist liderliği, bu gibi ısrarlara, etnisiteyi gittikçe sınırlayan, gerek fiziksel gerekse kültürel nitelikteki tedbirlerle karşılık verdi. Ulusal homojenliğe doğru girişim, yeni oluşturulmuş Azerbancalılıktan kısa bir süre önce, ya sadece “Gürcü” olmak veya tümüyle yabancı “Meshet Türkleri” olarak sınıflandırılmak seçeneğini ileri sürdü [dipnot: Gürcistan’ın, Azerbaycan sınırındaki Marneul, Bolnis, Gardaban ve Dmanis bölgelerinde, önemli ölçüde yayılmış Azerbaycanlı nüfus bulunmaktadır. Bunlar Azeri Türkçesini konuşan ve İslam’ın İran’daki Şii versiyonuna inanan “gerçek” Azerilerdir. Meshet Türkleri Sünni Müslümanlardır ve Özbekistan’a sürülmelerine dek Gürcücenin lehçelerini ve ana dil olarak Osmanlı Türkçesini konuşurlardı]. 1944’te Meshet Türkleri, sonradan Gürcistan’ın “Türkleri” ve “Hemşinleri” (kendilerini Müslüman olarak tanımlayan Ermeniler?) olarak resimden çıkarılanlar, Orta Asya’ya sürüldüler, görünüşte, Nazilerle birlikte Türkiye’nin “beşinci sütun”u haline gelmelerini önlemek için..              

 

Bu nedenle 1945 öncesi, Acaristan’da vahim bir etnik homojenleştirme dönemiydi. 1918’den 1921’e kadar, mülteci dalgası olarak, “yabancı” azınlıkların çoğunun alanı terk etmesiyle birlikte, “Acarlar”, Lazlar ve Hıristiyan “Guryalılar/Gurullar”, Gürcülere boyun eğdiler. Bu yeni Gürcüler, büyük ölçüde doğu Gürcü standartlarında eğitimliydiler ve  özellikle devlet kontrolü altındaki alanlarda faaliyet gösterirken gittikçe artan şekilde sekülerdiler. “Gürcüler”, 1945 sonrası nüfus sayımı rakamlarında Acaristan nüfusunun yüzde 80’den fazlasına ulaştılar. Gürcüleştirmenin başarısı, belki de en iyi şekilde, Acaristan’da yaşayan tüm Abhazların Gürcüce bilmesi olgusuyla açıklanabilir ki beşte biri bunun kendi ana dilleri olduğunu iddia etmektedir. Karşılaştırıldığında, Abhazya’daki yurttaşları arasında Gürcüce bilenlerin oranının yüzde 1.4’ten daha az olması hayret vericidir.       

 

Acarların Gürcistan içinde görünüşteki başarılı asimilasyonu ve Abhazya ve Güney Osetya’daki Gürcüleştirmenin başarısızlığı, ikincil siyasi kimliklerin farklı şekillendirme ve kurumsallaştırma tarzlarına bağlanabilir. Acar ayrılığının dini ilişki koşullarında gösterilmesi, Gürcü Komünistler arasındaki ateist heveslere otomatik olarak serbest bir saltanat vermiştir.  Bu nedenle bunların Acaristan’daki stratejik hedefleri, “ulusları geliştirme” olarak değil, “karanlık geçmişin zehirli kalıntılarına karşı mücadele” şeklinde sınıflandırılmıştır. Böylece Acaristan’da, Abhazya’dan farklı olarak, Gürcü Bolşevikler, zalim bir şovenist politikayı sürdürürken, politik olarak kolaylıkla kuralına uygun hareket edebilmişlerdir.  

 

Çok az istisnalarla birlikte, hiçbir kendini düşünen Gürcü, -özellikle yönetimdeyken- “Müslüman Gürcü” savını, “öldürücü şefkat” gibi birbirine tamamen zıt iki kelime gibi, daha ileri olarak ise tehlikeli bir anormallik olarak değerlendirecektir [dipnot: Kuşkusuz ki bu, Sırp milliyetçiliği ile Boşnak “Türkler” arasındaki duruma tamamen paraleldir, fakat tamamen zıt sonuçlarla]. Acaristan’ın asimilasyonu, tartışmalı bir şekilde Gürcü ulusal projesinin en büyük başarıları arasındadır. Acaristan’da unvansal bir ulus tesis edilmedi ve Gürcüler dil aracılığıyla savaşı kazandılar. Okuma yazma bilmemeyi ortadan kaldırma sadece Gürcü standardı-değerleri içinde yürütülebilirdi, elbette Kuran Arapçası veya Türkçe içinde değil. Ve elbette, Abhaz Bolşevik lider Nestor Lakoba gibi, meşru, yerel Acar siyasi bir girişimci yoktu”.

 

Yukarıda çok özet bir şekilde Müslüman Acarların, Kartvellerce nasıl bir zalim ve şovenist politikayla asimile edildikleri, nasıl bir esaret altına alındıkları çarpıcı ve düşündürücü bir şekilde anlatılmaktadır. Sovyetlerin dağılmasından ve Acaristan’daki güçlü bölgesel yönetimin değiştirilmesinden sonra tamamen kontrolü ele geçiren Kartvellerin, Müslüman Acarlar üzerindeki asimilasyon politikalarının daha yoğun bir şekilde devam ettiği, toplu vaftizlerle görülmektedir. Türkiye’de yapılan ve aynı söylemleri içeren/savunan Kartvelist Propaganda faaliyetinin bundan bağımsız olduğunu düşünmek safdilliktir. Özünde yapılmaya çalışılan/hizmet edilen husus, Acaristan’daki Acarların, Kartvel ulus projesi çerçevesinde asimile edilmesi gibi, Türkiye’deki Acar kökenlilerin (hatta Laz ve Abhaz kökenlilerin) de buna dâhil edilmesinden başka bir şey değildir.  


 Yazan : aliarslan | Okunma : 2939 | Yorum ( 0 )

Üyelik
Kullanıcı Adı :
 
Şifre :
 
Hatırla :
 

 


 Yeni Kayıt !
   Şifremi Unuttum !


 
    Ali Arslan

Kartvelliğin Hıristiyanlıkla İlişkisi


    Deniz Mirza  

Neden Gamarcoba?




Yeni 5 yazı
Müslüman Türk Ülkesi Acaristan
Gürcüler, Zanlar ve Svanlar
Legal Status of Religious Confessions in Georgia
Was Turkey preparing to occupy Adjara?
The Great Game: Turkey and Russia in the Caucasus

Hit 5 dosya
Gürcüce (Kartça)-Türkçe Sözlük
Hz. İsa ve Efraim-Yol Arkadaşı (Gürcüce Çizgi Film)
Çağrı Filmi (Gürcüce)-1
İngilizce - Gürcüce (Kartça) Sözlük
Ömer Muhtar Filmi (Gürcüce)-1

Kayan Yazı
* Blavi katsi kal dakeps (Aptal adam, karısını över)

* Leke iav da tsotshali iav (Korkak ol da hayatta kal)

* Miçvevli cirits kaya (Alışılmış maraz da iyidir)

* Sahlşi gazdil hobos har ar vetvit (Evde büyümüş danaya tosun demeyiz)

* Tav dağebuli, kud gağriyelebuli (Başı eğik, kuyruğu dik)


Mini Player

[ Yeni pencere aç ]


Ana Sayfa
Haberler
Dosyalar
Yazılar
Flashlar
Resimler
MP3
Videolar
Linkler
Sohbet
Z. Defteri

2004 © Copyright GAMARCOBA.COM
< Teşekkür WeBCaKaLi.AspSitem 1.8 >